AKİF BEKİ'nin Karar Gazetesi'ndeki yazısı:
Bu şahsi kefalet yazısını bir kenara not edin; hatta varsa aklınızın, vicdanınızın ya da tanıklıklarınızın size kefil olmayı emrettiği başka tutuklular, onların adlarını da ekleyip öyle okuyun.
İlahiyatçı yazar Ali Rıza Demircan, daha fazla dayanamayıp kadim dostu Ali Bulaç için sessizliğini bozdu.
Kendi sitesinde çıkan yazısı, bir öfke ve isyanın eseri değil. Ağırbaşlı bir hakkaniyete davet mektubu.
Haksızlık karşısında dilsiz kesilmemek duygusuyla kaleme alınmış.
Sessiz kalmanın vebalini üstlenmemek için ahlaki sorumluluk alıyor.
Fakat bağırmıyor, çağırmıyor, taraftar toplamaya oynamıyor, hiçbir siyasi kalabalığa selam çakmıyor, ortalığı ayağa kaldırmıyor.
Hesapsız, kitapsız, yalınkat ve içten bir haykırışla uyarıyor sadece.
Üslubu sorgulayıcı fakat hasbi; çığırtkanlıktan da gürültü koparmaktan da uzak.
Çünkü derdi ne bağcıyı dövmek ne hariçten gazel okumak...
Bir vicdanın bastırılamayan iç sesi mi dersiniz, bir bireysel başvuru dilekçesi mi, bir gönüllü müdahillik talebi mi...Artık nasıl kabul ederseniz, yazıyı aktarıyorum...
ALİ RIZA DEMİRCAN Yazısı:
Fetöcülük suçlamasıyla 14 aydır tutuklu olan Ali Bulaç kardeşim benim 45 yıllık dostumdur. Emsali gerçekten çok az olan düşünce adamlarımızdan biridir. Üstelik bir tefsir yazabilecek düzeyde bir İslâm âlimimizdir. 45 yıla varan dostluğumuz süresince kendisinin hep hayır içeren konuşmalarını dinledim ve yararlandığım yazılarını/kitaplarını okudum. Şimdilerde de 7 ciltlik Kur’ân tefsirine göz atmaktayım.
İslâmî çalışmalarımızda fiili beraberliğimiz olmadı. Ama onu hep sevdim. -Allah uzun ömürler versin- Kendisine bir hak vaki olursa cenaze namazını kıldırmamı bana vasiyet edecek derecede kendisi tarafından da sevildim.
Herkes gibi onun da bazı hataları olabileceği açıktır. Ama bu hataların onun isnad edilen suçlarla ve tutuklu olarak yargılanmasına sebep olacak boyutlarda olabileceğine asla inanmadım ve Mahkeme Savunmasını okuyunca bu inancım daha bir pekişti.
Pek çok yetkili ve etkili siyasi ve askeri ilgili yanıldı. Bu yanılgılar milletimize büyük bedeller ödetti. Oysaki Ali Bulaç kardeşimin elle tutulur ve gözle görülür bir yanılgısı da yoktur. Hiç şüphesiz yargı kararını verecek. Verecek de niçin tutuklu yargılama? Yaşlı ve hasta bir münevverimizin 14 aydır tutuklu olmasını ve tutukluluk halinin devam etmesini içimize sindiremiyoruz.
İstediğimiz adalettir. Bunun için tutukluluk mu gerekli?
Ali Bulaç kardeşimizin camiamıza yönelttiği uyarıcı eleştirilerde hakikat payı olduğunu şimdilerde daha iyi anlıyoruz. Bu ne vefasızlık? İnsanlar kırk yıllık dostlarının mağduriyetine ilgisiz ve sessiz kalabiliyor.
Ali Bulaç kardeşimin tutuklanmasını ve tutukluluk halinin devamını dinimizin, olgun aklın ve ilmin ret ettiği Münker olarak görüyorum. Bu münkeri bizzat engelleyemediğim için de ona bu yazımla karşı çıkıyorum. Bu güne kadar gecikmemin tek sebebi böylesi bir süreçte bazı yanılgıların olabileceğine inanışımdır. 14 ay hatadan dönülmesi için yeter zaman değil mi?
Milletimizi aydınlatmada bir katkısı olur ümidi ile Kardeşimin mahkeme savunmasını yayınlıyorum.
Tutukluluk halinin Ali Bulaç kardeşim için ahiret yatırımı olduğuna inandığımdan onun için pek de üzülmüyorum ama onun mağduriyetine sebebiyet verenlerin ebedî hayatı için cidden endişe duyuyorum.
Kardeşime sabırlar diliyorum, mazlumun duası müstecap olacağından kendisinden dua bekliyorum.
Not: Savunmanın tam metnini buradan indirebilirsiniz