"Allah emanetini geri aldı"

Yağmur Ünalan, Hz. Zeyd b. Sehl'in (ra) hayat hikayesini aktarıyor.

Yağmur Ünalan / Genç Dergisi

Hz. Zeyd b. Sehl'in (ra) hayat hikayesi

Eşi benzeri olmayan bir nehir

Hz. Zeyd b. Sehl (ra), 585 yılında Medine`de doğmuştur. Gerçek ismi Zeyd olmasına rağmen Ebu Talha künyesi ile meşhur olmuştur. Babası, Sehl b. Esved, annesi ise Übade bt. Malik`tir. İkisi de İslam`ın dirilten mesajlarına yetişemeden vefat etmiştir. Hz. Talha (ra), Medine`nin iki büyük kabilesinden biri olan Hazrec kabilesinin, Neccaroğulları kolundandır. Efendimiz (sav), babasının dayıları olduğundan ötürü Neccaroğullarını bir farklı severdi. Kadınlarına hala, erkeklerine ise dayım diye hitap ederdi. İslam`ın sadra şifa mesajları Yesrib`e ulaştığında Ebu Talha (ra) 35 yaşlarında idi. 

İslamiyet öncesi hayatı hakkında çok bir bilgiye sahip değiliz fakat çok zengin ve çok yakışıklı olduğunu, içkiye, eğlenceye düşkün olduğunu ve diğer zengin müşriklerin yaptığı gibi evinde putlara tazimde bulunduğunu biliyoruz. Aynı zamanda Medine`nin en güzel kuyusu olan "Bir-u Hâ" su kuyusunun sahibidir. 35 yaşına kadar evlenmemiş olan Ebu Talha (ra), Ümmü Süleym (ra) validemizi görünce adeta büyülenmiş, ona evlilik teklifinde bulunmak için evine gitmiş fakat aldığı red cevabı karşısında neye uğradığını şaşırarak şöyle düşünmüştür: 

Mehir, kadınlar için çok önemli belki de nazlanarak mehir miktarını arttırmak istiyor. Bunun üzerine Ümmü Süleym (ra) validemize: "Benden her ne istersen iste, sana vermeye razıyım. Yeter ki benimle evlen" dedi. 

Ümmü Süleym (ra) validemiz ise: "Ey Ebu Talha! Ben sadece İslam dinine girip, iman ettiğim için kocam tarafından iki çocuğumla beraber terk edildim. Şimdi sen bir müşrik olarak gelip benimle evlenmek istediğini söylüyorsun. Bunu nasıl kabul edebilirim? Eğer müslüman olursan senden bir dirhem dahi mehir istemeyeceğim ama Müslüman olmazsan dünyanın en güzel nimetlerini önüme sersen de seninle evlenmeyeceğim. Sen çok zeki bir adamsın. Daha ne zamana kadar ağaçtan yontuğunuz bu cansız putlara tapmaya devam edeceksin? Bu zamana kadar bu putların herhangi bir yararını gördün mü? Bu nasıl bir din ki ilah olarak belirlediğiniz putların bir kısmını yakarak ısınıyorsunuz bir kısmına da tazimde bulunuyorsunuz. Bunları senin aklın alıyor mu?"

Bu sözler Ebu Talha`yı (ra) adeta kendine getirmiştir. Ümmü Süleym (ra) validemizin sözlerini düşünerek yürürken, kendisini Hz. Mus`ab b. Umeyr`in (ra) karşısında bulmuş, İslamiyetle ilgili tüm bilgileri öğrendikten sonra orada kelime-i şehadet getirmiştir. Sonra gelip bu müjdeyi Ümmü Süleym (ra) validemize haber vermiş evlenme isteğini yinelemiş ve eklemiştir:

"Ey Ümmü Süleym! Sen ki sözlerinle benim imanıma vesile oldun. Dile benden ne dilersen, mehir olarak da her ne istersen sana vereceğim."

Ümmü Süleym (ra) validemiz, mutlulukla evlilik teklifini kabul etmiş ve ardından şu tarihi sözü söylemiştir;

"Ey Ebu Talha! Benim mehrim, senin İslam`ındır. Senden hiçbir şey istemiyorum." 

