Ali İçin Döktüğünüz Sahte Gözyaşları Ne Çabuk Kurudu?

Adana’da Suriyeli Ali Hemdan adlı gencin polis kurşunuyla öldürülmesi üzerine güya infiale kapılmış görünenler, şimdi Ali’nin ailesinin vatandaşlığa alınmasını eleştiriyorlar.

HAKSÖZ-HABER

Sahte insan hakları savunucularının maskesi çabuk düştü! Dün güya Ali isimli Suriye genç için çok üzüldüklerini, yüreklerinin paralandığını söylüyorlardı, bugün Ali’nin ailesine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vatandaşlık jestinde bulunmasına homurdanıyorlar.

Artıgerçek adlı Sol sitede yazan Ahmet Nesin kızgınlığını nasıl ifade edeceğini şaşırmış, öfkesi kalemine yansımış. “Erdoğan öldürülen 17 yaşındaki Ali’nin 18 kardeşine vatandaşlık verdi!..” başlıklı yazısında “İşin içinde aşiret var, oy var, aklınıza ne geliyorsa var. Ve en acısı oğlunun cinayetine karşılık vatandaşlık ödülü alan bir baba var.” ifadelerini kullanan Ahmet Nesin Suriyeli Ali’nin babasının 2 eşli olması, çok çocuk sahibi olması vb. laik kamuoyunda alerjik reaksiyonlara yol açtığı bilinen unsurları da kullanarak kızgınlığını gösteriyor.

Ali Hemdan’ın vahim bir şekilde ölümü üzerine Sol çevrelerin yaptığı yayınları hatırlıyoruz. Büyük bir üzüntü ve öfke içinde görünüyorlardı değil mi? Çünkü genç bir insan elim bir şekilde hayata gözlerini yummuştu. Hele acılı babanın yıkılmış görüntüsü çok daha iç parçalayıcıydı.

Peki, sonra ne oldu? Ali’yi vuran polis tutuklandı. Bizzat Cumhurbaşkanı aile ile temas kurup yanlarında olduklarını ifade etti. Ve devlet bir anlamda acılı ailenin bir nebze acısını hafifletme adına tüm aile bireylerine vatandaşlık hakkı tanıdı.

İlginçtir, bu adımlar Suriyeli genç için çok üzüldüğünü söyleyen çevreleri sevindireceği yerde kızdırdı. Belli ki, niyetleri yaranın sarılması falan değil, gerilimin artması, mağduriyetlerin büyümesi. “Katil Erdoğan’ diye slogan atma imkanı ellerinden alınacak diye muhacir aileye sahip çıkılmasından rahatsızlık duyuyorlar.

Ahmet Nesin’in yazısı tam da bu garip zihniyeti yansıtıyor. İşte yazısından uzunca bir bölüm:

“…Peki, bu olaydan sonra ne oldu, Erdoğan herşeyi çözdüğü gibi bu olayı da çözdü ama zaten sevmiyordum, bu kez iğrendim. Bir insan 17 yaşında öldürülen bir çocuğu nasıl olur da siyaset ve seçim malzemesi yapar, gerçekten iğrendim. Şimdi size kimi konuşma notları vereceğim:

Çevirmen: Sayın Cumhurbaşkanım sizinle gurur duyuyorum, Ali sizin evladınız. Sizden Ali’nin hakkını talep ediyorum. Hükümetinizle, devletinizle gurur duyuyorum.

Erdoğan: Senin kaç çocuğun var?

Çevirmen: 18 tane çocuğu, 2 eşi varmış sayın Cumhurbaşkanım?

Erdoğan: Peki bunlar vatandaşlık müracaatı yaptılar mı?

Çevirmen: Sayın Cumhurbaşkanım müracaatlarını aldık efendim?

Erdoğan: Müracaatları aldınız mı hepsinin?

Çevirmen: Evet efendim hepsini aldık, bugün işleme başladık

Erdoğan: Tamamını aldınız mı?

Çevirmen: Tamamını alacağız efendim

Erdoğan: Alacağız demek başka, aldık demek başka. Tamam orada da bir aksama olmasın, haberimiz olmasın. Ben tekrardan Ali kardeşime Allah’tan rahmet diyorum. İnşallah şehitler sınıfına dahil etsin.

Çevirmen: Sayın Cumhurbaşkanım Ali sizin çocuğunuz size çok teşekkür ediyorum, diyor. Size sonsuz saygılarımı sunuyorum

Bütün konuşmayı buradan dinleyebilirsiniz. İşin içinde aşiret var, oy var, aklınıza ne geliyorsa var. Ve en acısı oğlunun cinayetine karşılık vatandaşlık ödülü alan bir baba var. Bir ülke ancak bu kadar pespaye bir şekilde yönetilir. Bu kardeşlerin, eşlerin kaç oyu vardır bilmiyorum ama bildiğim şey Erdoğan’ın ilk seçimde tuzla buz olacağıdır. Konuya fazla girmeyeceğim, çünkü kalemimim ucundaki herşeyi çızıktırmak istemiyorum, çünkü ben kendisi yerine utanıyorum.

Utanıyormuş, utanmakta çok haklı ama zannettiği gibi başkası yerine değil, bizzat kendi adına utanmalı! Çünkü gerçekten utanılması gereken bir kafa yapısına sahip!

Yorum Analiz Haberleri

Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...