Süleymancılar olarak bilinen cemaate ait İstanbul Çağlayan’daki Sadabad Öğrenci Yurdu 31 Ekim’de belediye ekipleri tarafından yıkıldı.
Yurt binasının önüne toplanan cemaat mensupları yıkım ekiplerine engel olmaya çalıştı. Direnen cemaat üyelerine polis biber gazıyla müdahale etti. Kalabalığın uzaklaştırılmasının ardından ekipler iş makineleri ile binayı yıktı. Cemaat üyeleri yıkımı gözyaşı ve dualarla izledi.
AK Parti’nin İstanbul Milletvekili Fatih Süleyman Denizolgun, Sadabad Öğrenci Yurdu’nun yıkımı üzerinden cemaatine tepki gösterdi. Süleyman Efendi cemaatinin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan'ın büyük torunu Mehmet Beyazıt Denizolgun'un oğlu olan Fatih Süleyman Denizolgun, 5 sayfalık açıklamasında kendi cemaatini sert bir dille eleştirdi.
Beni belediyeye mahcup ettiniz
Yurdun yıkılmasının ardından Kağıthane Belediye Başkanı Mevlüt Öztekin’le görüştüğünü anlatan Denizolgun, toplantıyı şu sözlerle aktardı:
“Cuma akşamı Kağıthane Belediye Başkanımız Sayın Mevlüt Öztekin Bey ve başkan yardımcılarıyla toplantı yapabildik. Toplantı esnasında bilgi, belge dökümanları elde ettiğimde ve olayları birinci ağızdan dinlediğimde bu kadar mı olur dedim? Bu kadar mı dezanformasyon yapılır, bu kadar mı ALGI OPERASYONU yapılır, Süleymanlı Cemaatimizin bazı idarecileri tarafından her sunulan bilgi ve belge bu kadar mı GERÇEK DIŞI OLUR? Kağıthane Belediye’sinde beni MAHCUP ettiniz. BELGELERİ BÜYÜK BİR ÜZÜNTÜYLE İNCELEDİM.”
Binaların hepsi çürüktü
Açıklamasında yıkılan yurt binasının hazine arazisi üzerine yapıldığını aktaran Denizolgun, binanın da tapuya riskli yapı olarak kaydedildiğini belirtti.
“Tapuya riskli yapı olarak şerh edilen yapının ayakta kalması bir suçtur. Ve bu durum, ilgili idareyi ve belediyeyi sorumlu tutar” diyen Denizolgun, açıklamasına şöyle devam etti:
“Daha da kötüsü, bu yapının bulunduğu zemin balçık, ayazma derelerinin de geçtiği yeraltı suları bu zeminin altından geçmektedir. Burada yapının sağlam durması için, yeni usul yöntemlerle, yapının zeminden 40-50 metre kazıklarla sert zemine bağlanması lazımdır. Yani yıkılan binanın zemini de çürük. Eski yöntemlerle yapıldığı için zeminin altında olması gereken kazıklar da yok. Yapı 1979’da inşa edilmiş. O zaman aynı yılda cami ve cami müştemilatı da inşa edilmiş. Aradan 40 sene geçti. O yüzden; o zaman yapılan tüm binalar yıkıldı. Hem binaların hepsi çürüktü, hem zeminde kazık uygulaması yok, hem de binalar teknik ömrünü çoktan tamamlamıştı.”
Yurt ve caminin yıkıldığı alana AVM yapılacağı yönündeki iddiaları yalanlayan Denizolgun, “Mevcut adanın projesi, planı cami planı olarak tasarlanmış, bilgi kirliliği olarak Süleymanlı cemaatimizde yaydıkları gibi AVM için yıkılmıyor” dedi.
Bu vebal size yeter de artar
Yıkım öncesinde süreci uzatmak için bazı cemaat üyelerinin çaba sarfettiğini iddia eden Denizolgun, gerçeklerin çarpıtıldığını ileri sürdü. Binanın sağlam gösterildiği raporda, karot testinin yapılmadığını da belirten Denizolgun, algı kirliliği yapıldığını savundu.
