Allah Her Canlının Rızkına Kefilken, Neden İnsanlar Açlıktan Ölüyor?

Denir ki, madem her canlının rızkını Allah verecek, o halde niçin bazı insanlar ve bazı canlılar açlıktan ölüyor?

Rızık Meselesi / Faruk Beşer - Yeni Şafak

Şuna benzer soruları çokça duyarız: Madem ki, Allah her canlının rızkına kefildir, neden insanlar açlıktan ölüyor? Ya da rızkı Allah dilediğine dilediği kadar veriyorsa bizim çalışmamızın anlamı ne?

Mesele kaderle ve sebepler gerçeğiyle de yakından alakalıdır. Her şeyi yaratan Allah'tır, ama O hiçbir şeyi rastgele ve sebepsiz yaratmaz. Olup bitenlerin bir kısmının sebeplerini insan oluşturur. İnsan bu konuda bir ölçüde özgürdür ve olup bitenlerin çoğu onun oluşturduğu sebeplerle vücut bulur. Ama oluşu vücuda getiren Allah'tır. Tıpkı şunun gibi: İnsan düğmeye basar, lamba yanar, ama düğmeye basma sadece görünürdeki bir sebeptir. Lambayı asıl yakan arka plandaki cereyan düzeneğidir.

Rızıkla ilgili yanlış anlamanın sebeplerinden biri de şu ayeti kerimeyi doğru anlamamaktır.

'Yeryüzünde kımıldayan bir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın… Her şey apaçık bir kitapta mevcuttur' (Hûd 6).

Denir ki, madem her canlının rızkını Allah verecek, o halde niçin bazı insanlar ve bazı canlılar açlıktan ölüyor?

Ayeti kerime, kimse açlıktan ölmeyecek demiyor. Olan şudur; kimin ne kadar rızkı varsa hepsi Allah'tandır, ama rızkın canlıya ulaşmasının pek çok sebebi vardır. Bu sebeplerin bir kısmı Allah'tandır, bir kısmı da insan iradesiyle oluşur. Bu sebepler oluşmazsa rızık kesilir ve canlı ölür. O zaman da onun rızkının bu kadar olduğu anlaşılır. Yiyecek içecek bir şey bulamamak da bir ölüm sebebidir. Eceli yaratan da Allah'tır, ama birisi silahını çeker diğerini vurursa adam ölür. Yani bu sebebi insanın kendisi oluşturmuş olur. Rızkı veren Allah'tır, ama birisi diğerini hapseder, ona ekmek su vermezse ölür. Ama son tahlilde rızkı veren Allah'tır. İnsan ölüm orucu tutar ve ölür. Ölümünün sebebi rızıksızlık değildir.

Resulüllah buyuruyor ki, 'eğer siz Allah'a hakkıyla tevekkül etseydiniz elbette O kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı. Baksanıza, onlar sabahleyin aç çıkar ve akşama tok dönerler' (Tirmizî). Hadisi şerif iki şeye işaret ediyor: Bir, siz de kuşlar gibi rızkın sebeplerine sarılmalı ve zamanında çalışmaya başlamalısınız. İki, görevinizi yaptığınızda artık Allah'a güvenip sonuçtan emin olmalı ve rızkınızın gelmeyeceğinden endişe etmemelisiniz. Zaten tevekkülün iki boyutu da budur; görevini yapma ve artık Allah'ın yaratacağı sonucun en güzeli olacağından emin olma.

Şu hadisi şerif de aynı gerçeğe işaret eder: 'Cibril kalbime fısıldadı ki, hiçbir canlı kendisi için belirlenen rızkı tastamam almadıkça asla ölmeyecektir. O halde rızkınızı güzel yollarla arayın' (Müsnedü'ş Şafiî). Burada da çalışmaya ve sebeplere sarılmaya vurgu vardır.

Kuranıkerim'de 'Allah rızkı dilediğine bol verir, dilediğini kısar' anlamındaki ayetler pek çoktur (Msl; Sebe' 39). Bunlar da iki noktaya işaret eder: Bir, her türlü sebebin ortak sonucunu yaratan Allah'tır. İki, rızkın insanoğlunun sarıldığı ve oluşturduğu sebeplerinden başka onun bilmediği daha pek çok sebebi olabilir. Allah'ın salt lütfu ve ihsanı da bunların başında gelir. Kişinin Allah'a güvenip tevekkül etmesi ve O'na karşı takvalı/saygılı olması da bunun önemli sebeplerinden biridir. “Kim Allah'a karşı takvalı olursa, Allah ona bir çıkış yolu yaratır ve onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır” (Talak 2-3).

Her iki durum da bir imtihan konusudur, ama insanoğlu nankördür; 'Rabbi onu ikram ve nimetlerle imtihan ederse rabbim bana ikramda bulundu der; rızkını daraltmakla imtihan ederse rabbim beni aşağıladı der. Hayır, asla! Siz yetimlere ikramda bulunuyor musunuz, muhtaçları doyurma yolları arıyor musunuz? Aksine mirası yığıp yığıp yiyorsunuz, serveti her şeyden daha çok seviyorsunuz' (bkz. Fecr 10-20). Burada da sebeplere işaret vardır.

Diğer yönden, bizim bilemeyeceğimiz birikmiş sebeplerle Allah, mesela Afrika'ya Amerika'yı musallat eder, onların ekmeklerini ellerinden alırlar ve ölmelerine sebep olurlar, ama bu defa da bu, kendi cezalandırılmalarına bir sebep olur, yedikleri haklar sebebiyle Allah onlara mesela şişmanlık gibi bir musibet verir, onlar da bu yüzden cezalandırılırlar. Hangisinin daha çok ıstırap çektiğini hesap etmek zor. Suriye gibi işgale uğramış bölgelerdeki insanlar yine birikmiş sebeplerle acı çekerler, bununla bütünüyle bir ümmet de acı çeker ve cezalandırılmış olur, ümmetin bundan acı çekememesi de yeni bir musibetin sebebi olabilir. Hangi tarafın daha kârlı ya da zararlı olduğunu bilmek zor.

Yani hiçbir şey sebepsiz ve rastgele değildir.

İslam Düşüncesi Haberleri

Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı
Yaratılış gayesinden uzaklaşan insan huzurlu olamaz!
Öncelikli hedef neden tağuti otoritedir? Ve asabiye gündemleri geri itilmelidir!