Bazı Politikalarını Desteklemek AK Partili Olmak Anlamına mı Gelir?
Yazılarımızda zaman zaman Erdoğan ve Davutoğlu’nun şahıslarında AK Parti'nin mutlaka takdir edilmesi gereken olumlu icraatlarını ele almaktayız ve ciddi bir algı bozukluğu nedeniyle sık sık şu hususu vurgulamak durumunda kalıyoruz.
Halkın ve mazlumların tabi haklarını, İslam’ın ve Ümmetin maslahatını gözetmesi nedeniyle Erdoğan ve Davutoğlu’na olan şartlı desteklerimiz, bizlerin AK Partili olduğumuz yada AK Parti'nin peşinde olduğumuz anlamına gelmez asla.
Bizim yaptığımız bu tahliller içeriden bir bakış değil, dışarıdan bir bakış, dost tavsiyesi niteliğindedir sadece.
AK Parti mi Erdoğan mı?
Tabi burada AK Parti mi, Erdoğan ve onunla aynı frekansta görünen Davutoğlu gibi isimler mi diye sormak gerekiyor aslında. Çünkü AK Parti bu liderleri çıkarıp politikaları üretmiyor, bu isimler ağırlıkları oranında AK Partiyi oluşturup politikalarını üretiyorlar.
Yani olması gereken tabandan tavana yapılanma tersine işliyor, hemen hemen tüm (yozlaşmış, tağyir olmuş) İslam toplumlarında olduğu gibi ve bu toplumsal sorun çözülmeden aksi de mümkün değil zaten. Bu nedenle AK Partiyi bir geçiş süreci olarak görmek, tabandan tavana değişim ve yapılanma için çalışmalarımızı sürdürmek bizim öncelikli görevimiz olmalı.
AK Parti İle Aramızdaki Mesafenin Teorik ve Pratik Nedenleri
Öncelikle AK Parti ile aramızda İslam’ın siyasi ilkeleri açısından ciddi uçurumlar bulunmakta olduğunu da tekrar hatırlatarak söze başlamamış gerekiyor, malum yanlış anlayışları peşinen engellemek açısından.
Her şeyden önce bizler İslami kimliğimizi ve siyaset anlayışımızı gizleyerek, ölmüş bir faninin adeta ilahlaştırılan gölgesi altında ve inanmadığımız sözleri söyleyerek ve inandığımız doğruları gizlemek suretiyle inanmadığımız iddialarla siyaset yapmayı İslam’a uygun bulmuyoruz. Tam aksine, ancak inandığımız değerleri, ilke ve hedeflerimizi açıkça deklare ederek ve bunlar için siyaset yaptığımızı beyan ederek siyaset yapmayı meşru görüyoruz.
İkinci olarak mevcut AK Parti kadrolarının durumu da bizlerin içinde bulunabileceği bir kadro olmadığı gibi, özellikle alt seviyelerdeki pek çok partili ve partici uygulamalarını da ve bu tiplerle aynı saflarda bulunmayı asla İslami kimliğimize ve kişiliğimize yakıştıramayız.
AK Parti'yle Konumumuz
Yani AK Parti ile aramızdaki teorik ve pratik sorunlar aramızda ciddi bir mesafenin bulunmasını ve bu mesafenin hassasiyetle muhafaza edilmesini gerektirmektedir.
Lakin AK Parti'nin üst kadro seviyesinde ve özellikle Erdoğan ve Davutoğlu ile müşahhaslaşan İslam’ı ve Müslümanları ve hatta tüm mazlumları ve halkın maslahatlarını ön plana alan tutumları da, AK Partiye tamamen ilgisiz kalamamamıza, dikkatli ve mesafeli bir duruşu gözeten bir ilgi ve desteği göstermemize sebep olmaktadır.
AK Parti ANAP’laşmaktan Bir An Önce Kurtulmalıdır
Eleştiri savaş esnasında olmaz, savaştan zarar vermeyecek kadar önce yapılabileceği gibi zaferden sonra, eğer mağlubiyet varsa yaralar iyice sarılıp mağlubiyetin hezimete çevrilmesine neden olmayacak zaman ve şekilde yapılır.
