Aralık ayının son günlerinde Ankara’yı ziyaret eden İsrail başbakanı Ehud Olmert, Cumhurbaşkanı Gül ve başbakan Erdoğan’la görüşmüştü. Ziyaret öncesi ve sonrası basına yansıyan haberlerde, Olmert’in veda ziyaretinde bulunduğu belirtilerek olağan bir ziyaret gibi gösterilmeye çalışılıyordu. Bunun bir yalan olduğunu İsrail’in, Gazze’ye saldırıları ile başlayan operasyon kararını görünce daha iyi anlamış olduk. Belli ki Olmert, basit bir veda ziyareti için Ankara’ya gelmemişti. Peki, ne konuşmuşlardı bu sözde veda ziyaretinde Cumhurbaşkanı Gül ve başbakan Erdoğan’la?
Olmert’in, Ankara’yı ziyareti öncesinde; Filistin’de Gazze‘nin yönetimini elinde bulunduran Hamas, ziyaretin gerçekleşmesi öncesi 24 saat ateşkes ilan etmiş ve İsrail ambargosunun kaldırılması için Türkiye’nin devreye girmesini istemişti.
Bu arada Hamas yönetimi lideri İsmail Haniye, telefon görüşmesi ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan; insani yardımların Gazze’ye ulaşmasını engelleyen İsrail’e baskı yapılmasını isteyerek, "Gazze halkı çok zor durumda" demiştir.
Filistin tarafı, Gazze’ye süren ambargonun kalkmasını talep ederken, Türkiye’nin arabulucu olmasını istemiştir.
Peki, İsrail başbakanı ne istemiştir? Gazze’deki saldırılara karşı İsrail’in tepkisiz kalamayacağını belirten Olmert, Ankara’ya, "Mahmud Abbas ile yapılan görüşmeler olumlu. Hamas yönetimindeki Gazze’den ülkemize yapılan roket saldırıları kabul edilemez. Bu saldırılara sert yanıt vermemiz kaçınılmazdır" mesajını vermiştir.
Her iki tarafın mesajlarını aldığı görülen başbakanın tavrı ise şöyledir: İsrail başbakanı ile ikili görüşmeler öncesi Hamas yetkililerine yapıldığı söylenen ve basına yansıyan açıklama veya yorumlarda; İsrail başbakanı Olmert’e gereken mesajın verileceğini ve Türkiye’nin Gazze halkına yaptığı insani yardımların sürdürüleceği şeklindeydi.
Bütün bunları bildiren Başbakan Erdoğan’ın, İsrail başbakanından, Gazze’ye yapılacak operasyonu veya sinyallerini almaması mümkün müdür?
Hâlbuki Başbakan Erdoğan’ın, İsrail’in Gazze saldırıları başladıktan sonra yaptığı açıklama “bizi kandırdılar” şeklinde İsrail başbakanının kendilerini aldattığı şeklinde sözler sarf ederek İsrail’in Gazze’ye yapacağı operasyondan haberi yok görüntüsü vermeye çalışmıştır.
İsrail başbakanı görüşmesi sonrası Başbakanlıktan yapılan yazılı açıklamada; ikili görüşmelerin kapsamlı ve verimli olduğu belirtilerek, şöyle deniliyordu: “İki lider, ikili ilişkilerin yanı sıra, Gazze’deki durum, ateşkes ve Filistin-İsrail barış sürecini ele almıştır. Ayrıca Suriye-İsrail barış süreci de kapsamlı olarak değerlendirilmiş, Türkiye’nin yardımıyla sürecin nasıl ilerletileceği konusunda görüşler teati edilmiştir. Sayın Olmert, Sayın Başbakanımıza Ortadoğu barış sürecine katkılarından dolayı teşekkür etmiştir. Sayın Başbakanımız da barış görüşmelerindeki yapıcı yaklaşımı ve gösterdiği siyasi irade için Sayın Olmert’e teşekkürlerini ifade etmiştir.”
