Selahaddin -Şarkın Kartalı
“Şark’ın kartalı; yıllarca çöllerin, ovaların, dağların üstünde süzülen, Kudüs semalarındaki sevinç nidalarına eşlik eden, deniz kıyısına Yecüc ve Mecüc gibi yığılan istilacıları şaşkına çeviren, kan ve çamur içinde çırpınan evlatlarını sabır ve cesaret gıdasıyla besleyen, yetimleri ve mazlumları en zor durumlarda bile koruyup kollayan, şeref ve muhabbetle büyüyen çocukları selamlayan ve artık ağrıdan sızıdan kıpırdayamaz hâle gelen yorgun kanatlarını sabaha doğru usulca kapattı.
Bir çocuk kuyudan çıktı, bir delikanlı zindandan kurtuldu, bir baba ıstırap yurdundan ayrıldı.”
Alaz Kitap, Ali Emre’nin TYB 2017 Roman Ödülü’nü alan Nureddin Zengi / Şark’ın Kandili ve on portre / hikâyeden oluşan Diz Çökmeyen adlı kitaplarının ardından, Selahaddin / Şark’ın Kartalı romanını da okuyucuyla buluşturdu. Eser böylece 5. baskısına ulaşmış oldu. Bu baskıda “İçindekiler”, “Haritalar” ve Kaynakça” bölümleri de yer alıyor.Yazar, Doğu ve Batı edebiyatlarındaçarpık yaklaşımlarla tanınmaz hâle gelen Selahaddin Eyyubi’ye de yine büyük bir çabanın ürünü olan tarihî romanıyla ışıklar düşürüyor.
508 sayfalık eserde, hem yalnız ve mahzun bir insan hem de kurucu ve yol gösterici bir özne olan Sultan Selahaddin’in hayatı, zengin ayrıntılar ve hikâyeler eşliğinde gözler önüne seriliyor. Haçlı istilası, müslümanların birliği, hayatın bütün alanlarını ayağa kaldıran fikrî ve fiilî uyanış, sabırlı ve bütüncül bir direniş gibi hususlar; günümüz okuyucusuna da zaaflar ve ileri hamleler açısından çeşitli ipuçları sunuyor.
Bu toplam içinde İngiltere kralıRichard, Kutsal Roma-Germen imparatoru Friedrich Barbarossa, Haçlı kraliçesi Sibylle, hunhar ve hırsız şövalye Reynald de Châtillon, Kudüs’ü müslümanlara karşı savunan İbelinli Balian, Fransa kralı Philippe Auguste, Hıttin’de esir düşen Kral Guy de Lusignan, bir haşhaşî süikastinde can veren Sûr senyörü Conrad gibi çok sayıda Batılı figürün yanı sıra Dağın Şeyhi Reşideddin Sinan, Erbilli büyük kahraman Muzaffereddin Gökbörü, Endülüslü ünlü seyyah İbn Cübeyr, Anadolu Selçuklu Sultanı İkinci Kılıç Arslan, meşhur Yahudi bilgin ve hekim İbn Meymun, İşrakî akımının pervasız ve maktul filozofu Şehabeddin Sühreverdi, Meşşâî okulunun son temsilcisi felsefeci, fakih ve tabip İbn Rüşd gibi önemli isimlere, Selahaddin’in yakın arkadaşlarına ve akrabalarına rastlamak da mümkün. Van Gölü kıyılarında kılınan akşam namazı, Muvahhidler’in ülkesindeki arayışlara; Halepli kadınların çırpınışları, Diyarbekir önlerindeki meraklı bekleyişe yeni pencereler açarak yol veriyor.
Etkili ve zaman zaman şiirli bir anlatımla, Sultan’ın kızı Munise’nin gözyaşları Aksa Mescidi’ne konan minbere, Köle Sancar’ın iç burkan sevdası Akkâ önlerindeki kan ve çamur deryasına karışıyor.
Şark’ın Kartalı, tarihin tekerini edebiyatın güçlü temasıyla yeniden döndürüyor.
Baybars –Şarkın Kalkanı-
Baybars / Şark’ın Kalkanı, Alaz Kitap’ın dördüncü eseri. 2. baskısını yapan tarihî roman, 466 sayfa. Bu baskıda “İçindekiler”, “Haritalar” ve Kaynakça” bölümleri de yer alıyor.
