Mafya babaları da tehdit ederken “Akıllı ol” uyarısında bulunur.Ama benim uyarım, “Allah’tan korkun, kuldan utanın” anlamında.. Zalimlerden korkmayın..
Yaşanan olaylara bakar mısınız? Avcı avlandı. O da uzun uzun konuşmaya değer bir konu..
SP’de olup bitenler de sanmayın ki, bu işlerden bağımsız..
Ama en dikkat çekicisi bu işlerin, Özal suikastı ile ilgili ayrıntılar, emekli Albay Arif Doğan’ın itirafları ve Cihaner vakası..
Özal suikastı daha ilk günden Simaviler’e ulaştı. Bir adım sonrasında Doğan’ın kapısını çalmak gerekebilir.. Oraya varmadan Abdi İpekçi dosyasına da bir el atmak icab edebilir.. Aydın Doğan’dan bu iş Koç’lara uzar. Zaten oraya vardınız mı, yeni bir kompartımana kapı açılır. Orada farklı bir dünya var..
Daha durun, neler duyacaksınız..
Okuyanlar hatırlayacaklar, cemaate yönelik bir takım gelişmeler konusunu referandumdan önce yazmıştım.. Bu işin arkası gelecek ve başka alanlara da yayılacak bu konu..
Hani varsayalım Cihaner’i bu olayda kurtardılar. Bu adamın tek vakası bu değil ki! Bu adamlar bu işi nereye kadar götüreceklerini sanıyorlar? Onu kurtarayım derken kendilerini ele vermiş olmuyorlar mı?
Derin gırtlağın her sözü aynen gerçekleşiyor..
Ergenekon’un avukatları pes ettiler, ama jüristokratlar direniyorlar..
Ergenekon’un avukatlarının pes ettiğini nereden anladığıma gelince, Kılıçdaroğlu’nun kıvranmaları bunu gösteriyor. Bir de; Kesici de gittiğine göre, CHP’den umut yok, birileri sağda yeni bir toparlanmayı denemek istiyor anlaşılan.
Kılıçdaroğlu’nun Başbakan’la görüşmesi, demokratikleşme paketine destek umutları ve başörtüsü açılımına ilişkin yaklaşımlar, CHP kanadında bir şeyler olduğunu gösteriyor.
Ama CHP, CHP’liğini yapıyor tabii yine. Başörtüsü tartışmasını, dokunulmazlık şartına, baraj şartına bağlıyor..
Siyaset etiği açısından ahlak dışı bir tutum bu. Hak konusu pazarlık konusu yapılmaz.. Bu konuda mütekabiliyet yoktur. “İyi, dokunulmazlık kalkmadığı sürece -mesela- işkencenin kaldırılması anlaşmasını imzalamayalım” der gibi bir şey bu..
Aynı yanlışı, referandum konusunda da yaptılar.. “Dokunulmazlığı kaldır, referanduma ‘Evet’ diyelim” gibi bir açıklama yaptı bir ara Kılıçdaroğlu..
Ama iyi oluyor. Böylece hafızalar canlanıyor.
Sanki kendilerinden bu konuda çözüm arayan varmış gibi. Gölge etmeyin, başka bir ihsan istediğimiz yok.
Her yasa bir çerçeve çizer. Yasayla verilen haklar, yasayla geri alınır. Ama bazı şeyler var ki, onlar yasa konusu değildir.. Herkes inandığı gibi yaşar ve düşündüğünü özgürce ifade eder.. Herkesin, mal, can, namus, akıl, inanç gibi doğuştan, dokunulmaz, devredilemez hakları vardır. Devlet bir yanı ile de bunun için kurulur.. Devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temeli bu değerlerin korunup geliştirilmesi ile ilgilidir.. İnsan, hakları ile insandır ve insan devlet için değil, devlet insan içindir.. İnsan devletten önce gelir.. Devletin temel amaçlarından biri de adaleti sağlamaktır. “Hukuk devleti” denen siyasi yapı işte böyle bir şeydir..
Onun için ben diyorum ki, “Anayasanın temel ilkeleri benim gömleğimin rengi ya da deseni ile çelişiyorsa, değiştirilmesi gereken benim gömleğim değil, anayasanın temel ilkeleridir..”
Doğan’ın anlattıklarını dinledikçe insanın kanı donuyor.. Adam ölümcül bir hasta. Bütün suçların sorumluluğunu üzerine alıyor. “Ben kurdum, ben yaptım” diyor. İnsan sormadan edemiyor, yoksa bütün sorumlulukları üzerine alıp, ölümü ile bir çok dosyayı da mezara mı gömdürmek istiyor? “Olmaz, olmaz” deme; olmaz olmaz.