Kağıthane İlçe Mili Eğitim Müdürlüğü’nün tahliye emrinin ardından yurtta kalan bütün öğrencilerin kaydının silindiğini aktaran AK Parti milletvekili şu ifadeleri kullandı:
“En çarpıcı bilgiyi paylaşayım; Süleymanlı cemaatimizin ve bazı idarecileri bu binanın çürük olduklarını bildikleri için ve ne kadar uzatırsa uzatsınlar, eninde sonunda mahkeme kararıyla yıkılacağını çok iyi bildikleri için, yıkılan binanın yan parselinde YENİ BİR YURT inşa ediyorlar. Yeni yapı olarak yapıyorlar. Ve şu anda faal, orası da hazine arazisiydi, belediye, devlet diğer bina kesinkes yıkılacağı için, bu araziyi satın almanız için kolaylık sağlıyor ve yeni yurt binasının yapılması, açılması için her türlü kolaylığı sağlayıp, tüm izinleri veriyor. Mescid yıkmak, cami, kurs yıkmak isteyen bir zihniyet bu kadar kolaylığı sağlar mı? Hemen yan parselinde buna izin verir mi? Bu kadar hakikatlerin ters yüz edilmesi hangi saiklerle yapılmaktadır? Bütün gerçekleri cemaatimizin tabanından saklandığı gibi, yanlış şekilde tahrik, kin, nefret tohumları ekilmektedir. Bunun vebali size yeter de artar.”
Kimler bu işe sevindi?
Yıkım gecesi cemaat üyelerine ‘Direnin direnebildiğiniz kadar, her türlü zorluğu çıkarın, gerekirse bizler de sahaya iner beraber mücadele ederiz” diye talimat verildiğini ileri süren Denizolgun şunları söyledi:
“Sahte hesaplarla, trollerle, ne idüğü belirsiz kişilerle, sosyal medyada iyi algı yaptığınızı sandınız. Ama yanıldınız. İYİ İŞ ÇIKARDINIZ, ÇOK İYİ ALGI YAPTIK DİYE BİRBİRİNİZİN SIRTINI SIVAZLADINIZ. Peki bu ifadeleri kullananlar Cemaatimizin yönetiminin HANGİ MEVKİLERİNDE görev yapmaktalar? Cemaatimizin yönetiminden kimler bu işlere sevindi? Whatsapp’larda, sosyal medyada her türlü dezanformasyon içeren, algıyı farklı yöne çeken kayıtlar, videolarla neyi amaçlıyorsunuz? Ve bunları yayın, hatimlerde yayma talimatı vermeyi hangi saikle yapıyorsunuz? Bu olayın sonuçları kime yarıyor? Cemaatimizin idaresinde, işler çok buhranlı bir haldeyken algı değişmesi kime yarıyor? Bu soruları samimice sorup ipuçlarını takip ettiğinizde gerçekleri şüphesiz bulabiliriz.”
Riskli binanın yıkılmamaması halinde belediyenin sorumlu olacağını belirten Denizolgun, binayı yıktırması gereken cemaatin işi uzatabilmek için itirazlarda bulunduğunu ileri sürdü.
Cemaatin ‘Yapı kayıt belgesi aldık. Bizim binamız ruhsatlı” diye yanlış bir algıya daha sebep olduğunu iddia eden Denizolgun, “Hazine arazisine veya senin olmayan bir yere yapı kayıt belgesi alınmasının hiç ama hiçbir önemi yoktur” dedi.
Efendi Hazretleri’nin yolu bu mu?
AK Parti İstanbul Milletvekili Fatih Süleyman Denizolgun cemaatin yıkım olayındaki tutumunu şu sözlerle eleştirdi:
“Yer bizim değil, binamız 40 yıllık olup teknik ömrünü tamamlamış, çürük olduğuna dair her türlü kesin rapor var. Dahası bütün talebelerimizi, yeni ve sağlam yaptığınız binaya taşımış ve oraya kaydetmiştiniz. Zaten cemaatimizin bazı idarecileri binanın yıkılacağını çok iyi bilmekte olup, sırf uzatıp, zorluk çıkartmak, cemaatin içinde kendilerine hedef alan kötü algıyı değiştirmek cemaat gündemini kaydırmak niyetiyle cemaatimizin halis, temiz, nezih tabanını mücadele girişimine sokmuştur. Kolonlarda demirden eser kalmamış. Her yer korozyona uğramış.
Talebelerimizin bu binada bulunmasının, aman bir şey olursa ne yaparız kaygısı, endişesi olacağına, sağlam binadan, çürük binaya talebeleri taşıyıp olay, provakasyon, tahriklere sebep olunmuştur. Normalde binayı vakfın yıkması gerekirken, tüm hukuksal süreçleri uzatmak için büyük bir efor sarf edilmiştir. Yan parselde kolaylık sağlanıp hem alınmasına, hem yeni yurt yapılmasına, hem de açılmasına kolaylık sağlayan, izin veren belediyeye teşekkür edileceğine, sırf hükümete karşı cemaat içinde aleyhte bir algı, kara propaganda yapmak için algı operasyonu yapılmaktadır.
