Aliyevin Eroin Tuzağı

Ahmet Varol

Azerbaycan'daki İlham Aliyev diktatörlüğünün işgalci siyonistlerle ilişkilerini geliştirmesine paralel olarak içeride kendi halkına ve ülkesindeki sivil toplum kuruluşlarına, medya organlarına yönelik resmî şiddeti artırması dikkat çekiyor.

Siyonistlerle açık yahut gizli ilişkileri geliştirmenin totaliter zihniyetin katılaşmasına, resmi şiddetin artmasına yol açtığı muhtelif ülkelerde görülmüştür. Dolayısıyla Aliyev'in kendi kimliğini siyonistlerin verdiği kimlikle değiştirdiği tespiti hatalı değildir. Fakat ilginçtir ki bunun muhalif medya tarafından dile getirilmesinin diktatör Aliyev'i kızdırdığı ve onun muhalefete karşı şiddeti artırdığı görülüyor.

İlginç olan ise özgür düşünceye karşı resmî terörün artırılmasının toplumdaki tepkiyi artıracağını ve Arap dünyasındaki özgürlük hareketlerinin bir benzeriyle karşı karşıya gelebileceğini hesap ettiğinden sinsi bir tuzağa başvurmasıdır. Rejim karşıtı görüş ve çıkışlarıyla diktatör Aliyev'i rahatsız eden üç şahıs geçtiğimiz günlerde böyle bir tuzakla gözaltına alındı. Bunlar İslamazeri haber sitesinin baş redaktörü Ramin Bayramov, yine aynı sitenin genel yayın müdürü ve İslam Partisi çalışanlarından Arif Kaniyev ve direnişe katılmış din adamlarından Abgül Süleymanov.

Bu kişiler eğer ki diktatör Aliyev'e karşı çıkışlarından ve muhalif görüşlerinden dolayı gözaltına alınmış olsalardı belki biraz mantıklı olabilirdi ve diktatörün asıl niyetini, amacını ortaya koyması konusunda gerçekçi bir hareket olarak kamuoyuna yansırdı. Ama kamuoyunun yanıltılması amacıyla önce bilinmeyen kişiler tarafından kendilerine şiddet uygulanarak ceplerine uyuşturucu konulmuş, sonra da hızlı bir şekilde polis tarafından yakalanmaları sağlanarak ceplerinden uyuşturucu çıktığı ileri sürülmüştür.

Bu mübarek Ramazan'da, siyonist işgal devletinin saldırgan görüşleriyle öne çıkan Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'la sıkı bağlantı içinde olduğunu ve ortak projeler geliştirdiğini bildiğimiz diktatör İlham Aliyev'in cebinden uyuşturucu çıksaydı inanabilirdik de bir mazeretleri olmadığı sürece oruçlarını ihmal etmeyeceklerinden emin olduğumuz insanların ceplerinden böyle bir şeyin çıkabileceğine aklı başında kimsenin inanmayacağını tahmin ederiz.

Bu tür tuzaklara özellikle toplumda etkin ve muhalif siyasi görüşlerin güçlenmesine öncülük eden kişilerin tasfiye edilmesi, etkisiz hale getirilmesi amacıyla sıkça başvuruluyor. Örneklerine daha önce muhtelif ülkelerde şahit olundu. Bu oyunların çoğu "çamur at izi kalır" zihniyetiyle oynandı. Önce polis sorgulaması sonra yargılama merhalesinde hadisenin gündemde tutulması suretiyle de zihinlerin bulandırılması ve kafalara tereddüt sokulması için çalışıldı. Fakat zikrettiğimiz sebepten dolayı Aliyev'in bu tuzağının tutmayacağını, çok yanlış ve tutarsız bir taktiğe başvurduğunu düşünüyoruz.

Azerbaycan diktatörü bir yandan halkların özgürlük mücadelesinin Kafkasya ve Asya içlerine taşınması endişesi taşırken diğer yandan bir yumuşak geçiş sürecine girmek yerine vidaları sıkma politikasını tercih ediyor. Bunda başta da ifade ettiğimiz üzere siyonistlerle ilişkiyi sıkılaştırmasının etkisi olduğunu sanıyoruz. Çünkü siyasi ve fikri özgürlüklerin önünün açılması durumunda halk üzerinde İslâmî yönelişin daha etkili olacağı, dolayısıyla siyasi yapılanmanın bu yönelişin etkisine gireceği tahmin ediliyor. Böyle bir etki ise siyonistlerin Kafkasya'yla ilgili hesaplarının önünü kesecektir. O yüzden özgürlüklerin önünü açacak ve halkın tercihinin yönetime dürüst bir biçimde yansımasını sağlayacak yumuşak geçiş yerine vidaların daha da sıkılmasını sağlayacak resmî şiddetin artırılmasını teşvik ediyorlar. Aliyev'in izlediği politikada bu teşvikin büyük etkisinin olması muhtemeldir. Ama o da işgalci siyonistlerin rotasına girdiği nispette halkından ve onun değerlerinden uzaklaşıyor.

YENİ AKİT