USA Today gazetesini dünyanın en çok satanları arasına sokan Allen Neuharth'ın, mesleğinin inceliklerini samimiyetle anlattığı kitabında okumuştum sanırım. (Meraklısına not: Kitabın orijinal ismi "Confession of an S.O.B", yani "Bir O. Çocuğunun İtirafları". Yanılmıyorsam ülkemizde, "Bir Basın Kralının İtirafları" ismiyle yayımlandı.) Diyor ki: "Halk ayrıntılarla ilgilenmez, bu nedenle manşet ve spot önemlidir, zira akılda kalanlar onlardır..."
Özellikle hafızası zayıflatılmış toplumlar için çok önemli bir tespittir bu. Şöyle bir zihinlerimizi yoklarsak bir sürü benzeri hazır algının, salt gazete manşet ve spotlarından dolayı hafızalarımızda durduğunu fark edeceğiz. Söz gelimi; merhum Erbakan'ın Susurluk için 'fasa fiso' dediği hatırlanır hep. Oysa gerçek öyle değildir, rahmetli Susurluk için değil, bu olayın üzerine gidilmediği iddiası için öyle demiştir. Erbakan'ı pek çok şey için eleştirip, haksız bulabiliriz ama bu bize gerçekleri çarpıtma hakkını vermez, vermemeli.
Benzeri bir algı yanlışlığı ise dönemin Tümgenerali Osman Özbek için vardır. Özbek'in, rahmetli Erbakan'a "p..." dediği söylenmiş, yazılmış, çizilmiş ve zihinlerde öyle kalmıştır. Dünkü Yeni Şafak gazetesinin manşetini görmesem bu konuda yazı yazmayı düşünmezdim. Ama hak ve hakkaniyet adına birilerinin gerçeği hatırlatması gerekiyor sanırım.
Bu arada, bu yanlış algıyı düzeltme çabasını, Özbek'i temize çıkarma ya da 28 Şubat'a arka çıkma olarak yorumlayan güzel beyinli insanları da şimdiden muhabbetle kucaklarım. Zaten yazının devamında neyin ne olduğu bellidir.
Olay şu: Özellikle 1990'lı yılların başında, Suudi Arabistan yönetimi hac organizasyonlarında ciddi sıkıntılar yaşamaya başlamıştı. Hatırlarsınız tünel izdihamları, şeytan taşlamadaki kargaşa, yangınlar vs.den dolayı binlerce Müslüman vefat etmişti. Sanırım Osman Özbek'i de 1997 yılında yaşanan Mina yangını konuşmaya itiyor. Mina'da hacıların kampında çıkan yangın sonucu 343 hacı hayatını kaybettikten sonra Özbek yemekhane gibi bir yerde, etrafındakilere hac ve organizasyonla ilgili kendince karşılaştırmalı dersler veriyor, bir ara hızını alamıyor Hıristiyanlık/İslam karşılaştırması yapıyor, daha da coşup Atlanta Olimpiyatları ile hac organizasyonunu tokuşturuyor filan.
Osman Özbek konuşmasına genel ülkeler siyasî ve coğrafî bilgisiyle başlayarak, "54 tane Müslüman ülke var." cümlesini kullanıyor ve etrafındakilere "Müslüman olmaktan iftihar duyuyorum." diyor. "Ama yobaz Müslüman değilim, karanlık içinde değilim." diye altını çiziyor önemle. Ve bir hedef belirliyor: "Karısıyla çocuğuyla çoluğuyla her şeyiyle Hıristiyan'ı geride bırakmalıyız."
Bu genel malumattan sonra tafsilata giriyor Özbek, Araplara çıkışıyor: "Arabistan almış Mekke, Medine'yi eline..." Sonra lafı yaşanan faciaya getiriyor, "90 yılında 1426 ölü! Niye? Arapların yüzünden... Yahu 1426 ölü olur mu? Bunun 446'sı Türk!" Kendisinin de Müslüman olduğunu pekiştirmek amacıyla yakın akrabalarını devreye sokuyor sonra; "Rahmetli babam da gitmişti ölmeden zor geldi." Sonrası bildiğin asker fırçası, dersin ki acemi askeri fırçalıyor: "Tedbir al kardeşim... Yapamıyorsan bırak... Analarımızı babalarımızı Araplar öldürsün diye mi gönderiyoruz?"
Sonra esas noktaya geliyor, Arapların hacı adayları için hazırladığı broşürden bahsediyor, broşürü görüp okuduğu yok elbette, TV'den görmüş ama hayli kızgın onlara, nedeni de broşürde yazanlar; "Diyor ki bir ülkede şeriat kanunları dışında başka bir kanun varsa, sen dinden çıkmış olursun. Vay vay vay. Allah mısın, nesin? Kim sana bunları söylüyor? Arabistan gibi olacaksın, ulan p..., dinde krallık var mı, var mı arkadaşlar?"
Erbakan'a dokundurma ise bundan sonra geliyor: "Şu anda da bir büyüğümüz orada torunuyla beraber hac yapıyor, takdirlerinize bırakıyorum." Hızını alamıyor bir ara: "Adam olan gidip o krala misafir olmaz, kusura bakmasınlar! Ben bunu kabul etmiyorum, başbakan değil bilmem ne bakanı olursa olsun." Ve asker ruhu ile noktalıyor konuşmayı (masayı yumruklayarak): "13 sene PKK ile mücadele etmişsem, bunlarla da mücadele edeceğim!"
Elbette ibretlik bir konuşma lakin bana sorarsanız Özbek'in bu konuşmasından ziyade Aralık 2009'da Aydın, Nazilli'de yaptığı konuşma çok daha enteresandır. Yerim kalsaydı ona da değinirdim.
ZAMAN