Rükneddin Baybars, sadece XIII. yüzyılın değil, bütün bir insanlık tarihinin en önemli yükseltilerinden şüphesiz. Bu sıra dışı kahramanın hayatı; zafer ve fetihlerin yanında büyük acılarla, çırpınışlarla, hem dostlarını hem de düşmanlarını sürekli şaşırtan hamlelerle dolu. Adı Doğu ve Batı kültürlerinde dolaşımda olmasına rağmen, hakkında yazılan ilmî ve edebî eser de yok denecek kadar az.
Kıpçak bozkırından Kahire’ye, kölelikten sultanlığa uzanan bu sıra dışı biyografide, hiç hız kesmeden devam eden Haçlı seferlerinin yanında, yeni ve küresel bir yıkım hareketi olan Moğol istilası da ağırlıklı bir yer tutuyor. Abbasi Hilafetinin çöktüğü bu dönemde Haşhaşîlerin son artıklarını ve İslâm dünyasını güçten düşüren iç didişme ve çekişmeleri görmek de mümkün.
Ali Emre; Kıpçak Türklerinin Ulubarlı zümresinin Borçalı kabilesine mensup Baybars’ın hikâyesini kronolojiyi de gözeten etkili bir kurgu eşliğinde aktarıyor. Olay, şahıs ve anlatım yönünden sürekli zenginleşen romanda, tahta oturduktan sonra çıktığı kırk seferin hiçbirinde yenilmeyen, hem Frenkleri hem de Moğolları kahreden, ilme ve imara da önem veren kudretli Memlûk Sultanı’nın çehresini ve çok yönlü cehdi, ilgi çekici ayrıntılar eşliğinde gözler önüne seriliyor.
Çocuk yaşta kişiliğe kazınan ıstırap ve özlemin, dönüştüren inanç ve cesaretin, sağaltıcı sevdanın ve umudun, sarp yokuşları aşan adanış ve kardeşliğin; yalnızca sarayları ve savaş meydanlarını değil, Kartaca’dan Kayseri’ye, Aragon’dan Çin’e kadar bütün bir yeryüzünü nasıl titreştirdiğine tanıklık etmeye çağırıyor “Şark’ın Kalkanı”.
İki ayrı Haçlı seferine çıkan, nihayet bu uğurda büyük acılar çekerek ölen, “Aziz” ilan edilen tek Batılı hükümdar olarak tarihe geçen Fransa Kralı IX. Louis de söz alıyor bu heyecan sarmalı içinde; küçük düştüğü savaşların akabinde bir Haşhaşî suikastına maruz kalan, ülkesine döndükten sonra bütün komşularına savaş açan, İskoç direnişçi William Vallace’ın asılmasını isteyen ünlü İngiltere kralı Uzun Bacaklı Edward da. Asya’nın batısını kasıp kavuran, onlarca şehirle birlikte Alamut’u ve Bağdat’ı yakıp yıkan, Abbasî Hilafeti’ne son veren Hülâgû Han ve daha sonra yerine geçen Abaka ile de karşılaşıyor okuyucu; Eyyubîlerden kalan tahta oturan kadın sultan Şecerüddür ile de. Baybars’ın hayata bakışını değiştiren, merkezinde Zehra adlı Halepli bir kızın bulunduğu bir aşk hikâyesinin de yer aldığı romanda; Sultan Kutuz’un, memlûk önderleri Aktay ve Aybek’in, ikili oynamaktan vazgeçmeyen ve sonunda canından olan Selçuklu veziri Muîneddin Pervâne’nin kasılmış çehresi de geçiyor gözümüzün önünden, henüz çocuk yaştaki İbn Teymiyye’nin çatık kaşları da. Anadolu seferi sırasında Elbistan’da, Kayseri’de, Sivas’ta, Konya’da yaşananlara, Hatiroğlu Şerefeddin ile Karamanoğlu Mehmed Bey de dâhil oluyor.
Şiir, inceleme, deneme alanında kitapları bulunan Ali Emre; ödüller de alan ilk romanında “Şark’ın Kandili” olarak nitelediği Nureddin Zengi’nin hayatına ve mücadelesine yer vermişti. İkinci romanı “Selahaddin / Şark’ın Kartalı”, güncel göndermeler de içerecek şekilde müslümanların birliğine, Kudüs’ün fethine ve Haçlı istilası karşısındaki destansı direnişe dikkat çekiyordu. Söz konusu üçleme, “Baybars / Şark’ın Kalkanı” ile son durağa ulaşırken, alanındaki büyük bir boşluğu da doldurmuş oluyor.