Ziyaret öncesi ve sonrası açıklama ve yorumlarda Türk hükümetinin her iki tarafı da “idare” ettiği izlenimini almaktayız. Dış politikada aktif dönemi yaşadıklarını belirten hükümetin en güzel yaptığı işlem; her iki tarafı dinleyip Nasreddin hoca misali ”sende haklısın, sizde haklısınız” demek her halde! Sonra dıştaki ve içerdeki tribünlere dönüp, bak biz aktif bir diplomasi yolu izliyoruz diyerek alkış beklemek…
Ne zaman ki, Gazze saldırıları başladı, Başbakan Erdoğan, İsrail başbakanının kendilerini aldattığı şeklinde sözler sarf ederek “bizi kandırdılar” açıklaması yaptı. Bu açıklamayla İsrail’in, Gazze’ye yapacağı operasyondan haberi yok görüntüsü vermeye çalışan Erdoğan kızgın bir edayla, Suriye ile yapılacak barış görüşmeleri için İsrail başbakanını aramayacağını açıklıyordu.
İsrail başbakanı Türkiye’yi ziyaret ederken İsrail dışişleri bakanı ne yapıyordu? O da mı Mısır’a veda ziyaretinde bulunuyordu acaba?
İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'le görüştükten hemen sonra Hamas'ı sert bir dille uyarmış ve Gazze'ye operasyon düzenleyeceklerinin mesajını vermiştir. Basına yansıyan açıklamalarında Livni; "Artık yeter" diyerek, Hamas'ın son saldırılarının "dayanılmaz" hale geldiğini söylemiştir.
Livni, "Hamas barış içinde yaşama amacımızın bu duruma daha fazla katlanma anlamına gelmediğini anlayacaktır. Hamas'ın İsrail'i ve vatandaşlarını daha fazla hedef almasına seyirci kalmayacağız. Bu durum değişecektir." diye konuştu.
Bunca sert ifadeden sonra Mısır yönetimi ne demiştir sizce? İsrail dışişleri bakanı Livni ile görüşen Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Ebul Geyt basına: İsrail'in muhtemel bir saldırıdan uzak durması gerektiği yönünde ortak bir görüş ortaya çıktığını; ancak İsrail'in roket saldırılarının durdurulmasını istediğini belirtti. Ebul Geyt, Devlet Başkanı Mübarek'in toptan bir cezalandırmaya gidilmemesini talep ettiğini de söylemiş.
Bütün bunlardan ne anlaşılmaktadır sizce? İsrail bir operasyona karar vermiştir. Bunu Mısır yetkililerine haber verip, muhtemelen Rafah sınır kapısından geçişlerin kapalı tutulması ve Gazze’ye yapılan insani yardımların askıya alınmasını talep etmiştir.
Açıkça Mısır’a, Hamas ve Gazze’ye operasyon geliyor denmiştir. Peki, Mısır’a yapılan bu açıklamalar ve görüş alışverişleri, Türkiye’den esirgenmiş midir? Bizce hayır!.. Başbakan istediği kadar “bizi kandırdılar” şeklinde “topu taça” atmaya çalışsın nafile!..
BOP-GOP eş başkanı Erdoğan, bu projenin sacayağı olan İsrail’i mi yoksa BOP-GOP projesinin silmek istediği aykırı ses olan Hamas yani Gazze lehine mi politika üretir? BOP-GOP eş başkanı, başkanlığı gereği Hamas’a mı İsrail’e mi yakın olmak zorundadır? Mısır yetkilileri ile görüşen İsrail dışişleri bakanı Hamas’ın roket saldırılarından rahatsızlıklarını dile getirirken; acaba Erdoğan ile görüşen İsrail başbakanı Olmert hiç bu konudan bahsetmemiş midir? Bahsetmemesi mümkün değilse bunun nasıl durdurulması gerektiği yolunda görüş alışverişinde bulunmamış mıdır? Filistin’deki Abbas-Hamas yönetim aykırılığı üzerinde durulmamış mıdır? Durulmuşsa Filistin’deki bu ikili yönetim nasıl giderilir, Hamas’ın tasfiye edilmesi gerekliliği gibi konular üzerinde görüşler teati edilmemiş midir?