AK Parti'nin 7 Haziran seçimindeki ciddi oy düşüşünün temel nedeni seçim sonrası konuyla ilgili yazılarımızda ayrıntılı olarak değindiğimiz üzere Kürt sorunu çözüm süreci olmakla beraber, tek neden bu olmayıp (oy kaybındaki oranını bilmemekle beraber), ciddi etkileri olan başka sorunlarda söz konudur.
Öncelikle AK Parti'nin yukarıda değindiğimiz rejimin çarpık siyasi anlayış ve mevzuatından kaynaklanan sorunları vardır ki, bu sorunlar istediği gibi siyaset yapmasına imkan vermiyor. Bunun yanında ve bu kadar etkili olan başka bir sorunda, AK Parti'yi oluşturan kadroların, özellikle alt seviyelerde yoğunlaşan menfaatperestlikleri sorunu söz konusu.
Yolsuzluk İddialarının Gerçekliği
17/25 Aralık Darbe Sürecinde bazı bakanlar için ortaya konan iddiaların ne kadar doğru olduğu bu güne kadar netleşmiş olmadığı gibi, bu iddiaların bir darbe ve bilahare siyasi saldırı bahanesi ve halen siyasi bir malzeme kılınması sebebiyle, uzun bir süre daha netleşemeyecek gibi görünüyor.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz demişler, lakin toz duman yatışıp görüş netleşmeden bu dumana bakarak ateşin büyüklüğünü tespit etmek bir süre daha mümkün olmayacak gibi görünüyor. Kaldı ki bu iddialar tamamen iftira bile olsa, AK Parti'nin PAK-tertemiz bir parti olduğunu iddia etmek, aksine hiçbir iddia olmasa bile sadece şahsi gözlemlerimizle bile kesinlikle kabul edemeyeceğimiz bir iddia.
AK Parti Diğer Partilere Göre Temiz Sayılabilirse de, Hakkaniyet Kriterlerine Göre Oldukça Kirli Görünmektedir
Kişisel gözlemlerim ve kanaatim, yolsuzluklar yönünden AK Parti diğer rejim partileriyle kıyaslanırsa göre sütten çıkmış ak kaşık olarak görüleceği yönünde. Lakin bizler değerlendirmelerimizi halka göre değil hakka göre yapmak durumunda olduğumuzdan, AK Parti'nin diğer partilere göre görece temizliğini değil, hakkaniyet ölçülerine göre kirlilik durumunu ele alıyor ve çok ciddi sorunlar olduğunu düşünüyoruz.
Bu kirliliğin sebebi yukarıda açıkladığımız iki unsur, yani AK Parti rejimin dayattığı çarpık siyasi mevzuata boyun eğmek zorunda kalması ile, toplumsal seviyenin dayattığı çarpık parti kadrolaşması ve particiliğe de boyun eğmek zorunda kalmış olması olarak görünüyor. Yani böyle kumaştan böyle elbise çıkıyor ancak.
AK Parti Teşkilatı Yerel Siyaset Esnaf Zihniyetinden Kurtarılmalıdır
Benim gözlemleyebildiğim kadarıyla, AK Parti kum saatine benziyor, üste doğru sadıklar çok, makaracılar ve makarnacılar az, orta kademe hemen hiç yok, alta doğru sadıklar azalıp, makaracı ve makarnacılar çoğalıyor.
AK Parti altı şişhane üstü tophaneye, başını sımsıkı örten bir kadının dar buluz ve kot pantolon giymiş haline benziyor. Üst seviyedeki kadroların önemli bir kısmının kaliteli ve hizmet amaçlı olmalarına rağmen, alta doğru inildikçe kadrolar ve particilik anlayış ve uygulamaları açısından AK Parti Özal’ın ANAP’ına daha çok benziyor.
Üstte Erdoğan, Davutoğlu, Şimşek, Babacan vd. samimi ve işinin ehli isimler işi götürürken, alta indikçe elek tersine elemeye başlıyor, malı götürenler çoğalıyor. Alta inildikçe, samimi ve ehil olanlar partiden uzak durur yada tutulurken, Zübükler üste doğru hırs ve iştahla kolayca tırmanıyor.
