Ali Mesud Ansari, İngiltere’de Modern İran Çalışmaları Enstitüsü kurucusu. Halen İskoçya’da St. Andrew Üniversitesinde profesör. Guardian, Independent ve New Stament gibi gazette ve dergilerde yazıyor. New American Foundation tarafından kurulan İran’ın Yeni Parlamentosunda düzenli olarak konferanslar veriyor.
Röportaj: Eyüp Togan / Haksöz Haber
İran’daki değişimin ipuçlarını 2009’daki İngiltere Chatham House konuşmalarında dile getirmiştiniz. İran’da cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ülkeyi kasıp kavuran protestoların durmayacağına ve sistemin kaderini uzun vadede belirleyeceğine ilişkin bir analiz yapmıştınız. İran’da yaşanan son olaylar, bu beklentinizin devamı çerçevesinde değerlendirilebilir mi?
- Evet, o değerlendirmeyi yaparken, İran’daki sarsıntının, hoşnutsuzlukların yüzeysel olmadığını vurgulamak istemiştim.
Aron Lund, bloğunda İran’ın protestolar ile zayıfladığını, bundan böyle eylemler hız kesse bile Esed rejimi ile ittifaklarının zayıflayacağını söylüyor. Lund, 2018 yılında bu ittifaktan sapmalar yaşanacağını da dile getiriyor. İran-Suriye ilişkileri 2018’de risk altında mı?
- Halk, İran rejimine kısaca şu mesajı veriyor: Dışarı bakacağına, ülkeyi imar et, fakire yardım et. Suriye, İran için pahalı bir gider kalemi. Suriye harcamalarından belki daha önemlisi, ekonomide kayırma ve yolsuzlukların içerde alıp başını gitmesi. Bu büyük bir sorun olarak görülüyor. İran’ın Irak’taki varlığını halk anlayabiliyor ama Suriye’deki varlığı konusunda İran, halkını ikna edemiyor. Ayrıca halk kendisini ekonomik baskı altında hissediyor. Bu nedenle rejime, önce içerinin sorunlarıyla uğraş çağrısı yapıyor. Dışarıyı bırak diyor. Bütün bunlar halkta, yavaş yavaş büyüyen bir birikime yol açıyor.
Ülke ekonomisinin kalkışmalardaki etkisini biraz açar mısınız?
- Şunu söyleyeyim önce, hükümet ile devrimcileri ayırmak lazım. Enflasyon düştü ama bir yandan da ekonomik durgunluk var. Cumhurbaşkanı Ruhani halka çeşitli vaatlerde bulundu ama bunları gerçekleştirmekten uzak bir profil çizdi. Oysa 2015 yılında nükleer enerji konusundaki anlaşmaların ekonomiyi daha ileri bir noktaya taşıyacağı umuluyordu.
Ekonomik verilerin yanı sıra, ekonomide yolsuzluk algısının etkisi büyük olmalı.
- Ekonomik kaynaklar devrim kadrolarına ve mollaların ayrıcalıklı ellerine verildi. Para sistem içinde daha öncelikli alanlarda kullanılmalı taleplerine karşılık verilmemişti.
Protestoların, Kum kentinden sonra rejimin ikinci merkezi sayılan Meşhed’den başlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Protestoların Meşhed’den neşet etmesi tesadüfi değil. Rejim yanlış hesap yaptı. Cumhurbaşkanı Ruhani’ye (Ayetullah Hamaney yanlıları olarak) tepki verelim derken mesele kontrolden çıktı. Bu maşayı tehlikelikullandılar. Rejim, oyunu tehlikeli oynadı.
Ruhani’nin protestolarda daha sonraki aşamalarda rolü nedir?
- Ruhani iyi bir konuşmacı, iyi niyetli de sayılabilir ama çok tatmin edici olamadı. Nükleer anlaşma ekonomik yaraların sarılmasına yardımcı oldu ama temelli iyileşmeye yol açmadı. Ruhani iki arada bir derede kaldı, bir yandan büyük vaatler, diğer yandan gerçekleştirilemeyenler…
2009’da öne çıkan isimler, örneğin Mir Hüseyin Musavi, olaylara yön vermekten uzak kaldılar.
- Onlar ev hapsinde oldukları için yalıtıldılar, evet.
Gösterilerde medyanın-özellikle de yerel medyanın- daha ağırlıklı bir rol aldığı gözlemlendi. Örneğin özellikle Tahran dışındaki bölgelerde, yerel medyanın görünürlüğü göze çarpıyordu. Yabancı medya da 2009’a göre daha mı rahat hareket etmekteydi?