Görülüyor ki Başbakan Tayyip Erdoğan, İsrail başbakanı ile ya veda ziyareti veçhesinde konuşmalar yaptı ki, bundan dolayı İsrail’in, Gazze ve Hamas’a yapacaklarından haberdar olamadı!... Ancak ziyaret sonrası başbakanlıktan yapılan yazılı açıklama bu görüşü yalanlamaktadır.
Ya da başbakan İsrail’in önce Gazze’nin bombalanması ve arkasından İsrail ordu birliklerinin başlatacağı kara harekâtının, meydana getireceği olumsuz durumun Türkiye’ye yansımalarından endişe ederek, Türkiye’de Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde Ak partinin oy kaybından korktuğu için bilmiyor görüntüsü vermeye çalışmıştır.
Bizce bu görüş en mantıklı olanıdır. Roket saldırıları bahanesi ile istemediği Hamas yönetimini tasfiye etmek isteyen İsrail’in, bunu ancak Gazze’yi ele geçirerek yapabileceğini Erdoğan’ın ve Türk dışişlerinin görmemesi mümkün değildir.
Ya ne dersiniz geniş çaplı Gazze bombardımanı başlamasından sonra başbakanın Ortadoğu’da yaptığı çalışma ziyareti “gezi” turlarına? Sanki İsrail’i ikna edecek hele ki bunu Suud’la, Ürdün’le, Mısır’la, Suriye ile yapabilecek. Son durağından daha Türkiye‘ye adımını atmadan İsrail’in kara harekâtı başlatıldı. Peki, birincisinde sayın başbakan İsrail başbakanınca yanıltıldı diyelim, ikinci defa yanılmaya ne gerek vardı? Herhalde İsrail Bombalama ile yetinir kara harekâtına girişmezse, bak işte bizim çabalarımız sonuç verdi deyip, bunları oy’lara havale etmek.
Hadi diyelim İsrail, Gazze’yi bombalamayı Erdoğan’a haber vermedi; En azından Türkiye başbakanının, Ortadoğu turlarının bitip sonuçları üzerinde herhangi bir görüş alışverişinde bulunması diplomatik açıdan doğru olmaz mıydı?!.. Bu diplomatik nezaketi bile Türkiye’den esirgeyen İsrail’in, derhal Gazze’ye kara harekatına girişmesi, Türkiye başbakanını kale almaması anlamına gelmez mi? Yani ikinci defa yanıltılma ya da bir başka deyimle, başbakanın diliyle “kale alınmama”!... Ya da Kara harekâtından haberdar olan Başbakan Erdoğan’ın, içteki “taban” baskısını azaltma amaçlı bir diplomatik atak yaptığı kanaatini doğurmaktadır. Her iki sonuç da Türk dış politikasının aktif değil geçmişte olduğu gibi “rölantide”; ABD-AB ekseni doğrultusunda devam ettirildiğini göstermektedir.
Dışişlerinde yaşanan bu durum acaba Türkiye içine yönelik “tribünlere oynama” mı? Hani Filistinliler bizim kardeşimiz, İsrail bizi kandırdı ama biz yine de Filistin için çırpınıyoruz havası mı verilmek istenmektedir?
Ya da bakın, bizim iktidarımız Türkiye’yi, Ortadoğu’da lider ülke yaptı, barış için her türlü girişimde bulunuyoruz havasıyla, içteki yerel seçimlere malzeme mi biriktirilmeye çalışılıyor?
