Hükümet Alevi meselesinin kabul edilebilir bir zemine oturtulması amacıyla başlattığı çalışmalara devam ediyor. Bugün Ankara'da Alevi sorunu konusunda önemli bir buluşma var. Alevi dedeleri, sivil toplum örgütleri ve kanaat önderleri bir araya geliyor.
Bunun konuya duyarlı Sünniler ve sorunun tarafı olan Alevi dernekleri ve sözcüleri açısından siyasi çıkar hesaplarıyla ilişkili tutulup reddedilmesi makul değildir. Tabii ki bir siyasi parti veya siyasi iktidar attığı her adımda bir çıkar hesabı yapacaktır. Sonuçta partiler siyaset zemininde rekabet ederler. Siyasi iktidarlar da, iktidarlarını devam ettirmek için desteğine muhtaç oldukları toplumsal grupların taleplerine cevap vermek durumundadırlar. Türkiye'de ancak müzakereci demokrasinin ne olduğunun anlaşılmasıyla aşılabilecek yanlış bir telakki söz konusu: Bir soruna veya herhangi bir toplumsal talebe uzak gibi duran bir parti veya iktidar o soruna el attığında, hemen "Bu parti samimi değildir, siyasi çıkar peşindedir" diye karşı çıkılıyor, böylelikle müzakere ve pazarlıkla bir hal şekli bulunma ihtimali olan sorun askıda kalmaya devam ediyor.
Bu değerlendirme tarzı ve yaklaşım son derece yanlıştır, ebediyen sorunlarla cebelleşmeye, birbirimize düşmeye mahkûm eder. Bir siyasi partinin, şu veya bu toplumsal grubun sorun ve taleplerine uzak durması, o sorunu çözmeyeceği anlamına gelmez. Doğru istikamette ve doğru malzemelerle işler halde olan bir siyasi aklın devrede olduğu durumlarda, siyasi müzakere yoluyla, ilgisiz gibi duran partilere de birçok sorunu hallettirmek mümkündür. Burada önemli olan, bir sorunun tarafı olan kesimlere hangi derecede gerçekçi ve tatminkâr çözüm reçeteleri sunulduğu, onlara hangi birleştirici bir üst dil ile hitap edildiği hususudur.
Bu çerçevede güçlü bir toplumsal talep ve buna eşlik eden güçlü bir siyasi iradenin teşekkül etmesi durumunda AK Parti iktidarı Alevi sorunu; CHP'nin başörtüsü ile din ve vicdan özgürlüğü; MHP'nin Kürt sorununun çözümünde önemli katkıları olabilir. Bu, söz konusu partilerin, temel görüşlerini değiştirmeleri anlamına gelmez; ama ortada toplumsal bir sorun ve haklı bir talep varsa, siyasi partiler bu sorunları algılamak ve taleplere cevap vermek durumundadırlar ki, onları halk nezdinde adil, objektif ve sorun çözen özne çıkartan budur. Yazık ki bizde siyasi partiler kendi siyasi ideolojileri, marjinal grupların provokatif söylemleri ve giderek kısırlaşmakta olan bakış açıları üzerine öylesine kapanmaktadırlar ki, bu onları siyaseten topluma yabancılaştırıyor, toplumsal gerçeklerden koparıyor. Bizde partiler, çoğu zaman ideal politik ile reel politik arasındaki dengeyi kurma becerisini göstermediklerinden, siyaseti muharebe meydanına çevirip kendilerini partizan örgütlere dönüştürüyorlar.
Hesabı her neyse, Alevilerin sorunlarının çözümünde AK Parti iktidarından ümitliyim. Bir kere, bugüne kadar kayda değer bir iyileşme olmadıysa da, işin peşini bırakmış değildir. Bunun not edilmesi gereken bir nokta olduğunu düşünüyorum. Demek ki bu sorun gündemindeki yerini işgal etmeye devam ediyor. İkincisi, bu sorunun belli bir çerçeve içine oturtulup anlaşılmasında koordinasyonla görevlendirdiği insanlar konuya hakim ve sorunun çözümünü istiyorlar. Bu çerçevede yetkililerin, "Alevilerin tarihsel süreçteki mağduriyetleri ve çok sık hatırlanıp tekrarlandığı biçimiyle hırpalanmışlıkları"nı açıkça ifade etmiş olmaları altı çizilecek üçüncü noktadır.
Son bir nokta, "kamuoyunda 'Alevi açılımı' olarak bilinen ve başta Aleviler olmak üzere tüm toplumda kayda değer bir ilgi ve canlılık yaratan girişimlerin sadece hükümetin katkılarıyla sınırlı olmaksızın pek çok kişi, kurum ve kuruluşun desteğine de ihtiyaç duyduğu açıktır" yaklaşımının benimsenmiş olması, bu sorunun ancak müzakereci siyaset zemininde anlaşılıp çözüm yolu bulunacağına ilişkin ümitleri artıran bir husustur.
ZAMAN