Zübükzadeler Ölmedi AK Partide Yaşıyor
İstisnaları saymazsak, yerele inildikçe parti kadroları hizmetten ziyade menfaatlerini önceleyen kişilerden oluşuyor. Özellikle memurlara siyaset yasağının kaçınılmaz bir neticesi olarak parti teşkilatlarını yerel esnafa ve işadamlarına emanet etmek, kurdu kuzuya emanet etmekten farksız bir durum oluşturuyor.
Bir İl veya İlçenin kurum amirleri il yada ilçe teşkilatınca tespit yada en azından tasvip edilince; çoğu esnaf yada iş adamı olan partililerin insafına kalıyor kurum amirleri.
Bu durumda kurum amirleri istemeseler bile ihaleler, KPSS dışı kadrolu yada kadrosuz tüm atamalar, hatta devlet hizmeti veren taşeron firmalara alınacak elemanlar dahi yerel esnaf ve iş adamlarının insafına kalıyor ve maalesef neredeyse hemen her defasında çok adaletsiz ve insafsız uygulamalar yapılıyor.
La-Aziz Nesin’in Zübük olarak karikatürize ettiği bu menfaatçi ve kişiliksiz yerel siyasetçi tipinin AK Parti'nin ilke ve amaçlarıyla pek alakası bulunmadığı gibi, çoğu zaman inanmadığı veya anlamadığı politikalara Başbakanım (şimdilerde Cumhurbaşkanım) çok yaşa demekten başka bir görüşte bildirmiyorlar.
Bu nedenle halkın iktidar ve politikaları hakkındaki gerçek düşünce ve kanaatleri iktidara ulaşamadığı gibi, iktidarın uygulama ve politikalarının amaç ve gerekçeleri de halka yeterince tanıtılamıyor.
AK Parti'yi Ergenekon ve Fergenokon Bitiremedi Ama Zübükler Bitirebilir
AK Parti, eğer geldiği bu kritik süreçte tamamen ANAP’laşmak ve ANAP’ın akıbetine uğramak istemiyorsa, yerel menfaatçi siyasetçi tipinden (Zübüklerden) mutlaka kurtulmalıdır. Aksi halde halkın desteğinin ila nihaye sürmeyeceği, kendisine destek veren halk kesimlerinin yavaş yavaş desteğini çekeceğini, o gün geldiğinde batmakta olan gemiyi ilk önce farelerin terk etmesi gibi, gemiyi batıran o Zübüklerin AK Partiyi terk edeceğini görebilmelidir şimdiden.
7 Haziran Seçimlerinin olumsuz sonucu tamamen bu durumdan kaynaklanmamakla beraber, bu durumun ciddi etkisi olduğu gibi, ileride daha büyük etkisinin olacağı kaçınılmaz bir durum kanaatimce.
Yukarıda değindiğimiz ve değinmediğimiz pek çok konuda AK Parti mevcut olumsuz yapılanma, tavır ve uygulamaları ile 13 yıldır ekmekte olduğu kötü rüzgarların karşılığı olan ilk şiddetli fırtına ile 7 Haziran seçimlerinde muhatap olmuş olup, eğer bu konuda kendine çeki düzen vermezse, oluşacak kasırgalar yerle yeksan olması kaçınılmazdır.
Bu nedenle süratle tüm teşkilatıyla Parti'nin ve Bakanından odacısına Devletin her kademedeki yolsuz iddialarının ciddiyetle üzerine gitmeli, şaibeli isimlerden bir an önce kurtulmalı; suçu tespit edenlere gereken yaptırım ve cezalar uygulanmalıdır.
AK Parti'nin Diğer Hataları
Bu yaptığım eleştiriler bizzat gözlemlerim sonucu edindiğim kanaatler olup, benim vakıf olmadığım başka hatalarında olduğu muhakkaktır. Lakin ben ancak şahit olduklarımı yazabilirim ve diğer hataları da, o hatalara şahit olanların yazması hakkaniyet ve adil şahitlik gereğidir.
Yukarıda sebeplerini açıkladığım AK Parti ile olan mesafeli ilişkimiz nedeniyle, içlerinde olan biri gibi tüm eksiklerini bizatihi görebilmem zaten mümkün değil. Lakin çeşitli ortamlarda gerçeklik seviyelerini test etmem mümkün olmayan, ama bana da makul görünen şu tür eleştirilerin yapıldığına da sık sık şahit olduğumu belirtmekte fayda görüyorum. Mesela şunlar söyleniyor AK Parti hakkında;
AK Parti'nin tabanı yok, toplama birliklerle taban oluşturulmaya çalışılıyor.