Nerede görülmüş polise, zabıtaya zorluk çıkartmak, direnmek, polise taş atmak, küfretmek, bağırmak, çağırmak, iş makinelerinin önüne atlamak, biz ölmeye geldik demek? Bunlar hangi kitapta yazıyor? Kimin yolu bu? Kimin evlatları bu? Kimin talebeleri bu? Efendi Hazretleri’nin yolu bu mu? Bu olaylar, sözler ve davranışlar, Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri’nin (k.s) evlatlarına yakışmayan tutum ve davranışlardır.”
Ya talebelerin canına bir şey olsaydı
Denizolugun, Kağıthane Belediye Başkanı Mevlüt Öztekin’in kendisine “Bırakın depremi, durduğu yerde bile tehlikeli olan bu binada bir yıkılma olsa, talebelerin canına bir şey olsa ne yapacaktık? Buna değer miydi? Aladağ’daki gibi facia olsa bunun sorumlusu vebalı sadece bizim olurdu. Bizim amacımız orada ki çocukları kurtarmaktı, Vicdanımız çok rahat. Zaten kötü bir niyetimiz olsa hemen arkasındaki başka yurda müsaade eder miydik? Zaten talebeler yeni, sağlam yurtta kayıtlı ve orada kalırken o gece hepsi çürük binaya geldi ve direndi. Polise ve zabıtaya her türlü zorluk çıkardılar. Hakaretler, bağırışlar, iş makinalarının önüne atlamalar, polise taş atmalar hepsi yaşandı. Biz diğer binaları çok kısa sürede yıkıyoruz. Burayı türlü hukuksal yöntemlerle tam 2 yıl uzattılar. Her şeyden haberleri bilgileri vardı” dediğini aktardı.
Cebir kullanmaya bizleri mecbur bıraktılar
Denizolgun, Belediye Başkanı Öztekin’in ağzından yıkım gününü şöyle anlattı:
“Gece 04:30’da biz yıkmadık yıkım emrini tebliğ ettik. Vakıf yöneticilerine gece de gideceğimizi söyledik. En son gece 01:30’da konuştuk, geliyoruz dedik. Yıkımdan 2 gün öncede haber verdik, yıkmaya geleceğiz, boşaltın tahliye edin. Bütün bu bilgileri vermemize rağmen tedbir almadılar, tahliye etmediler hatta bilakis talebeler yığıp zorluk çıkarıp, cebir kullanmaya bizleri mecbur bıraktılar. Normalde yapının sahibi yapıyı yıkmalı, onlar yıkmıyor, tahliye etleri lazım, etmiyorlar.
Tüm hukuksal süreçler tamamlanmış. Beklenmesi gereken maksimum sürelerde beklendi. Aslında o süreleri de beklemeyebilirdik. Biz istedik ki kendi rızaları, iradeleriyle tahliye etsinler. Ama tam tersi yapıldı. Biz gece 04:30’da kapıdayken yıkacağımızı söyledik, tebliğ ettik. Kapıları açmayıp, direnişe geçince, kapıları kırıp talebeleri tahliye etmeye çalıştık. Kursa vinçleri ve iş makinalarını götürdük. Vinci binaya dayayıp, talebelerin eşyalarını tahliyede yardım amaçlı da kullandık. Yıkım akşama kadar uzamasın diye erken saatte gittik ve 08:30’a kadar bekledik. Gece vakti kursu yıkmadık. İlk kepçeyi gündüz vakti 08:40’da vurduk.”
Utanarak ifade etmeliyim ki tüm iddialar yalan
Cemaat üyelerinin yıkımla ilgili tutumları için “Maalesef utanarak ifade etmeliyim ki hiçbir haklı sebep ve gerekçeleri yok. Maalesef yine utanarak ifade etmeliyim ki tüm iddialar yalan” diyen Denizolgun konuyla ilgili belgeleri de yayımlayacağını duyurdu.
