“Aliyanın Hayatı ve Mücadelesi” Paneli Yapıldı

Küçükçekmece Özgür-Der’de bu hafta “Aliya İzzetbegoviç’in Hayatı ve Mücadelesi” paneli yapıldı.

Küçükçekmece Özgür-Der’de bu hafta  “Asrı Saadetten Günümüze Örnek Şahsiyetler“ üst başlığında “Aliya İzzetbegoviç’in Hayatı ve Mücadelesi” konusu işlendi. Recep Şencan’ın yönettiği panelde konuşmacılar İsmail Çalışkan ve Hüseyin Kansu’ idi.

İlk konuşmacı İsmail Çalışkan, Aliya İzzetbegoviç’in 8 Ağustos 1925’te Bosna Hersek’in Kuzeybatısında bulunan Bosananska Şamatz’ın Krupa kasabasında dünyaya geldiğini söyleyerek sözlerine başladı. Annesinin adı Hiba, babasının adı Mustafa’dır. İslami terbiyesinin oluşmasında annesi Hiba’nın ve 6 yaşından beri aksatmayarak gittiği Gazi Hüsrevbegova Camiinin imamı Müezzinoviç efendinin katkıları çok önemli bir yer tutmaktadır. Alman lisesinde başarı ile okurken Lise ikinci sınıfta henüz 16 yaşında iken sağlıklı ve aktif İslam anlayışının balkanlardaki aktif cemaati olan Genç Müslümanlar teşkilatı ile tanışır. 1941 yılında Genç Müslümanlar (Mladi Müslümani) cemaatine girişini “yeniden doğuşu” olarak tanımlamaktadır.

Aliya’nın hayatında önemli bir yere sahip olan Genç Müslümanlar 1928 yılında Boşnak, Sancaklı, Arnavut, Türk, Pamak, Roman, Tabreş asıllı Balkan Müslümanlarının katılımları ile kurulmuş bir teşkilattır.  Aliya’nın “abim” dediği Mehmet Spaha teşkilatın kurucularındandır.  2. Dünya savaşının ortalarında teşkilata yönelik baskılar, yargılamalar olmuştur. Bu yargılama süreçleri tutuklamalar ve idamlara dönüştü. Aliya teşkilatın 50 kişilik yönetim kurulu üyelerindendi. Bu teşkilat Balkan Müslümanlarının Sırp faşizminden ve saldırılarından dolayı kurulmuştur. 1943 yılında teşkilatın başkanı Mehmet Spaha ve iki arkadaşı şehit edilmiştir. Bu dönem teşkilat üzerindeki baskılar daha da artmıştır. Hitler destekli Hırvat gruplar Nazilerin Yahudilere yaptığı katliamın daha fazlasını Balkan Müslümanlarına yapmıştır.  Bu durum karşısında Müslümanlar bölgede boş durmuyorlar İslami çalışmalar yaparak her zaman tevhid ışığıyla baki olan 3. Yol (Treçi Put) adını verdikleri İslam davasına sarılarak kendilerine bir alan açmaya çalışıyorlardı. Aliya bu durumu “Müminlerden öyle kimseler vardır ki. Allah’a verdikleri sözde dururlar. Onlardan kimileri şehit olmak sureti ile adağını yerini getirdi. Kimisi de şehitliği beklemektedir. Verdikleri sözü Münafıklar gibi değiştirmediler.“ Ahzab süresi 23. ayeti ile arkadaşlarının durumunu özetliyordu.  Bosna ve Avrupa Müslümanları 2. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle daha ağır baskılar görmeye başlamıştır. Aralarında Aliya İzzetbegoviç’inde bulunduğu teşkilatın önde gelenleri tutuklanmıştır. Rejime göre Yugoslavya’da İslam’a dayalı, Fundamantalist din devleti kurmaya teşebbüsten 1 Mart 1946’da başlayan davalar da ilk olarak beyin takımı, ikinci olarak ulemalar, üçüncü olarak finanse edenlere tutuklamalar gerçekleşmiştir. 14 yıl ceza alan Aliya aflar ve siyasi baskılar sonucu 3 yıl 4 ay ceza almıştır.

Aliya’nın ve Genç Müslümanların savunduğu 3. Yol ne anlama geliyordu?