- Bu konuda kuşkuluyum. Coğrafi olarak, Tahran’daki insanların çoğu olayların farkında bile değildi. Rejim yanlısı yerel basının rolünü bir kenarda tutacak olursak, asıl etki sosyal medya üzerinden ve özellikle ‘Telegram’ ile oluştu.
Arap intifadalarının, İran’daki sokak hareketlerini tetiklediğine ilişkin tespitler mevcut.
- Bu enteresan bir tartışma. Türkiye’de gösteriler vardı, bu gösterileri beraber incelemek lazım. Arap Baharı dikkat çekti ve Batı’nında sahiplendiği bir sürece dönüştü. İran’daki değişim alıcı bulmadı, özelikle Batı’da. Bence Türkiye’deki (Gezi olaylarını kastediyor.) benzer ‘kes-kopyala’ hareketleri yaşandı. Ama çoğa varmadı.
Ekonominin etkisini açmak adına, Arap İntifadası sırasında, Bin Ali yönetimi işbaşındayken, Tunus’taekonomik büyüme yüzde 5’in üzerindeydi. Genel Kabul şöyle diyor. Ekonomik endişeler zamanla politik rahatsızlığa dönüşerek dışa vurdu. Diğer Arap ülkelerinde, Tunus’ta, Mısır’da ekonomi daha arka planda kalmamış mıydı?
- Bence sözünü ettiğiniz Arap ülkelerinde, ekonomi iyi gözükse de ekonomi her zaman büyük rol oynar. Aslında ekonomik ve politik etkenleri birbirinden ayıramayız. İkisi de toplumsal hareketlerde belirleyici rol oynar. Ekonomik durum, İran’da çürümüş, bu tepki sürecini hızlandırıyor. Tunus’ta Arap Baharı öncesinde ekonomik veriler iyi diyorsunuz ama bu varlığın toplum içindeki dengeli dağılımı belirleyicidir kitlesel hareketlerde. Gelir dengesizliği varsa milli gelir toplamda ne kadar yüksek gözükürse gözüksün aldatıcı olabilir.
Sizce İran’da muhtemel bir temelli değişim modeli, İslami devrim içinden mi yoksa anayasal değişiklikler manzumesiyle migerçekleşecek? Taleplere bakınca İslam devrimi öncesine ilişkin uçuk bazı taleplerin bile öne çıktığını görüyoruz. Şah taraftarlığına kadar giden bu tepkilere nasıl bakıyorsunuz?
- Çaresizlik göstergesi tam anlamıyla. Gerçekçi değil ama. İnsanlar her şeye hazır. Anayasal değişimi istediler fakat başaramadılar. Bağırıyorlar ama kurumsal temel yok. Anayasal değişim olsun ya da olmasın, değişimin model ve kurumsal formatına işaret etmekten çok, yükselen bir kızgınlık dalgası var.
Gösteriler Aralık sonundaki ivmesinde değil. Diniyor mu?
- İran’daki gösteriler düşük yoğunlukta devam edecek. İran, ordusunu güçlendirecek fakat hükümet (idare) bu süreçte zayıflayacak. Ancak geçici çözümler mümkün. Post devrim süreci yaşanacak. Ekonomisiz çözümlerin hiçbirinin ülkede karşılığı yok. Ekonomik durum gerçekten kötü. Siyasal erkin hali büsbütün pespaye… Ruhani ve Hamaney çekişmesi bir yere kadar doğal. Her cumhurbaşkanının karşısında bir rakip vardır, dünyanın her yerinde, bu normal.
Cumhurbaşkanı Ruhani’nin değişimi seslendirenlerden biri olma konusunda güç potansiyeli var mı? Paralarını yüksek faizli finans kurumlarına kaptıran halkı eleştirince büyük tepkilere maruz kaldı. Ruhani için değişimdeki rolünün yanısıra daha Muntazeri, Mutahhari, Talegani veya Beheşti mirasından beslenen, ülke içindeki eleştirel unsurlara dayalı bir değişim imkânı nedir?
- Değişim için artık çok geç İran’da. İşte bu endişe kaynağı. Beheşti, Muntazeri, bunlar seçenek… Ama bunları temsil edecek kimler olacak? Nerede onlar, onları bulmak zor olacak.
Recep Tayyip Erdoğan algısı nasıl İran’da?
- Erdoğan otokratik bir lider olarak görülüyor İran’da. Türkiye’nin laik sistemi eleştiriliyor. Halk yine de Türkiye’yi düşmandan çok bir dost gibi görüyor. Evet, biliyorum enteresan ama üzerinde düşünmeye değer bir durum bu.