Ersin Çelik / Yeni Şafak
Akşener’in “yıkıcı” gücü: Sağda inecek mi var?
Meral Akşener’in 25 yıl önce İçişleri Bakanı iken konuk olduğu 32. Gün programında, Mehmet Ali Birand ile reklam arasında yaptıkları sohbet dünden beri gündemde.
Çünkü Akşener burada, Türkiye siyasetinin en kritik döneminde, bir hükümetin kurulmasını önlediğini ve bu rolünü de “gizli bir vazifeymiş gibi” anlatıyor.
Akşener, İçişleri Bakanı sıfatıyla konuk olduğu yayının reklam arasında ikili sohbette şunları söylüyor: “Ben (DYP) Kadın Kolları Genel Başkanlığında 8 ayda 45 il gezmişim. Refah-Ana koalisyonunu ben yıktım. Kadınlarla yıktım. Elli kadını dökemediler. Ben iyi bir örgütçüyüm.”
Akşener’in kurulmadan “yıktım” dediği koalisyon 28 Şubat’ın karanlık noktalarından sadece biri. Kurulamayan koalisyonun başka bir hikâyesi daha var. Üstelik başrolünde yine bir kadın yer alıyor. Eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın eşiBerna Yılmaz… Yıllar önce konuşuldu aslında. Merhum Necmettin Erbakan ile Mesut Yılmaz, Refah-Ana koalisyonunu kurma aşamasına gelince Berna Yılmaz’ın, eşine, “Mesut, bu koalisyon olursa ben boşanırım” dediği manşetlere taşındı. Berna Yılmaz yıllar sonra verdiği söyleşide eşiyle geçen diyaloğu şöyle doğrulamıştı: “Bunun üzerine DYP’li bir grup kadın evimizin önünde, ‘Boşa Berna’ diye pankart açtı.” 25 yıl sonra ortaya çıkan program kaydına bakılırsa Berna Yılmaz, Akşener’i de teyit ediyor aslında. Gerçekten “yıkmış” ve belki de “bakan” yapılarak ödüllendirilmiş. Çünkü 32. Gün programında Birand’ın ısrarlı sorularına rağmen neden tercih edildiğini bir türlü açıklanamayan bir İçişleri Bakanı tavrı sergiliyor.
Dikkat çekmek istediğim başka bir nokta daha var. Birand ve Akşener’in reklam arası sohbetinin 25 yıl sonra ortaya çıkması ya da çıkarılması en az içeriği kadar önemli.
Akşener, günümüzün en güçlü siyasi figürlerinden. Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayını belirleyecek konumda. Şu günlerde de altılı masayı yeniden dizayn etmeye çalışıyor. 32. Gün’ün 25 Ekim’de yüklenen Akşener bölümü tam da böyle bir çekişmeye denk geldi. Gündem belirleyen ikili diyalog da bu bölüm çekilirken gerçekleşmiş. Röportaj, 32. Gün programının Facebook sayfasına Akşener’in, “Koalisyonu ben yıktım” sözleriyle, yani ayıklanmadan yüklenmiş.
Reklam arası bir sohbet olduğu çok belli. Ancak kayıt altına alınmış. Teknik olarak bakıldığında o bölüm, hiç de reklam arası ve kamera arkası görüntüsüne benzemiyor. Sanki ara verilmemiş ve yayın kaydı devam ediyormuş da sonrasında bu bölümler çıkarılmış gibi. Videonun ilerleyen saniyelerinde ikili plan ve açılarla rejili yayın yapıldığı görülüyor. Hadi diyelim dönemin teknik altyapısında kesintisiz kayıt yapılması gerekiyordu ve o bölümler daha sonra montajda atılıyordu. Peki, 25 yıl neden tutulmuş olabilir?
Yıllar sonra da “yanlışlıkla” Facebook’a yüklenmesi neresinden bakarsanız bakın ilginç bir ihmal. Bir kere zamanlaması manidar. Çünkü Meral Akşener şu günlerde yeni bir “yıkım” çalışması içinde olduğu görüntüsünü veriyor. En azından altılı masayı “sağa” çekmeye çalışıyor. Önce Kılıçdaroğlu’nun kendisini zorla aday ilan ettirmesine karşı “altılı masa noter değil” çıkışı yaptı. Kılıçdaroğlu geri adım atmayınca, CHP’ye yakın gazeteciler ve gündem belirleyen isimlerin “masadaki sağcıları” istemediklerini söyledi.
Akşener diğer beş partiyi “sağcılar” diye bloklayarak liderlere mesaj verdi aslında. Ancak anlaşılan karşılık bulmadı ve masa dışına yöneldi. İttifaka “sağdan” dâhil olmak isteyen BTP’nin genç Genel Başkanı Hüseyin Baş ile görüştü. İki lider kararlı bir görüntü verdi. Dün, Yeni Şafak’ta muhabirimiz Mehmet Güney imzalı önemli bir Ankara kulisi haberi vardı. İYİ Parti’nin BTP ısrarı, masada kendine yakın bir partinin olması ve ilerleyen süreçte pazarlık gücünü artırma hesabı olarak yorumlanıyor. Aynı haberde İYİ Parti’li bir kaynağın, BTP’nin “Masada bulunan Gelecek ve DP’den daha fazla oy alabilecek potansiyeli var” görüşünü de okuduk. Tüm bunlar Akşener’in masayı “sağlaştırma” hamlesi olarak okunabilir. Peki, masa sağa çeker mi? Yani CHP’ye karşı cephe alınır mı? Pek mümkün değil. Masayı bizzat Kemal Kılıçdaroğlu kurdu. Tüm stratejiyi ekibi ile geliştirdi ve adaylık sürecini şimdi de İngiltere’ye taşıdı.
Buna karşılık Akşener de kendi kartlarını oynuyor. Birlikte yürüdüğü liderler ve siyasi parti süreçlerini daha önce yazmıştım. Tansu Çiller’e bayrak açtıktan sonra içinde bulunduğu tüm siyasi oluşumlarda sonunu getirememiş. Tıkanınca, önündeki liderleri aşamayınca yeni yollara sapmış. Sırasıyla; Tansu Çiler, Köksal Toptan, Mehmet Ağar, Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli’yi yolda bırakmış. Şimdi de Kemal Kılıçdaroğlu ile yol yürüyor ve iki lider arasında kriz olduğu görülüyor. Akşener bir kez daha yeni bir yola girer mi peki? Siyasi geçmişine bakarsak girebilir. Çünkü Akşener’in yıkıcı, dağıtıcı, dizayn edici bir gücü var. Yıllar sonra ortaya çıkan ve yanlışlıkla internete yüklenen Akşener-Birand sohbeti altılı masaya da bir şeyler söylüyor gibi. Zaten kendisi de dünkü grup konuşmasında “İyi ki Refah-Yol’un kurulmasına vesile olmuşum” diyerek yeni bir mesaj daha verdi.