Bir yanda Ortodoks olan aşırı Sırp milliyetçileri ve Katolik Hırvat milliyetçileri ve diğer yanda Sosyalist Tito Yugoslavya’sı adalet, eşit ücret ve eşit haklar getireceğini vaat etseler de Genç Müslümanlar ve Aliya hiçbir zaman itibar etmediler. Çünkü Aliya’nın tabiri ile Müslümanlar kendilerine yakışan en güzel ismin Allah’ın kendilerine yani kullarına yakıştırdığı isim olan “Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kimdir? ” ayeti ile Rabbimizin buyurduğu gibi Müslümanlıklarını hayatının öznesi olduğunu yanına başka beşeri sıfatlar eklemenin Kuran’ın emrine aykırı olduğunu belirtmektedir. 

Aliya’ya göre üç dünya görüşü vardır: 1. İdealist 2. Materyalist 3. İslami dünya görüşleridir. İnsan için önce “Hayatımı nasıl sürdürebilirim?“ ve “Hayatımı neden sürdürmeliyim ?” sorusu gelir. Bu sorular Aliya’ya göre ütopya ve drama arasındaki çatışmanın da özünü oluşturmaktadır. Ütopya tasarlanmış olan ideal toplum şekli anlamına gelir. Drama ise bir sözcüğü, bir kavramı, bir davranışı, bir fikri ya da yaşantıyı gelişmiş tekniklerden yararlanarak oyun ya da oyunlar geliştirerek canlandırmaktır. Ütopya bireyi, Drama ise ahlakı tanımaz. Aslında bu ikilem bütün insanlık tarihine damgasını vurmuştur. Bu iki eğilim ancak İslam’da uzlaşmıştı. İslam bu iki kutup arasında insan fıtratının denge durumuna tekabül eden bir sentez bir üçüncü yoldur. Üçüncü yol bireyin mevcut kavramlar üzerinden hayatını şekillendirmesinden çok inancının yaşamına hakim olma sürecini ifade etmektedir. Batı medeniyeti ile Doğu medeniyeti arasında sıkışıp kalan Bosna halkı, İslam’dan mülhem Aliya’nın oluşturdu değerler dizisi ile kendi yapılandırmasını tamamlamaya çalışmıştır. Aliya bu dönemi şöyle değerlendirmektedir: “ Hayır! Biz ne batılıyız, ne de doğuluyuz. Bizler farklıyız, bizler Müslümanız ve farkındalık oluşturuyoruz.” Aliya 1970’lere gelindiğinde özellikle Avrupa’da ve daha sonra ülkesi Yugoslavya da fırtınalar koparacak olan İslam Deklarasyonu adlı kitabını yayınlanmıştır. Aliya bu eserin içeriği ile ilgili kısaca: “Hedefimiz, Müslümanların yalnızca Müslüman kalmaması ve İslamlaşmasıdır. Sloganımız, inanmak ve mücadele etmek” sözleriyle ifade ediyordu. 80’li yıllarda yayınladığı Doğu ve Batı arasında İslam adlı kitabından sonra 1983’te tutuklanmıştır. Aliya’nın aktif ve üretken kişiliği zindanda da kendisini göstermiştir. Bu dönemde Zindandan Özgürlüğe Kaçış adlı eseri yayınlanmıştır. 1989’un Kasım ayında Aliya serbest bırakılır. Aliya dışarıya çıkar çıkmaz Mladi Müslümani’den hayatta kalmayı başarmış olan diğer arkadaşları ile Demokratik Eylem Partisini kurmuştur. Seçimlerde %33 oy alarak 140 kişilik parlamento da 42 sandalye kazanmıştır. 1991’de ilk olarak Slovenya, ardından Hırvatistan ve Bosna Herksek bağımsızlığını ilan etti. Bağımsız Bosna Hersek Sırp ordusuna dönüşmüş Yugoslav ordusunca katliamlara maruz kalmıştır. Aliya’nın önderliğinde sürdürülen bağımsızlık savaşı 14 Aralık 1995’te resmen sona ermiştir. Aliya 2000 yılında başkanlıktan ve partisinin başkanlığından sağlık nedenlerinden dolayı çekilmiştir. 19 Ekim 2003’te vefat etmiştir.

İkinci Konuşmacı Hüseyin Kansu, O sadece bir devlet adamı değil, parti başkanı,  başkomutan, mütefekkirdir.  Kimileri onu “Bilge Kral” olarak tanımlamaktadır. Bunun sebebi dünya üzerinde insanlık tarihi boyunca birçok bilge insan çıkmıştır ama çok azına krallık yapmak, yönetimde bulunmak nasip olmuştur. Aliya aslında siyasete girmek gibi bir düşünceye sahip değildi.  Fakat toplumunun içinde bulunduğu şartlara kayıtsız kalamaması Aliya’nın bu kararı almasına sebep olmuştur. Aliya ölünceye kadar hayat tarzı ile siyaset yapmış ve hiçbir zaman bundan ödün vermemiştir. Aliya’nın hayatı 3 mücadele safhası ile özdeşleşmiştir.

