Aliya İzzetbegoviç ve İslami yeniden doğuşun imkanı

Muhammed O. Yıldırım, geçtiğimiz haftalarda Özgür-Der Üniversite Gençliği tarafından forumu gerçekleştirilen 'İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri' isimli eseri Haksöz Haber için değerlendirdi.

Muhammed Onur Yıldırım / HAKSÖZ HABER

Problemi yaklaşımlar ve İslami yeniden doğuşun imkanı

Bosna-Hersek'in bağımsızlık mücadelesin lideri ve ilk cumhurbaşkanı olan Aliya İzzetbegoviç, aynı zamanda 20. yüzyılın en önemli düşünürlerindendir. Siyasetin ve bilgeliğin buluştuğu şahsiyetlerden biri olan Aliya vermiş olduğu Doğu Batı Arasında İslam, İslam Deklarasyonu, İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri adlı önemli eserler ile İslam dünyasının problemlerine yönelik önemli tespitlerde bulunmuş ve çözümler sunmuştur.

İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri adlı eserinde Müslümanların niçin geri kaldığı, Müslüman kadın, İslam ve çağdaşlık gibi önemli konular incelenmiştir. Müslümanların geri kalma nedenlerini ehemmiyetleri açısından iki nedene bağlamıştır. Birincisi olarak harici sebep olan Moğol istilasını göstermektedir. Moğol istilasının İslam’a ne kadar büyük zarar verdiğinin kavranamadığı ifade eden Aliya konuyu tafsilatıyla izah eder. İkinci dahili sebep olarak da İslam’ın teolojik yorumunu göstermektedir. İslam’ın sadece ‘ruhani’ bir mesaj biçimine indirgenerek onun dış dünyayı düzenleme ve değiştirme rolünün görmezden gelindiğini ve İslam toplumunun güç ve dayanıklılığının zayıflatıldığı kanaatindedir. Tabi ki bu noktada lineer okumanın gerilik-ilerilik sarkacına sıkışıp kalmadan meselenin ele alındığını da belirtmek gerek.

Aliya bir din, fikir, hayat biçimi veya kendilerini Müslüman olarak tanımlayan milyonlarca insanın hayat felsefesi olarak İslam’ın, Müslümanların geri kalmasında etkili olarak öne sürülebilecek iftiralara cevap niteliği taşıyan önemli fikirler sunmuştur. İslam’ın ilk indiğinden sonraki süreçte cahili Arap toplumundan başlayarak Müslümanlığın nasıl var olduğuna ve dünyada söz sahibi konumuna yükseldiğine dikkat çekmektedir. Şuan ki vaziyetle kıyaslandığında ise Müslümanların geri kalmışlığının vakıa olduğunu belirtmektedir lakin bunun sebebi olarak da Müslümanların İslam’ı yaşamlaştırma pratiği ortaya koyamamalarına bağlamaktadır.

Çok yaygın bir soru olarak da karşımıza çıkan İslam ve çağdaşlık kelimelerin bir problem olarak karşımıza zuhur etmesiyle alakalı da önemli tespitlerde bulunmuştur. Çağdaşlığın ideolize edilmesinin yanlış olduğunu çünkü çağdaşlığın sadece bir dönemin doğru ve yanlışlarının bütünü olarak düşünülebileceğini öne sürmektedir. Yani çağdaşlığın net bir tanımı yoktur. Genel olarak çağdaşlık, standarttın ideolojisidir.  O yüzden asıl önemli sorunun İslam’ın güncel olup olmadığı sorusudur? Aliya bu konuda öncelikle tevhid inancı üzerine durmaktadır. İslam her türlü putlara, firavunlara krallara tapınmaya karşı olduğunu belirtmektedir. Zamanın firavunları, kralları yerine şimdi atalar, vatanı kurtaranlar, büyük bilgeler, tartışmaya açılmayanlar, hata yapmayanlar, devlet vs. şeklinde ortaya çıkan modern putlar söz konusudur. Mevzu yine aynıdır dünyevileşme. Hâlbuki İslam sahte ilahlara tapmayı yasaklar bir olan Allah’a imanı emreder.   Aliya’nın dün dikkat çektiği hususlar günümüzde de geçerliliğini koruyor gibi gözükmektedir. Aliya bu hususa Kuran’ı Kerim’den ayetler ile dikkat çekmektedir. İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri isimli eser Aliya İzzetbegoviç’in ilahi vahye olan hakimiyetini gösteren bir çalışma olma özelliğine de sahip.

