Ali Karahasanoğlu'ndan Temel Karamollaoğlu'na: Sahtekarsın Temel bey!

​​​​​​​Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu "Tayyip Bey döneminde, Erbakan hoca hapse mahkum oldu" diyen Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nu yalan söylemek ve iftira atmakla suçladı.

Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit

Kurban Bayramı içindeyiz..

Başlık ağır, biliyorum.

Dini bayram günlerinde biraz daha hoşgörülü, biraz daha büyüklerimize saygılı olmamız gerekir, bunu kabul ediyorum..

Dindar insanlara, siyasi konular üzerinden ağır suçlayıcı ifadeler söylenmemesi gerektiğinin bilincindeyim.. Karşımızdakiler aksini yapsa bile, biz onların sergilediği yanlışı tekrarlamamamız gerekir, buna itiraz etmiyorum..

Ama lütfen söyler misiniz.

Haksız mıyım?..

Başlıkta "sahtekar" olduğunu belirttiğim Temel bey, yani Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu..

Benden yaşça büyük olduğunu kabul ederek.. Kendisine saygısızlık yapmamam gerektiğine itiraz etmeden ve direkt konuya girerek soruyorum..

"Onun (Tayyip bey) döneminde, Erbakan hoca hapse mahkum oldu. Araya birileri girmese Erbakan hoca hapse giriyordu." sözleri kocaman bir yalan değil midir?

1970'li yıllardan bu yana siyasetin içinde olan.. Bakanlık yapmış olan, milletvekilliği yapan, belediye başkanlığı yapan, her daim Erbakan'ın genel başkanlığını yaptığı partilerin içinde görev alan birisi..

"Tayyip Erdoğan döneminde, Erbakan hoca mahkum oldu" diyorsa..

Aslında Erbakan Hoca'nın mahkumiyetinin gerekçesi olan "Kayıp Trilyon davası" 1998 yılında açılmış ise.. 

O davayı kotaranlardan birisi Vural Savaş, CHP üyesi olduğu halde, Temel bey o CHP ile ittifak yapmış ise..

Vural Savaş öldüğünde, cenazesine çelenk yollayan Kemal Kılıçdaroğlu'nu, Temel bey cumhurbaşkanı adayı olarak göstermiş ise..

Temel beyin yaptığı sahtekarlık değil de nedir?

Biliyorum, diyeceksiniz ki: "Davayı açan Vural Savaş da olsa, Vural Savaş CHP üyesi olduğu halde, Temel bey CHP ile ittifak da kurmuş olsa, cenazesine çelenk de göndermiş olsa, bunu eleştirebilirsiniz.. Ama 80 yaşındaki bir siyasetçiye, sahtekar nasıl diyorsun!"

Tekraren ve üzerinde uzun uzun düşünerek söylüyorum..

Temel bey "Tayyip bey döneminde Erbakan hoca mahkum oldu" diyerek, sahtekarlık yapmıştır..

Çünkü dava, emekliliğinde CHP'ye giren yüksek yargı mensuplarının imzası ile  açılması bir yana.. Davanın yargılaması, Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesinden önceki 1998-2002 yılları arasında yapılmış, Erdoğan ile hiç ilgisi olmayan hakimlerin bulunduğu yerel mahkemede bitirilmiştir..

Ve en önemlisi..

Erbakan hoca hakkında mahkumiyet kararının kesinleşme tarihi 6 Mart 2002'dir.

Yani 3 Kasım 2002 seçimlerinden 8 ay öncedir..

Yargıtay'ın bu cezayı onama tarihi ise, 02.12.2003'dür..

Ama davanın açılması, yerel mahkemenin cezayı vermesi, AK Parti'nin iktidara gelmesinden çok çok öncedir..

Yerel mahkemenin mahkumiyet cezasını verdiği 6 Mart 2002'de Hürriyet'in manşetini de size aktarayım: "Erbakan'a 'sahtekarlık'tan ceza!"

6 Mart 2002'de, Tayyip Erdoğan iktidarda mı?

Hayır.

Erdoğan başbakan mı?

Hayır.

Ak Parti iktidarda mı?

Hayır..

Peki bunu, Temel bey bilmiyor mu?

Farazi olarak söyleyeyim, hatırlamıyordur, dolayısı ile bilmiyor olabilir..

Yanındaki milletvekillerinden, Bülent Kaya hukukçu kimliği ile kendisine bunu söylemiş olabilir..

Bir başka milletvekilleri Mustafa Kaya söylemiş olabilir.

Erdoğan düşmanlığı ile zirve yapan diğer milletvekilleri Birol Aydın aktarmış olabilir. Belki de Antalya milletvekilleri Şerafettin Kılıç söylemiş olabilir.

Kim söyledi ise, Temel bey ondan hesabını sorsun.

Ben tekrar söylüyorum, Erbakan hocaya kayıp trilyon davası, Tayyip Erdoğan döneminde açılmamıştır. Mahkumiyet kararı, Erdoğan döneminde verilmemiştir. Dolayısıyla,bu kadar net bilgiler ışığında, Temel beye, ben şimdi "sahtekar" demeyeyim de ne diyeyim..

Bilmiyorsa, konuşmasın..

Biliyorsa, sahtekarlık yapmasın..