1- İslam’ı anlamak ve yaşamak mücadelesidir. Aliya’nın bu mücadelesi doğduğu günden ölümüne kadar sürmüştür.

2- Sosyalist baskılar döneminde halkı ile verdiği mücadelesidir. Bu mücadelenin bedelini 9 yıl hapishanede yatarak ödemiştir. Bu dönemde çeşitli işkencelere maruz kalmıştır.

3- 1992 ile 1995 yılları arasında halkıyla birlikte verdiği bağımsızlık mücadelesidir. Öyle bir mücadeledir ki bu 400 milyonluk Avrupa’da sadece Müslüman olduğu için yok edilmek istenen bir Müslüman topluluğun ölüm kalım mücadelesidir. Bu mücadelede Aliya en ön saflardadır.

Aliya yaşadığı dönemde kendi çevresi ve toplumu içi açık bir okuldu. Onunla okuyanlar, onun yanında yetişenlerden kimileri bürokrat, kimileri general, kimileri devlet adamı ve akademisyen olmuştur. Bunlar Aliya’nın çok yönlü oluşunun bir örneğidir. Aliya siyasette de ilkeli tavrını korumuş ve bundan ödün vermemiştir. Bunun en güzel örneğini 1996 yılındaki seçim çalışmalarında görürüz. Seçim propagandaları döneminde Sosyal Demokrat Partisinin Genel Başkanı şu anki Dışişleri Bakanı rakibi Aliya için: “Ali Baba ve kırk haramilerine mi oy vereceksiniz ?” sözleri Aliya’ya sorulduğu zaman şu cevabı vermiştir: “Böyle bir söze cevap vermeye benim ahlakım müsait değil.” diyerek siyasetin o karanlık tavrından uzak olduğunu göstermiştir.

Aliya savaştaki adaletiyle de toplumuna örnek olmuştur. Sırpların katliamları karşısında hiçbir ibadethaneyi, hiçbir sivili, hiçbir kadını ve çocuğu hedef almamıştır. Çünkü bunların Allah’ın sınırı olduğunu ve eğer bu sınırı çiğnerse Allah’ın rahmetinin kendilerini terk edeceğine inanıyordu. Aksi halde Sırplardan farkının olmayacağını vurgulayarak bizlere savaşta adil olmayı gösteriyordu.

Bunca yoğun mücadele dolu hayatına rağmen aydın sorumluluğunun gereği olarak yazmayı da ihmal etmemiştir.Aliya’nın birçok önemli eseri vardır. Fakat bunlar içinde en önemlisi Aliya’nın en büyük eseri bağımsız Bosna Hersek’tir. Bunu en güzel şekilde özetleyen olay Dayton Barış Antlaşmasının mimarı Richard Holbrooke “Eğer Aliya İzzetbegoviç ve onun kararlı tutumu olmasaydı, bugün Bosna- Hersek diye bir devlet olmayacaktı.” diyerek Aliya’nın önemini dile getirmiştir. Doğu Batı Arasında İslam bütün dünya görüşlerini ele alıp buradaki sapmaları tespit ettiği eserdir. Zindandan Özgürlüğe Kaçış hapishane de yazdığı eserdir. Bu da bize gösteriyor ki zindanlarda olmamız özgür olmamıza engel değildir.Tarihe Tanıklığım ise hatıralarını kaleme aldığı bir eserdir. İslam Deklarasyonu ise Aliya’nın imzasıyla çıkan bir anonim eserdir. Genç Müslümanların hapishanedeki arkadaşlarıyla tartıştığı öne çıkan konu başlıklarının kaleme alınmasıyla yazılmıştır.

Panel dinleyicilerden gelen sorulara verilen cevapla son buldu.

Haber: Kürşat OKUR

Etkinlik-Eylem Haberleri

Kahramanmaraş'ta Şehitler Gecesi düzenlendi
Muş’ta “Neyi, niçin, nasıl okumalı” semineri yapıldı
Siyonist işbirlikçisi Coca-Cola fabrikası Bursa'da protesto edildi
Gazze nöbeti Saraçhane’de: Direniş sürüyor, dayanışma da sürecek!
Open Refah grubu İstanbul'da Gazze eylemi yaptı