Bir ara yazdım:
- Acaba PKK'nın iktidar olduğu bir Kürt coğrafyası nasıl olurdu? Kürtler o yapıdan mutlu olurlar mıydı? Yoksa ortaya bir Pol Pot zulmü mü çıkardı?
Bu soruyu, Kürtler'in sorunlarına ilişkin her şeyin PKK ekseninde belirlenmesiyle bağlantılı olarak sormuştum.
PKK ağırlığı tüm Kürtler'i gölgelemekteydi.
İlk defa, son halk oylaması öncesinde boykot-evet salınımında, ayrı bir Kürt iradesinin devreye girmesi imkânı doğdu. Ve o da sorunun barışçı çözümü noktasında çok iyi oldu.
PKK'nın tüm Kürt iradesini gölgelemesinde asıl unsur, hiç şüphesiz silahtı. PKK'nın silahlı tehdidi, başka sese imkân vermiyordu.
"Sivil Kürt iradesi" cesaret gösterdi ve Kürtler'den PKK'dan başka ses çıkabileceği gerçeği ortaya çıktı.
.....
Soruyu Aleviler için şöyle formüle edelim:
- Acaba ateist grubun hakim olduğu bir Alevi yapılanması karşısında, tüm Aleviler'in tavrı ne olurdu?
Belli ki Aleviler tek renk değil.
Belli ki "Alevi talepleri" dediğimizde de bu çok renklilik belirleyici oluyor.
Ama hadiseye toptan bakıldığında, diyelim ateist Aleviler'le-mü'min Aleviler'in aynı kazanda kaynadıkları gibi bir görüntü ortaya çıkıyor.
Aslında "ateist Aleviler" gibi bir tanımlamada çok net bir garabet var ama bunu pek az insan fark ediyor.
Soru şu:
- Nasıl bir şey ki bu Alevilik, onun içinde hem ateist hem mü'min olunabiliyor?
Bu, "ateist Sünni" ve "mü'min Sünni" tanımlamaları kadar abes bir durum olmalıdır.
Bu tür bir tanımlamada hem Aleviliği hem Sünniliği bir inanç aidiyeti değil bir etnik aidiyet gibi görme yanlışı var. Oysa hem Alevilik, hem Sünnilik, İslam dairesi içinde bir "yol tercihi"nden ibarettir ve her ikisi de, bir inanç-yaşama tarzı yönelişidir. Dolayısıyla, ateizm gibi inanç sınırları dışındaki bir duruşun, ne Sünnilikte ne Alevilikte yerinin olmaması lazımdır.
Ama Alevilik söz konusu olduğunda, sanki her türlü inanç başkalaşımının, içinde barınabileceği bir etnik aidiyetten söz edilir olmuştur.
Böyle olunca da, Hazreti Ali'ye muhabbetten yola çıkan "Alevilik", Hazreti Ali ile bütün bağları koparmış olanların bile adına söz söyleyebildiği bir topluluğu ifade eder hale getirilmiştir.
Bundan büyük bir Alevi topluluğun rahatsız olduğu muhakkak.
Tıpkı, PKK'lı gibi tanınmaktan rahatsız olan büyük Kürt toplulukları ya da kurulu düzenin kendilerini temsil ettiği yorumlarına maruz kalan Sünni topluluklar gibi.
Bu noktada, PKK ve onun siyasi uzantılarının, kendi çizgilerinde olmayan Kürtler'i "Asimile olmuş" ya da "İşbirlikçi Kürtler" diye tanımlaması gibi, "Alevicilik siyaseti" yapan ve özellikle herhangi bir inanç duyarlılığına sahip olmayan kesimler, bu noktada çok daha barışçıl çizgide çözümler arayan Aleviler'i "Asimile olmuş" ya da "İşbirlikçi Aleviler" olarak tanımlıyorlar.
"Din dersi" tartışmasında, Aleviler'in "Din dersi tamamen kalksın" çizgisinde olmakla "Din dersinin müfredatı değişsin" şeklinde ayrılması, aslında temelde böyle bir inanç farklılaşmasına dayanıyor.
Bu ayrımda, ateist kesimin, taa derinlerde bir "Sünni düşmanlığı"ndan beslenerek geldiği gibi bir tespiti de yabana atmamak lazımdır.
Ben, son zamanlarda Aleviler adına yapılan kimi gösterilerin, aslında, uzun vadede alana hakim olma amacı taşıdığını düşünüyorum.
Tıpkı PKK'nın sokaklarda çocuklara yaptırdığı eylemlerin, sorunun tek sözcüsü olma hesabını içerdiği gibi.
Gerekli olan ne?
Alevi toplumunun, kendi içinden, tıpkı Kürt sivil toplum iradesi gibi, ateist sapmayı devre dışı bırakacak, sağduyulu sesler çıkarmayı başarmasıdır.
Sünni karşıtlığı üzerine oturan ve Aleviliği mezhep boyutundan uzaklaştırıp, bir etnik aidiyete indirgeyen, oradan da siyasi mücadele aracı üretmeye yönelen bir görüntü, tüm Alevilik için sağlıklı bir görüntü değildir. Sağduyu çizgisi, bu çarpık oluşumu sorgulayarak gelişecektir, gelişmelidir.
BUGÜN