HAKSÖZ-HABER
Akhisar Özgür-Der Temsilciliği tarafından düzenlenen protesto eylemi ve basın açıklaması Cuma namazı sonrası Yeni Cami önünde gerçekleştirildi. İlk olarak Akhisar Özgür-Der temsilcisi Ahmet Düzgün kısa bir giriş konuşması yaptı.
Konuşmasında Arakan ve Suriye'de yapılan katliam ve zulümleri protesto etmek, müminlerin kardeş oldukları ilahi uyarısı gereğince tavır almak üzere burada toplandıklarını belirtti. Halep'te Suriye Müslümanlarının ölüm kalım mücadelesi verdiklerini Rabbimizden mücahitlerin zafer kazanması için dualarımızla, maddi yardımlarımızla, eylemlerimizle yanlarında olmamız gerektiğinin altını çizdi
.
Basın açıklamasını Akhisar Özgür-Der adına Beyza Yılmaz okudu. Basın açıklamasında Arakan'da yaşanan olayların arka planı ve günümüzdeki gelişmeler anlatıldıktan sonra hem Türkiye hükümetinin hem de uluslararası kuruluşlarının bu katliamlara göz yummaması gerektiği vurgulandı.
Basın açıklamasından sonra Aziz Karaboğa tarafından Müminlerin Arakan’da zulümlerden kurtulması, Suriye'de zalim Esed çetesine karşı direnen müminlerin zafere ulaşması için dua edildi. Kur'an'da Ashab-ı Kehf'in seslendiği gibi : "Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır!" duası yapıldı.
“Katil Esed Suriye’den Defol!”, “Arakan Halkı Yalnız Değildir!”, “Hama’ya Humus’a Direnişe Bin Selam!” gibi sloganların atıldığı eylemde, “Arakandaki Vahşet Sürüyor. Sesiz Kalmak Suç Ortaklığıdır!”, “Arakan’da Budist, Suriye’de Baas Çetesinin Zulmüne Son!” yazılı pankartlar açıldı.
Basın açıklamasının tam metni:
İNSANLIĞIN VİCDANI VE MÜSLÜMANLARIN İMANI ARAKAN VE SURİYE’DE TEST EDİLİYOR!
Âlemlere rahmet olarak indirilen Kur’an’ı inzal olduğu bu mübarek ayda, oruçlarımızla bir kez daha dirilmeye çalıştığımız bugünlerde, dört bir tarafımızda hiçbir değer yargısı gözetmeksizin devam ede? Zulümlerden dolayı büyük bir acı ve kaygı yaşıyoruz Kardeşlerimiz katledilip, tecavüze uğrayıp, soykırıma maruz kalırken; iman iddiasında bulunan hiç kimsenin, bütün bu olanlara kayıtsız kalması ve rahat uyuması düşünülemez.
Arakan’da şu anda yaşanan soykırım, 3 Haziran 2012’de başkent Akyab’dan Maungdav şehrine gitmekte olan 10 Müslüman’ın Budist fanatiklerce katledilmesi üzerine başlamıştır. Yüzlerce Müslüman’ın bu katliamı protesto etmek için Maungdav şehrindeki merkez camiinde toplanması üzerine, bu hareketi kendi varlıklarına tehdit olarak gören Budist fanatikler ve Burma polisi Müslümanlara saldırmış, bu saldırılar sonucunda yüzlerce kardeşimiz yaralanmış, onlarcası da şehit edilmiştir. Burma polisi bu gösteriyi devlete karşı ayaklanma olarak nitelendirmiş ve bunu gerekçe göstererek katletmeye başlamıştır. Burma’da Müslümanlara yapılan bu soykırım girişimi yeni bir durum değildir.
Bu zulmün kökleri, 1938’de İngiliz sömürgesinden kurtulup bağımsızlığını ilan eden Budist Takin hâkimiyetinin ilk günlerine dayanmaktadır. 28 Mart 1942’de Minbya kasabasına bağlı Çanbilli köyündeki Müslümanlara saldıran Budistler, köydeki kadın, erkek ve çocukları kılıç ve mızraklarla katletmiştir. Kadınların tecavüz edildikten sonra vahşice öldürüldüğü bu olaylar, tüm Arakana yayılarak yaklaşık 40 gün sürmüş ve sonuçta 150.000 Müslüman şehit edilmiş, yüz binlercesi de hicret etmek zorunda kalmıştır. Yaşanan bu soykırımın ardından bölgeden geçen nehrinin sularının, katledilen Müslümanların boyandığı anlatılmaktadır.
Haziran ayında başlayan katliamlarda, resmi rakamlara göre 1000’in üzerinde ölü ve yaklaşık 100.000 civarında mülteci Müslüman bulunmaktadır. Dünyanın küçük bir köye dönüştüğü bu bilişim ve teknoloji çağında, bütün insanlığın gözü önünde geçmişte Bosna’da ve Filistin’de yapıldığı gibi, bugün de Arakanda Müslümanlara insanlık dışı muameleler reva görülmektedir.
1-Müslümanlara ait yerleşim yerleri, cami ve medreseler yakılmakta ve hatta yeri geldiğinde yakılan bu mekânlarda, kardeşlerimiz diri diri ateşe verilerek şehit edilmektedir.
2-Hapsedilen binlerce Müslüman olduğu bilinmekte, ancak kimlikleri ve sayıları hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamamaktadır.
3-Kadınlara $ 4frqi1e tecavüz edilmekte ve namusunun kirletilmesine tahammül edemeyen bazı kardeşlerimiz kendilerini okyanusun sularına bırakarak boğulmayı tercih etmektedirler.
4-Müslümanlar için doğan her çocuk ve ölen her aile bireyi için devlete vergi ödeme zorunluluğu vardır.
5-Bir Müslüman köyünden başka bir köye gitmek için vergi verip izin almak zorundadır. Ve daha birçok kötü muamele rejim tarafından Müslümanlara uygulanmaktadır.
Yıllardır süregelen bu katliama bir son verilmeli ve bunun için herkes, gerek fert olarak gerekse de devlet olarak üzerine düşeni yapmalıdır. Rabbim Allah’tır dedikleri için Müslümanlara reva görülen bu katliam ve zulüm; insanlık tarihinde hep kara bir leke olarak kalacaktır. En nihayetinde herkes durduğu yerin ve yapıp yapmadıklarının hesabını bir olan ve kahhar olan Allah’a verecektir.
Yine başta Müslümanlar olmak üzere bütün insanlık, yanı başımızda aylardır katledilen Suriyeli kardeşlerimize reva görülen zulmün sona ermesi için de üzerine düşeni yapmalı, hesabını veremeyecek bir duruma düşmekten korkup sakınmalıdır. Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk demeden ve hiçbir değer yargısı gözetilmeden toplu şekilde katledilen bu mazlumların kanları üzerinden çirkin hesaplar yapılmamalı, bütün taassuplardan arınarak adil bir şekilde bu meseleye yaklaşılmalı ve insanlık onuru komplolar uğruna heba edilmemelidir. Bu vesileyle Suriye’ye hiçbir dış müdahaleyi meşru görmediğimizi bir kez daha vurguladıktan sonra, kardeşlerimizin zafere ulaşmaları ve zalim Esed çetesini bir an önce mağlup etmeleri için dua ediyor Arakan ve Suriye’deki kardeşlerimizin yanında olduğumuzu buradan bir kez daha ilan ediyoruz.
ÖZGÜR-DER AKHİSAR TEMSİLCİLİĞİ