Ümmü Süleym (ra) validemiz eşi benzeri olmayan bir mehirle Ebu Talha ile evlenmiş ve bu düğün Medine`de dilden dile dolaşarak, herkesi hayran bırakmıştır.

Bahçeye giren güzel kuş

Hz. Ebu Talha (ra) iman ettiği günden itibaren başkalarını da imana taşımak için adeta gecesini gündüzüne katmış, tebliği hayatının merkezine koymuştur. Son Akabe biatında ise 73 erkek, 2 kadından oluşan ve Mekke`ye doğru ilerleyen o toplulukta bulunmuş, Efendimiz`e (sav) biat etmiştir. Hicret gerçekleşip, Mescid-i Nebevi inşa edildikten sonra Efendimiz (sav) onu ensar-muhacir kardeşliğinde Hz. Erkam b. Ebi`l Erkam (ra) ile kardeş kılmıştır.

Aynı zaman da cihad sahasındaki cesaretiyle de Efendimiz`in (sav) övgüsüne defaatle mazhar olmuştur. Uhud savaşında gösterdiği duruşla, Resûlullah`a (sav) duyduğu sevgiyi gözler önüne sermiştir. Kendisini, Efendimiz`e (sav) siper etmiş düşmana karşı durmaksızın ok atarken, Efendimiz (sav) onun cesaretine hayran kalmış ve yanındaki sahabelere şöyle demiştir; “Ebu Talha`ya (sav) ok yetiştirin. Vallahi o korkusuzca, yiğitçe savaşıyor."

Efendimiz (sav) bir gün Mescid-i Nebevi`de şu ayeti okuyacaktı; "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça/infak etmedikçe gerçek iyiliğe yani kamil imana eremezsiniz. Her neyi infak edersiniz muhakkak Allah onu çok iyi bilir." (Ali İmran-92) Bu ayeti duyar duymaz kendini sorgulamaya başlamış, en sonunda da Medine`nin sıcaklarında gölgelendiği, suyundan içtiği, Efendimizin (sav) de zaman zaman gelip dinlendiği, şehrin en güzel bahçelerinden biri olan Bir-u Hâ kuyusunu hatırladı. Koşarak, Efendimiz`in (sav) yanına koştu ve şöyle dedi: “Ya Resulallah! Allah sevdiğiniz şeylerden infak edin ki gerçek iyiliğe eresiniz buyurdu. Benim de en çok sevdiğim şey, Medine`nin en güzel kuyularından biri olan Bir-u Hâ`dır. Sen de şahit ol ki işte bu benim infakımdır.”

Efendimiz (sav) ise şöyle cevap vermiştir: "İşte kar eden mal budur! işte kâr eden mal budur..." Öyle bir infakta bulunmuştur ki o günden bugüne ve kıyamete kadar amel defteri kapanmayacaktır... Yine bir gün Mescid-i Nebevi`ye yakın bir bahçesinde, namaz kılarken bahçeye giren kuşun güzelliği ile dikkati dağılıyor ve kaç rekat namaz kıldığını unutuyor. Namazını kaza ettikten sonra Efendimiz`in (sav) karşısına çıkıyor ve şöyle diyordu; "Ya Resulallah! Bana namazımın rekatlarını unutturan ve huşumu bozduran bu bahçemi Allah yolunda infak ediyorum. Sen nasıl istersen öyle kullanabilirsin." 

Allah emanetini geri aldı

Ebu Talha (ra) ile Ümmü Süleym`in (ra) evliliklerinin üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra Allah Teâlâ, onlara Ebu Umeyr isimli bir çocuk nasip etmiştir. Efendimiz (sav), bu aileyi çok sevdiği için onları sık sık ziyaret ederdi. Ebu Umeyr, 4-5 yaşlarına gelince kendisine bir kuş edinir, kuşunun adını Nuğayr koyar. Efendimiz (sav), ne zaman onu ziyarete gitse hemen kuşunu sorarak gönlünü fetheder, Ebu Umeyr`in cevapları karşısında tebessüm ederek onunla vakit geçirirdi. Kısa bir süre sonra Ebu Umeyr`in kuşu ölecek ve bu duruma çok üzülecekti. Efendimiz (sav) ise onca işi gücü arasında kuşu için taziyede bulunacak, onu mutlu etmek için her şeyi yapacaktır.