Aladağ yangını başka alternatif bırakmadı
Açıklamasında “Buradan ilan ediyorum, kaçak olan, ruhsatsız olan, mevzuata aykırı yapılmış ve en önemlisi yangın ve deprem konuları için riskli tüm kurs ve yurtlar yıkılmaya devam edecektir” ifadelerini kullanan Denizolgun “Bizim yurdumuz olan Aladağ Yurdu’nda yaşanan facia, devlete bu konuda başka bir alternatif bırakmadı” dedi.
Doğru ve tutarlı tek bir beyan ve belge yok
Cemaatin birçok kurs ve hizmet binasının yıkılarak yenilendiğini hatırlatan Denizolgun, cemaatini sert sözlerle eleştirdi:
“Hemen dibinde yeni yapılan kurs olmasa, yıkılan binanın da zemini çürük olmasa, yer vakfın olsa, tapuya riskli yapı olarak şerh düşülmese, tüm hukuksal süreçler bitmese, tüm yasal süreler en uzun şekliyle lehinize olarak beklenmese, rızanızla tahliye etmeniz beklendiği halde tahliye etseydiniz, yeni yurt binamız için her türlü kolaylık sağlanmasaydı, yeni binanızda kayıtlı öğrencileri oraya ayaklanma için provoke etmeseydiniz, bazı idarecilerimizden direnin direnebildiğiniz kadar talimatları gelmeseydi, devletin polisine, zabıtasına, mahkeme kararlarına, yıkım kararlarına direnmeseydiniz, tebligatlar yapılmasaydı, haberiniz olmasaydı, efendice binayı tahliye etseydiniz, kapıları kitleyip tekbirlerle maneviyatı suiistimal etmeseydiniz, polise zabıtaya küfredip, bağırmayıp, taş atmayıp, makinaların önüne atılmayıp, zorluk çıkartmasaydınız, her zaman her sözünüz yalan olmasaydı, yaydığınız sosyal medya mesajlarınız, yalan belgeleriniz ve algılarınızla nasıl fitne girişimine sebep olduğunuz kanıtlanmasaydı, halkı kin, nefret düşmanlığına sevk etmeye çalışmasaydınız elbette bu konuyu tartışabilirdik. Çelişkili, tutarsız ve yalan beyanların dışında, doğru ve tutarlı tek bir beyan ve belge yok. Bu ifadelerimin hepsini cemaatimizin yanlış yoldaki idarecileri için kullanıyorum. Tüm hitabım başından sonuna onlara karşıdır. Tüm iyi niyetli olan, halis olan idarecilerimizi ve tertemiz itikadlı, halis tabanımızı, talebelerimizi, ihvanımızı, muhibbanlarımızı bütün beyanatından tenzih ederim.”
İlla yeni bir facia mı lazım?
Dedesi ve cemaatin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan güzel tavır ve tutumlarından örnekler veren Denizolgun şunları söyledi:
“Şu anki cemaatimizin bazı idarecileri ise maalesef herkesi rahatsız ediyor, üzüyor, kırıyor, kovuyor, atıyor, gönülleri incitip, gönülleri harap ediyor. Gönüller harap edildikten sonra her şeyiyle çürük olan, riskli yapı olan, durduğu yerde bile tehlike arz eden, her türlü hukuksal süreçlerin tamamlanıp, yıkım kararı verildiği binayı koruyormuş gibi gözükmek neye yarar? İlla Aladağdaki, Konyadaki ve daha nice yerlerde yaşanan kurs ve yurt facialarına bir yenisi daha mı eklenmesi lazım?”
AK Parti’li belediyelerimiz yardımcı ve destek olmaktadır
Denizolgun açıklamasına şu ifadelerle son verdi:
“Sonuç olarak; AK Parti hükümetimiz döneminde kurslarımız, yurtlarımız, hizmetlerimiz en rahat 18 yıllık dönemini yaşamıştır. Belediyelerimiz, idarelerimiz her türlü izin kolaylığı, ruhsat verme, tadilat yaptırma kolaylığı sağlamıştır. 2000 öncesi kurslarımızda yaşanan hiçbir baskı ve istibdat 18 yıldır hiç yaşanmamıştır. Kurslarımızın harfriyat işlerinde bile AK Parti’li belediyelerimiz yardımcı ve destek olmaktadır.
Yapılan en büyük hile doğruluktur. Çünkü hakikat yapılan tüm hileleri bozar.”
AK Parti İstanbul Milletvekili Fatih Süleyman Denizolgun, iddiaları ile ilgili belgeleri de Twitter hesabından paylaştı.
— Fatih Süleyman Denizolgun (@fsdenizolgun) November 4, 2019