AKP’ye öfke gözleri karartmasın...

Oral Çalışlar

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Ergenekon İddianamesi için TV ekranlarında ‘Dağ fare doğurdu’ değerlendirmesinde bulundu. ‘Dervişin fikri neyse zikri de odur’ şeklindeki atasözü geliyor insanın aklına. Belli ki Öymen ve onun gibi düşünenler bu iddianamenin ‘boş’ çıkmasını istiyorlar.

İddianameyi henüz görmedik. Onu şimdi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hâkimleri inceliyorlar. Bir değerlendirme yapma şansımız da yok, hakkımız da yok.

Bu nedenle ‘Boş çıktı’ demek de, ‘Dolu’ demek de mümkün değil. Davanın hukuki cephesinden çok siyasi cephesinin öne çıktığını herhalde kimse inkâr edemez. Herkes kendi durduğu siyasi yere göre bir hukuki değerlendirme yapıyor. Halbuki hukuki değerlendirme yapacak noktada değiliz.

Ama davanın siyasi boyutunu tartışabiliriz, siyasi anlamını değerlendirmeye çalışabiliriz. Bu davanın siyasi yönü neden önemli? Türkiye bir askeri darbeler ülkesi. Yakın tarihimiz, meclisleri kapatan, demokrasileri yok eden, siyasileri idam eden cuntaların tarihi. Yakın tarihimizde ülkemizin önde gelen aydınları devlet içindeki çeteler tarafından infaz edildi. Aydınlarımızın birçoğunun katili ve tertipçileri yakalanmadı. Yakalanamadı.

Kim işledi ya da işlettirdi bu cinayetleri? Kimler yönlendirdi? Cinayetlerden, demokrasi ve özgürlük isteyen bir sonuç dünyanın neresinde çıkabilir? 12 Eylül askeri darbesi, ülkenin önde gelen aydınlarının öldürülmesi, büyük kitlesel çatışma ve provokasyonlar ortamında meşruiyet kazanmadı mı?

***

Acı ve üzüntü verici olan nokta, askeri darbelerin mağduru olan, kendisini demokrat kabul eden, ya da öyle tanımlayan bazı kesimlerin son operasyon karşısındaki tutumudur. AKP’ye olan kızgınlıkları onların siyasi kimyalarını bozmuş durumda. ‘AKP’ye kızıyorum, bu yüzden bu operasyon beni mutlu etmiyor’ gibi bir psikolojinin hâkim olduğu söylenebilir.

Yaşanan hesaplaşmanın asıl yönünü iyi anlamamız gerekiyor. Bu süreç hangi gelişmenin önünün açılacağı mesajlarını veriyor? Darbecilerin darbelenmesi, demokratikleşmeye mi, otoriter devlet isteğine mi kuvvet kazandırır?

Karanlık cinayetlerle dolu bir geçmişin içinden geliyoruz. Bunları aydınlatacak ve bir daha böyle kalkışmalara fırsat vermeyecek şeffaf bir demokrasi ancak darbe heveslilerinin yargı önünde hesap vereceği bir mücadelenin sonunda elde edilebilir. Şimdi bir hesaplaşma başladı. Bunu yok sayan, bunu engellemeye çalışan sonunda bir başka yere savrulur ve tarihi gelişmelerden tamamen kopar.

***

Ergenekon türü çetelerden de, demokrasi kültürü olmayan siyasi aktörlerden de kurtulmanın yolu, demokrasiye daha fazla sahip çıkmak ve çetelerle mücadele etmek isteyen hukukçulara destek vermekten geçer.

Bu iddialar ‘fos’ çıkarsa Türkiye darbecilerden kurtulmuş mu olacak? Ya da daha ileri bir demokratik kazanç mı elde edecek? Halka güvenini yitirmiş, onu ‘et yığını’ olarak gören bakış açısının demokrasiyi bir sorun olarak kabul etmesi kaçınılmazdır. Bu ülkenin çetelerden kurtulmasını istiyorsak, çetelerin yargılanmasını ve onlardan hesap sorulmasını istemeliyiz.

Uğur Mumcu’ların, Ahmet Taner Kışlalı’ların, Musa Anter’lerin, Doğan Öz’lerin, Hrant Dink’lerin, Rahip Santoro’ların katillerini ortaya çıkarabilmek ancak darbecilerden arınmış, demokratik bir Türkiye’de mümkün.

AKP’ye öfke gözleri karartmasın...

RADİKAL