Derin devlet işinde nereye geldiğimizi anlamak için JİTEM tartışmalarında geldiğimiz noktaya bakın yeter.. Sahi JİTEM diye bir örgüt var mı, yok mu?
Bu soruya cevap vermeden, faili meçhullerin faillerine ulaşamazsınız.. “Eşref Bitlis, Cem Ersever” der orada kalırsınız. Ne Hablemitoğlu, ne Mumcu, ne Üçok, ne Aksoy, hiçbir cinayetin perde arkasını görmezsiniz..
Dün Beyoğlu Belediye Başkanı A. Misbah Demircan ve yardımcısı, MÜSİAD’dan tanıdığım Özcan Tokel Bey’le bir görüşmem vardı.. Üsküdar’dan motorla karşıya geçerken bindiğim motorun hem sahibi, hem kaptanı... Yaşı 70’lerde gözüküyor. Rizeli kaptan Yaşar Şanlıderya ile gidene kadar sohbet ettik.. Çekmecesinden Ahmet Kabaklı’nın 1992’de Türkiye gazetesinde çıkan bir makalesinin fotokopisini çıkarttı koydu masaya.. CHP’yi konuşurken, söz CHP’nin İslam karşıtlığına gelmişti.. Ve son günlerdeki başörtüsü tartışması ile baktım ki, CHP’liler bizimkilerin yarasına tuz basmış.. Eski acıları depreştirmişler..
Kabaklının yazısının başlığı “Daima İslama Karşı”. Reis şimdi o yazının fotokopisini çıkartmış, eşe dosta veriyor.. Bizimkiler böyledir. Beğendiği fikrin propagandasını da yapar. Sahip çıkar..
Bu ilginç makalenin ilk bir kaç paragrafını sizinle paylaşmak istiyorum, bu vesile ile. Kabaklı diyor ki, “Cumhuriyet döneminin en büyük hatası, Türk milletinin manevi kimliği ve 1300 yıllık Vahdet çaresi olan İslam dinine sürekli karşı olmasıdır. Bu yüzden devlet ile millet arasında olması gereken sevgi ve kaynaşma hiçbir zaman vaki olmamıştır. 1923’ten beri her dönemde devletin millete zulmü devam etmiştir.. Bunun kökünde ise o zamanki halk fırkasının (şimdi SHP) Lozan’da İngilizlere sunduğu vaadler ve pazarlıklar vardır. İmparatorluğumuzu, Hilafeti, bütün mukaddeslerimiz, inanç ve törelerimizi yıkmak vaadleri karşılığında İngiliz de bu tek parti iktidarını ayakta tutmuştur. SHP hatta bir süre Türkiye’de yeni bir din, yeni bir dil, yeni bir sanat, yeni bir ahlak, yeni bir tarih ‘yaratacağına’ söz vermiş; öylece çalışmıştır. Fakat bu sosyoloji dışı ve tabiata aykırı iddiayı gerçekleştirememiştir. Bu menfi gayretler, ruhumuzun muhteşem örgüsünü bozmuştur. Düzen ve ahlakımızı dikiş tutturamayacak ölçülerde çürütmüştür. Bir türlü onmayan derdimiz; devlet-millet, din-laiklik, milli irfan derinliği ile batıya kapaklanmış aydın arasındaki sürekli kavga ve bitmeyen savaştır. Bunun başlangıcında İttihatçılığın devamı olan CHP vardı; şimdi bu anlamdaki yangınları ateşleyen, yine SHP ve yandaşlarıdır. Demek ki, SHP (CHP) solcu ve ABD aleyhtarı görünmesine rağmen Türkiye’de en İngilizci, en Amerikancı ‘parti’ olmaya devam etmektedir. Bu siyasi ‘sektör’ ABD ve batılılar gibi, Müslümanlara imha edilmesi gereken kökten dinciler gibi bakmaktadır.. Bu sebeple milletin başına daha nice 163’ler, nice ‘terör yasaları’ çıkartırlar.”
Evet, işte böyle. Bu günlük de bu kadar..
Selam ve dua ile..
Not: Bugün CNR’da GİMDES’in düzenlediği Helal Gıda Konferansı ve Fuarı başlıyor.. Son zamanlarda devlet ve bazı özel girişimlerin oluşturduğu helal gıda ile ilgili vakıf, dernek, platformlar var. GİMDES bu maksatla örgütlenen bir dernek. İlgilenenler için internet adresi: www.gimdes.org
VAKİT