Şimdi de telefon diplomasisi, A.B liderleri görüşmeleri ve birleşmiş milletleri harekete geçirme önerileri ortaya atan hükümet ve yandaşı medya, ha bire Ak parti tabanı ve tüm seçmenleri oyalamaktadır. Eğer İsrail’i durdurmak istiyorsanız, bunda samimiyseniz, İsrail savunma işbirliği anlaşmasını gözden geçirin, feshedin, İsrail ile diplomatik ilişkileri askıya alın.
Neredeee..! Başbakan çıkmış İsrail’i halka şikayet ediyor ve ona karşı alınacak siyasi, diplomatik tedbirler yerine, İsrail’i halkın vicdanına havale ederek; “alma mazlumun ahını…“ edebiyatı yapmakla meşgul. Bakanlar kurulu toplantısı sonucu ise bir hiç.
Birleşmiş milletlerden bir şey çıkmayacağını sokaktaki simitçi bile biliyor ancak, yandaş basın, Başbakanın, Hamas’ın ateşkes önerilerini birleşmiş milletlere götüreceği tantanası ile hükümete yağcılık, halka göz boyacılık yapmaktalar. Çağlayan mitinginde atılan ilginç sloganlardan olan “Mehmetçik Gazze”ye sloganı, ertesi gün yandaş medyada hükümetin, istenirse Gazze’ye asker gönderebileceği mesajlarına dönüştürülmektedir. Amaç belli, Ak parti tabanının Saadet tabanına kaymasını önlemek. Amerika, AB ve İsrail’in rızası olmadan Gazze’ye asker sokmak kimin haddine!..
Ak patinin en yandaş medyası tarafından Mossad’a yakın bir site kaynaklı pompalanan haberlerde; Türkiye’nin İsrail’e sert bir tavır göstereceği bildirilmekteyken, Başbakan alelacele “bakkal dükkânı yönetmiyoruz” diyerek bunu hemen reddetmiştir. “Siz niye yapmadınız diyerek” geçmişe, topu “taca” atarak işin içinden sıyrılmaktadır.
Görünen o ki Başbakan, dışarıda ABD-AB’ye oynuyor! Türkiye içersinde, yandaş medyayla birlikte, AK parti tabanı ve diğer seçmenlere!... Tavırlarında, söylemlerinde samimiyet yok. Dış politikada, yıllardır süren bekle gör, zamana yay gör, görenler alışverişte görsün mantığı ile işler idare edilmeye devam ediyor.
Türkiye’nin İsrail ve Filistin dış politikası, İsrail’in, Gazze operasyonu ile bir kez daha gösterdi ki, Türkiye hala ABD safında geçmişte Cezayir’i son, İsrail’i ilk tanıma politikalarında olduğu gibi bugünde, ABD-AB güdümünde İsrail’in zımnî destekçisi, Filistin’in köstekçisidir.
Ak parti özellikle Filistin konusunda tabanını kaybetmemek için başörtüsü ve diğer konularda olduğu gibi bekle gör, zamana yay gör, görenler alışverişte görsün mantığı ile ABD-AB eksenini gözeterek, Türk kamuoyu oyalamaktadır.
Başbakanın Gazze saldırısı ile ilgili eylem ve açıklamaları; Ortadoğu turu, telefon diplomasisi, sorunu BM’ye götürme atağı, Gazze’ye asker yollama gibi açılımlar, sonuçları önceden belli olan sahte, nafile ve olayı zamana yayma, bekleyerek gelişmelere göre ortama uyma amaçlıdır.
Başbakan ve hükümet sadra şifa olacaksa İsrail katliamlarına karşı siyasi kararlar vermeli ve diplomatik ataklar yapmalıdır. Ki asla bunları yapmayacaktır. O halde Başbakan ve hükümetin, Gazze katliamı için; ABD, AB ve İsrail için katliam iştahlarını arttırma, Ak parti tabanı ve Türk kamuoyunu uyuşturma parolası şudur: Alavere dalavere Filistinli makbere….