Aliya’nın mevzu edindiği bir diğer önemli konu ise Müslüman kadın mevzusudur. Müslüman kadın ve onun İslam toplumundaki yerine ilişkin birçok yanılgı bulunmaktadır. İslam dünyasında karşılaştığımız her şey İslami olmayabilir. Bu tespit Müslüman kadın konusunda daha da belirgindir. Aliya’ya göre Müslüman kadının günümüzdeki durumu toplumun gelenekleri, mevcut şartları ve ahlak anlayışıyla şekillenmiştir. Örnek olarak bazı bölgelerde kadına ait gelenekler dini bir dogma seviyesine yükseltilmiş ve adeta dinin kendisi gibi müdafaa edilmiştir.  

Aliya annelik müessesine çok önem vermektedir. Anneliğin mutlak ve yeri doldurulamaz bir değere sahip olduğunu belirtmektedir. Anneliğin insanlığın bildiği en kadim imtiyaz olduğunu söylemektedir. Batıda gelişen modern paradigma kadını annelikten uzaklaştırdı. Annelik rolünü küçümseyen bir tavır takınıldı. Hayata yönelik alanlarda bu durum empoze edildi. Annenin rolü görmezden gelindi ve anne olan kadına ‘çalışmayan şahıs’ şeklinde yaftalandı. Modern paradigma açısından ise kadının cinsel obje olmasına, bir pazarlama aracı olmasına saygı duyulabilir hatta alkışlanabilirken anne olması küçümsenmektedir. Birçoğu başkalarının çocuklarını eğitmenin yaratıcı olduğuna inanırken kendi çocuklarını eğitmeyi, küçük düşürücü bir iş olarak görmektedirler.  Bu sorunsala Aliya çok güzel cevap vermektedir: İslam kadını alçaltmıyor, ama siz anneliği alçaltıyorsunuz.

Aliya’nın annelik durumu için kitabında verdiği örnek çarpıcıdır. Hitler’in Reich planı çerçevesinde Alman halkının elitlerinin dünyaya getirilmesi amacıyla ‘’çocuk fabrikaları’’ kurulmuştur. Nordik tipli sarışın erkekler seçilmiş kızlarla ‘’eşleştiriliyor’’ ve bu ‘’evlilikten’’ doğan çocuk devletin bakımına veriliyordu. Bu çocuklar hiçbir zaman ebeveynlerini tanımadılar. Dr. Theodor Helbig, savaşın hemen ardından bu gruptaki bazı çocukları inceledi. Bu türdeki bakım hanelerin kaldırılmasından önce yapılan incelemede çocukların ruhsal ve fiziksel olarak geri kaldıkları tespit edildi. Helbig şöyle bildiriyor: Çehreleri genellikle güzel ve neredeyse hepsi sarışın ve mavi gözlülerdi fakat insan onlara yaklaştığında derhal bir ahmağın boş bakışlarını fark ediyor.  

Anneliğin doğal ilişkisinden mahrum kalan çocuklar ne idüğü belirsiz yaratıklara dönüşmektedir. İzzetbegoviç mantıksal tutarlılık içinde modernliğin içine düştüğü krizi ‘kadın’ meselesi üzerinden ele alması Müslümanlar için önemli ibretleri içerisinde barındırıyor. Modernliğin tahakkümünü inşa etmesi Müslümanların zihin dünyalarını tarumar ederken erkeği ve kadını da yeniden inşa etti. Bunun sonucu olarak ise bu tahakküme karşı Müslümanların tek kalesi olan aile de çatırdamaya başladı. O halde ailenin kurtarılması için kadının ve tabi ki annenin hakkının da gerçek anlamda teslim edilmesi gerekiyor.

Aliya İzzetbegoviç’in İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri isimli çalışması bu ve buna benzer konular etrafında derinlikli düşünme imkanı sağlaması sebebiyle pekala başucu eserler arasına dahil edilebilir. İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri, sorunlarımız üzerine düşünme olanağı sunan eleştirel metinlere olan ihtiyacımızı gözler önüne seriyor.

Kitap Haberleri

Norman Finkelstein’ın kaleminden Gazze direnişi
Ellinci yılında Filistin Şiiri antolojisi
Ümmetin gündemine katkı: Zeydîlikten Husîliğe Yemen
Filistin için kelimelerden bir anıt: Diken ve Karanfil
Orhan Alimoğlu’nun Gazze anıları