Çok bilinen laftır, “mükemmel iyinin düşmanıdır” der.
Mükemmele ulaşacağım diye “iyiyi” reddedebilir insan, bence genellikle doğru da bir tutumdur bu ama bir şartı vardır.
O şart da, mükemmeli yapacak bir güç ve yeteneğin bulunmasıdır; o zaman “iyiye” razı olmaz, mükemmeli istemekten vazgeçmezsiniz.
Ama eğer “mükemmeli” gerçekleştirecek bir gücünüz yokken iyiyi reddederseniz, “iyiyi” de elde edemezsiniz.
AKP bir anayasa paketi getirdi Meclis’e.
Mükemmel mi?
Hayır.
Mükemmel olan, bütün mükemmel anayasalar gibi “devletin gücünü kısıtlayan, vatandaşın özgürlüklerine geniş yer açan” yeni bir anayasa yapmaktır.
Bunu yapacak bir parti var mı?
Yok.
Bugün demokrasinin yolunu açmaya çalışan, dünyayla bütünleşmeyi amaçlayan, ordunun ve yargının hukuk dışı gücünü kısıtlamaya uğraşan tek bir parti bulunuyor, o da AKP.
CHP ve MHP, eski düzenin sözcülüğünü üstlenmiş, her türlü değişime karşı çıkan, 12 Eylül Anayasası’yla hesaplaşma bir yana o anayasayı bütün güçleriyle savunan partiler.
BDP ise enerjisini büyük ölçüde Kürt meselesine harcayan, orduya ve yargıya karşı verilen demokrasi mücadelesinde pek öne çıkmayan bir parti görünümünde.
Türkiye’nin tarihî bir kavşağı döndüğü bu süreçte “demokratların” ittifak yapacağı, destekleyeceği siyasi güç hangisi sizce?
Türkiye’nin değişmesini, orduyla yargının sultasından kurtulmasını, özgürlüklerin genişlemesini isteyenler, hangi siyasi partinin girişimlerini destekleyecek?
“AKP’ye güvenmiyorum, AKP yeterince demokrat değil, ilkeleri bulunmuyor” diyebilirsiniz ve AKP’yi desteklemezsiniz.
O zaman “demokrasiyi” genişletebilecek olan tek partinin “değişim önerisinin” arkasındaki gücü de eksiltirsiniz.
Bu kavgada, AKP’nin getirdiği değişikliğin ardındaki destekteki her eksiklik, bir artı olarak CHP-MHP blokuna eklenir.
Bugünkü düzenin devamına yardımcı olur.
AKP’nin de, demokratların da “devletle” sorunu var.
Bunlar farklı sorunlar aslında.
AKP, devlete kendisini kabul ettirmek için uğraşıyor, demokratlar o devleti tümüyle değiştirip daha özgürlükçü bir hale getirmek için mücadele ediyor.
Aradaki bu büyük farkı biz, Şemdinli olayında çok net gördük, Aktütün faciasında Erdoğan’ın Başbuğ’a verdiği destekte gördük, AKP’nin MHP’yle giriştiği milliyetçilik yarışında gördük, Ermeni meselesindeki “içe kapanmacılıkta” gördük.
İlkeli, sağlam, tavizsiz bir duruşu yok AKP’nin.
Ama Avrupa Birliği’yle “uyum paketlerini” hayata geçiren, Ergenekon soruşturmasını dirençle sürdüren, darbe planlarının peşini bırakmayan, hiçbir şey yapamasa bile “Kürt açılımı” lafını gündeme sokan, yargının sultasını kıracak olan anayasa değişikliğini hazırlayan da bu parti.
Lenin’in o ünlü sözüyle ifade edersek, “AKP’nin bir ilerici, bir gerici yüzü var.”
Kimse demokratlara “gidin de AKP’ye üye olun ya da AKP’nin her yaptığını koşulsuz destekleyin” demiyor.
AKP’nin “ilerici yüzünü” destekler, “gerici yüzünü” eleştirirsiniz.
Demokratlar bu ikisini birarada yapabilmekten aciz insanlar değil herhalde.
AKP bugün “donmuş bir sistemin” içinde bir “buzkıran gemisi” gibi ilerleyerek toplumun önünü açıyor, son anayasa paketi de ülkenin geleceği için çok önemli bir adım.
12 Eylül rejiminin “kalbine” dokunuyor bu paket, o rejimi muhafaza edebilmek için oluşturulmuş “yargı sisteminin” baskısını kırıyor, 367 rezaletlerini, Şemdinli Savcısı’nı işten atma keyfiliğini bitiriyor.
Bunu desteklemeyecek mi demokratlar?
Yargının bugünkü durumu demokratların sorunu değil mi?
Biz sorunların çözümüne, AKP bizim kafamızdaki “demokratlık” tarifine uyana kadar karşı mı çıkacağız?
O zaman bütün değişimlere karşı çıkmalıyız, çünkü AKP büyük bir ihtimalle hiçbir zaman bizim istediğimiz gibi “demokrat” olmayacak ama unutmayın ki bizim istediğimiz ölçüde “demokrat” bir başka kitle partisi de yok.
Yargının sultasını kıracak bir değişime “AKP benim kadar demokrat değil” diye karşı çıkmak, bu büyük değişimin önlenmesi için uğraşanların gücünü arttırmaktan başka ne işe yarayacak?
AKP, “demokratların partisi” değil ama getirdiği değişim paketi “demokratların ve demokrasinin amacına” çok uygun bir paket.
Doğrusunu isterseniz beni “AKP’nin ne olduğu” değil “ne yaptığı” ilgilendiriyor, şu anda yaptığı da toplumun önünü açacak bir küçük devrim.
O devrimin gerçekleşmesi, halkın iradesinin güçlenmesi ve yargının baskısının sona ermesi için de karınca kararınca elimden geleni yaparım.
TARAF