Yalan söylemesin..

İftira atmasın..

O sözlerin devamında, "Yalan söyleyemezsiniz. Yalanın altından yer gök kaldıramaz" diyen de kendisi..

Peki, "Tayyip bey döneminde Erbakan hoca mahkum oldu" yalanını, yer-gök kaldırabilir mi, Temel bey..

Ki, Temel bey kendisine çıkış olarak, Erbakan hocanın mahkumiyet kararının verilme tarihini değil de, kesinleşme tarihini esas alarak, "ben doğru söyledim" diyebilir.

Bunda ısrarcı olursa, yalancılığına, bir de ahlaksızlığı eklemiş olur..

Niye?

Çünkü Erbakan hakkındaki mahkumiyet kararının kesinleşme tarihini esas aldığınızda, yargı bugünkü ehil-tarafsız hakimlerin elinde değil, CHP'nin mezhepsel yapılanmasının elinde idi...

HSYK üyelerinin hemen tamamı, CHP zihniyetinde idi.

Yargıtay üyelerinin hemen tamamı, SP'nin son seçimde ittifak yaptığı CHP zihniyetinde idi..

CHP'nin zihniyetindeki hakimlerin verdiği mahkumiyeti onama kararının faturasını, Tayyip beye çıkartmak, hangi ahlaka sığar?

Ki, o hakimler, Erbakan için verdikleri kararın benzerini, o tarihlerde Erdoğan için de vermişlerdi.

Erbakan için 2002'de verilen mahkumiyet kararının benzeri Erdoğan için, "milletvekili adayı olamaz" şeklinde verilmişti..

Erdoğan için "milletvekili adayı olamaz" kararı veren yargı, nasıl Erdoğan dönemi yargısı olabilir?

Dahasını söyleyeyim..

Yine o dönemdeki Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya,. 2008 yılında, AK Parti için kapatma davası açıyor. Erdoğan ve birçok partilinin siyasetten men edilmesini istiyor.

Hatta Anayasa Mahkemesi üyeleri de, partinin kapatılmayı hakkettiğinin oylamasında, salt çoğunluk olarak "kapatılmalı" diyor.

Fakat salt çoğunluk değil, nitelikli çoğunluk arandığı için, AK Parti kapatılmaktan kurtuluyor. Ancak hazine yardımı kesiliyor..

Ve Temel bey, bunları, yargının o tarihdeki yapısının, bugün ittifak yaptığı CHP zihniyetli hakimlerden oluştuğu gerçeğini görmezden gelip, Erbakan'a verilen mahkumiyetin faturasını Erdoğan'a çıkarıyor..

Temel bey, aynı konuşmanın devamında, şu sözleri sarfetmemiş olsa.. "Basit bir hata" deyip, yine de bu iftirayı yazı konusu etmeyebilirdik.

Ama şu cümlelere bakar mısınız: "Tayyip Bey’in İslam diye bir derdi yok. Varmış intibaını doğuruyor. Cami yapmak, Ayasofya’yı açmak, başörtüsü meselesini çözmek… Bunlar onu tabiri caizse onu İslamcı yapıyor. İslam güzel ahlaktır. Faiz en son haram kılınan bir usuldür. Ama ilk emir ahlaki ve manevi değerleri ihya etmektir. Şimdi fetvalar da almışlar yeni öğreniyoruz. Siyonistlerin parası imiş. Yiyebildiğin kadar ye diyorlarmış.."

Açık ve net olarak soralım..

"Tayyip Erdoğan'ın İslam diye bir derdi yok da, LGBT'ilere destek çıkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun mu İslam diye bir derdi var. Ki, Berat gecesinde, Cumhurbaşkanı adayı olarak Kılıçdaroğlu'nu ilan ettiniz.

Tekrar soruyorum, "Temel bey, İslam güzel ahlaktır..' diyor. Doğru söylüyor.. Peki, CHP destekçisi Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü gazetesi, 'Güzel ahlak'ın gereği olarak mı, hemen her gün Kuran kursu düşmanlığı yapıyorlar. Tayyip Erdoğan iktidarının, ÇEDES projesinin gericilik olduğunu ilan ediyorlar.. Ekrem İmamoğlu, çıplak heykellerle, müze açılışlarını 'İslam derdi' olduğu için mi sürdürüyor?"

Yine soruyorum: "Temel bey.. Fetva verildiğini iddia ediyorsun. Haram paralara, 'Siyonistlerin paraları. Dolayısı ile haram değildir' fetvası verildiğini öne sürüyorsunuz. Ya o fetvayı verenleri gösterin, o fetva ile haram para yiyenleri hep birlikte ifşa edip, mahkum ettirelim.. Ya da, ispat edemiyorsanız, size meydanı boş bırakmamak için yüksek sesle haykırıyorum:

"Ahlaksız bir müfterisiniz!"

Yorum Analiz Haberleri

UCM'nin tutuklama kararları Siyonist çete İsrail'i yalnızlaştırıyor
Daha çok konuşun da hanginize daha çok güvenemeyeceğimizi bilelim
Görsel kültürün fıtrata etkisi
Ümmetin ihyasında öğretmenlerin rolü
Kâbe acilen bu müptezellerin elinden kurtarılmalıdır!