Tabanı yukarıya ulaşamıyor, tavan ile taban arasında oluşan yiyici ve iş bilmez aracılar nedeniyle alttan üste ve üstten alta iletişim kopuk, bu kopukluğu aradaki aracılar kendileri için altın fırsatlara tevdi ediyorlar.
Milletvekillerinin halkla alakası yok, vekiller kendilerine vekalet veren halk kesimlerini temsil etmeyip, tavandaki birilerini yada etnik ve benzeri örgütlü grupları temsil ediyorlar.
AK Parti Temiz ve İlkeli Siyasetin Önünü Açmalıdır
AK Parti yukarıda açıkladığımız mevzuat ve yerel siyaset çarpıklığını aşmak için mutlaka ciddi adımlar atmalıdır. Bu amaçla eğer tekrar seçimde yeniden tek başına iktidara gelip imkan bulabilirse, öncelikle devletin temel niteliklerindeki Atatürkçülüğe dair ibareler çıkarılmalı, Atatürk gölgesi ve vesayeti resmiyetten uzaklaştırılmalıdır.
Siyasi Partiler Kanunu değiştirilerek, tüm görüşler gibi İslamcıların da kendi kimlik ve ilkeleri ile taviz vermeden ve İslami çözüm önerilerini tüm açıklığıyla gündeme taşıyabileceği siyaset imkanları sağlanmalıdır.
Yine Siyasi Partiler Kanunu değiştirilerek, tüm kamu görevlilerinin siyaset yapması imkanı tanınmalıdır.
Tabandan tavana menfaatini değil hizmeti, halkı ve mazlumların haklarını, İslam’ın ve Ümmetin maslahatlarını gözeten kadrolarla yeniden inşaa etmelidir kendini.
Taşeron firmalara yapılanlar dahil Tüm personel atamaları, öğretmen atamaları gibi sadece KPPS ile olmalı, istisnai kurumlar ve kilit kadrolar hariç işe yerleştirmelerde mülakat ve ön seçim olmamalı.
Yönetici seçiminde (gayri resmi olarak uygulanan) AK Partili yada Memur-Senli olma kriteri kaldırılmalı, Paralel ya da İslam düşmanı olmayan ve iktidarla uyumlu çalışabilecek her görüşten ve sendikadan ehil olanların yönetici olmasına imkan tanınmalıdır.
AK Parti İlçe yönetimlerinden genel merkeze değin siyasi kadrolarını İslamcı geçmişe sahip ve dürüst kadrolarla takviye etmeli, İslamcı geçmişi olmayanları bu kadrolardan süreç içinde tasfiye etmelidir.
Temiz ve İlkeli Siyaset Mümkün mü?
Temiz ve İlkeli Siyaset için öncelikli olan husus, İslami kimliğimizi, amaçlarımızı ve hedeflerimizi net bir şekilde ifade edeceğimiz siyasi bir ortam ve mevzuatın olmasıdır.
Böyle bir ortam ve mevzuat oluştuğunda, eğer başarıya değil sorumluluğa endekslenmiş doğru kadrolarca yapılırsa, temiz siyaset elbette mümkündür ve mutlaka yapılmalıdır.
Lakin kitlelerin ıslah olmadığı bir ortamda mutlaka kitleselleşeceğim ve siyasi başarı elde edeceğim beklentisi, bu hareketi kaçınılmaz olarak ANAP ve AK Parti'nin kaderine mahkum edeceğinden, kitleselleşme ve başarı hedeflenmemelidir.
Çünkü ne pahasına olursa olsun kitleselleşme ve başarı hedefi, hareketin Zübüklerle dolmasına ve yozlaşmasına zemin hazırlayacaktır.
Hayatın her anında ve alanında söyleyecek sözü olan İslamcıların en önemli ve etkin alan olan siyaset alanında İslam’ın Kur’ani - tevhidi ıslahçı bakış açısını temsil etmemeleri çok büyük bir eksikliktir. Ama öncelikle böyle bir temsiliyetin mümkün olduğu siyasi bir ortam ve mevzuat ile bu temsiliyeti bihakkın ile yerine getirecek bir kadro şarttır.