Bir gün Ebu Umeyr şiddetli bir hastalığa yakalanır ve babası Hz.Ebu Talha (ra), bir iş için seferde iken vefat eder. Ebu Talha (ra), seferden dönüşünde çocuğunun durumunu sorar. Ümmü Süleym (ra) validemiz ise “O eski haline göre şimdi rahatladı.” cevabını verir. Bu cevabı alınca dünyalar onun olur. Ümmü Süleym (ra) yol yorgunu olan eşinin rahatlaması için elinden geleni yapar. Sabah olduğunda ise, kocası Ebu Talha’ya (ra), şöyle bir soru sorar:

“Sana biri emanet bir şey verse, istediği zaman emanetini ona geri vermek zoruna gider mi?”

“Hayır” deyince, “Senin oğlun da Allah’ın bir emaneti idi. Allah emanetini geri aldı.” der.

Bu cevap karşısında Ebu Talha (ra) gözyaşlarına boğulur ve karısına biraz sitem eder: “Ey Ümmü Süleym! Neden geceden beri bana bunu söylemedin bu yaptığın oldu mu?"

Ebu Talha (ra) yaşlı gözlerle, sabah namazından sonra Efendimiz`in (sav) huzuruna çıkar. Biraz da Ümmü Süleym`den (ra) şikayetçi bir tarzda başından geçenleri anlatır. Efendimiz (sav), çok sevdiği Ebu Umeyr`in vefatına çok üzülür. Hem Ebu Talha`yı (ra) teskin eder hem Ümmü Süleym`in (ra) metanetine ve kocasına itaatine hayran kalır. Ardından da şöyle bir dua eder: "Allah ikinizin bu gecesini mübarek kılsın ve bereketlendirsin." Daha sonra ise Ebu Umeyr`in cenaze namazını kıldırarak Baki kabristanlığına defneder.

O dönem Medine`nin kıtlık günleridir. Farklı bir şehirden, Efendimiz`i (sav) bir heyet ziyarete gelmiştir. Efendimiz (sav), Mescidi Nebevi`de; "Bu misafirimizi, Allah rızası için ağırlayacak biri var mı?" diye sorar. Hz. Ebu Talha (ra): "Ben ya Resulallah!" diyerek öne atılır ve hemen misafiri alarak evine götürür. Karısı Hz. Ümmü Süleym`e (ra) der ki: "Bu kişi Resulullah`ın bize emanetidir. Biz de misafir olarak kalacaktır. Ona ikram edecek bir şeyimiz var mı?" Karısı şöyle cevap verir; "Sadece evde çocuklarımızın yiyeceği kadar yemek var. Başka da hiçbir şeyimiz yok." Hz. Ebu Talha (ra) ise; "Tamam, o zaman çocukları erkenden yemek vermeden uyut. Misafirimiz gelince lambayı söndürürüz. O yer biz de yer gibi yaparız. Böylece misafirimizin karnı doymuş olur." 

O gecenin sabahında Hz.Ebu Talha (ra) misafirini de alarak sabah namazı için Mescidi Nebevi`ye gider. Bakar ki Efendimiz (sav) mübarek dişleri görünürcesine gülümsüyor ve şöyle diyor: "Ya Ebu Talha! Yine ne yaptın ki Rabbin bu kadar hoşnut oldu?" Ardından Haşr Suresi`nin 9. ayetini okudu:

"Kendileri zaruret içerisinde olsalar bile, kardeşlerini kendi nefislerini tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir."

Biyografiler Haberleri

Muslih bildiklerimizden Şeyho Duman ve mirası
"Afiye Sıddıki'ye yönelik Amerikan zulmü sürüyor"
İşgal rejimi Gazze kuzeyinde 20 günde 770 kişiyi katletti
Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Başkanı Mehmet Doğan vefat etti
İşgalci İsrail’in kabusu Yahya Sinvar kimdir?