Amerikalıları nasıl bilirsiniz, özellikle de diplomatlarını? Kendi hesabıma, aklı başında, gözü açık, çalıştığı ülkede karşısına çıkanları doğru değerlendirebilecek çapta kişiler olarak düşünmüşümdür Amerikalı diplomatları...
Taraf'ın yayımlamaya başladığı Wikilekas belgeleri Robert Pearson'un bu tanıma yakın durduğunu gösteriyor sözgelimi; anlaşılan Ross Wilson da öyle biriymiş... 'Amerikan diplomatlarının en parlaklarından biri' olduğuna inanılan Eric Edelman ise, yazdığı raporlara bakılırsa, Türkiye'yi hiç anlamadığı gibi az kalsın ülkesini milyonlarca dolara mal olacak bir 'skandal'ın öznesi haline getirecek kadar safmış da...
Birileri kulağına "İlâhiyat mezunu televizyoncu bir tanıdığımız var, her yere kolları uzanan biri; ona on milyon dolarcık verirsek, değişik başkentlerde açacağı ofislerle lobi faaliyeti yürütür ve Suudi Arabistan'ın Mekke ile Medine kentlerinin 'uluslararası statü' kazanmasını sağlayabilir" diye fısıldamış... Özerk hale getirilecek kutsal kentlerde bir tür 'Vatikan' oluşturacakmış hazret...
Edelman projeyi etekleri zil çalarak Washington'a duyurmuş...
İyi de, Suudi Arabistan'dan Vatikan çıkarmak ABD'yi neden alâkadar eder, bileniniz var mı?
Şimdi bakınca gülünç gelen bu hevesi Wikileaks belgesi olarak karşımda bulunca, "Yahu" dedim kendi kendime "Ben buna benzer bir projenin dillendirildiğini hatırlar gibiyim..." Kendimi biraz zorlayınca, tam da Edelman'ın Ankara günlerine denk düşen bir ortamda, Genelkurmay Başkanlığı'nın da adının karıştırıldığı bir projeyi deşifre ettiğim aklıma geldi.
ABD Büyükelçiliği'nin 'Alman soyadlı' siyasi müsteşarı, 'strateji uzmanı' diye tanıttığı birini nereye gitse yanında götürüyordu. Anadolu yollarına beraber düşmüşler, gezi boyunca çektiği fotoğraflarla bir de sergi açmıştı diplomat... İngilizce bilmeyen uzman, yazdığı raporların ABD Büyükelçiliği kadar Genelkurmay'da da dikkatle okunduğunu iddia ediyordu.
Tempo dergisi, bir raporunu yayımladığı 'strateji uzmanı'nın Türkiye'ye "Hilâfet gibi global bir üst kurum oluşturmak..." misyonu biçtiğini kaydediyordu. Garip raporu Kulis'te deşince, şu satırların da içinde yer aldığı bir açıklama göndermişti Amerikalı diplomatın dostu: "Bu yazı, o günkü ABD'nin Ortadoğu politikaları ile ilgili olarak Washington'un karar alma mekanizmalarında tartışılan bir konunun bilgisini vermekte ve aynı zamanda analizini yapmaktadır."
Ne demek istediğini Edelman'ın Washinton'a gönderdiği "Bir hafta içerisinde kendisine on milyon dolar verebileceğimizi söylersek Mekke ve Medine'yi bir tür Vatikan yapacak" mesajından anlayabiliyoruz bugün...
'Tartışılan konu' buymuş işte: Suudi Arabistan'dan Vatikan çıkarıp...
Çaplı bilinen Eric Edelman'a yanıbaşındaki Amerikalı diplomat çanta gibi yanında taşıdığı kişi aracılığıyla tanıdığı bir TV programcısını "Etkili biri" diye tanıtmış, sonunda hepsi bir olmuş, Washington'a, 'on milyon dolarlık proje' sunmuşlar... Projeye güç katmak için Genelkurmay Başkanlığı'nın da adını kullanmışlar...
Washington bu oyuna gelmemiş bereket... Genelkurmay Başkanlığı da, uzmanın bir raporunun Genelkurmay için hazırlandığı iddiasını şiddetli bir dille reddetmişti; âdeta "Biz ısmarlamadık, kapımıza bırakıldı" anlamına gelen bir üslupla hem de...
İlginç...
Bir başka ilginç olay da, bir zamanlar çok satan bir gazeteyi yöneten yazarın son yazısından sonra sökün eden yalanlamalar... "Önceki akşam Radikal'deki arkadaşlarla Yakup'taydık" diye başlayan yazıda, yemeğe katılanların son tutuklamalara tepki verdiklerini okuyoruz.
"İçimizdeki en Radikal, en özgürlükçülerden biri olan Tuğrul Eryılmaz çıldırmış vaziyette" deniliyor yazının bir yerinde; bir başka yerinde ise, "Bilgisayarındaki kitap silinen Ertuğrul Mavioğlu 12 Eylül döneminde içerde yatmış" bilgisini sunuyor. 'Tanığı olduğu' bu tepki ve tavırlardan çıkardığı sonuçları paylaşıyor yazar okurlarıyla...
Hep bildiğimiz 'pop yazar' yazılarından biri işte...
Ancak bu yazının bilmediğimiz bir tarafı var: Yazar o akşam Yakup'taymış, ama isimlerini verdiği Tuğrul Eryılmaz ve Ertuğrul Mavioğlu'yla orada karşılaşmamış... Üçü bir araya gelmedikleri gibi yazıya konu teşkil eden türden bir konuşma da geçmemiş aralarında...
Olacak şey değil, ama gerçek bu. Dün Yıldırım Türker bu şaşırtıcı gerçeği Radikal'de yazdı. "Hikayenin ilginç olan noktası" diyor Radikal yazarı, "Bu geceden her ikisinin de haberinin olmaması. Bu mavra, bu muhabbetten Tuğrul'un hiç haberi yok. Ertuğrul M. de gece yarısı gazeteden genç arkadaşlarının ısrarıyla Yakup'a uğramış..."
Peki de, 'pop yazar', hayalî bir buluşmadan, yapılmamış konuşmalardan nasıl olur da zehir zemberek bir yazı çıkarır?
Amerika'nın 'parlak' diplomatı öyle, bizim çok satan gazetemizin yazarı böyle... İkisi de güldürüyor.
ZAMAN