Abdullah Şanlıdağ’ın Yeni Akit gazetesinde yayımlanan “AK Parti’nin Sosyolojik Tabanı” (20 Nisan 2021) başlıklı yazısının konuyla alakalı kısımları şöyle:
Ak Parti’yi destekleyen sosyolojik tabanda henüz bir fay hattı yok. Taban, Reise olan sevgisi, güveni ve davaya olan muhabbeti nedeniyle sabrediyor. Bu sabırlı bekleyişin ardında umutları, Recep Tayyip Erdoğan’ın teşkilatlara, yerel yönetimlere el atacağına olan inançları.. Yaşları 40 ve üzeri olan kuşaklar, Ak Parti öncesini gördükleri için kıyas yapıp, “ya CHP gelirse” diyerek, Ak Parti’ye destek vermeye ve ölümüne Reisin yanında durmaya özen gösteriyorlar. Ak Parti’nin seçmen kitlesi ve ona destek veren entelektüel kesim, ekonomik düzenin ve iktisadi yapının seçilmiş bir kesimin çıkarına hizmet etmesine şiddetle karşılar.
Servetin tek elde toplanması kapitalizmdir. Ak Parti, bu zalim çarkı değiştirmek üzere iktidara geldi. Ak Parti Türkiye’yi değiştirecek ve dönüştürecek büyük projeleri hayata geçirme noktasında çok mesafe kat etti. Ak Parti, tüm genel ve yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkmayı başardı ve bu millet rahat bir nefes aldı. Vesayet bitirildi. Tabii bugünlere kolay gelinmedi. Birçok badireler atlatıldı. 2007 yılındaki e-muhtırası, 17-25 Aralık yargı darbesi, Gezi olayları, 6-8 Ekim olayları, terör saldırıları ve 15 Temmuz darbe girişimi sadece bunlardan birkaçı. Şimdi ise bambaşka sorunlar ve kuşatılmışlıklarla karşı karşıyayız. ABD’nin Kuzey Irak’tan başlayıp Akdeniz’e kadar uzanan koridorda Kürt tabanlı terör devleti inşa etme projesi bitmiş değil. Suriye ve güvenli bölge konusu hakeza. Doğu Akdeniz, Karadeniz, Libya, Kıbrıs meselesi ve terör gibi hassas konulara ek olarak bir de tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını ile mücadele ediyoruz. Tüm bunlardan kaynaklanan bir de ekonomik kriz var. Bu krizden etkilenen herkes, faturayı iktidara çıkarmak istiyor. Metal yorgunluk ve önemli yerlere getirilen siyasi kimliklerin temsil kabiliyetinin olmaması, partiye zarar verdi, hâlâ veriyor. Yerel idareciler de öyle. Halktan kopuk, burnu Kaf Dağında ve kibirli, seçmenine tepeden bakan bazı belediye başkanları, vatandaşı kendilerinden nefret ettirdiler. Bununla kalınsa iyiydi, bu seçmen kitlesi Ak Parti’den soğudu.
Muhalefet, hâlâ Ak Parti’de umut gören ve Reisin mutlaka olumsuzluklara el atacağına inanan kesime oynuyor. Hem Ak Parti’den doğan iki parti ve hem de tüm muhalefet partileri Ak Parti’nin tabanına göz dikmiş durumdalar. Ekonomik krizi de fırsat bilen muhalefet, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarının nereye gittiğini soruyor. Kendileri de biliyor ki, hazinenin yabancı para stoku, yükselen döviz kuru karşısında Türk Lirasının değerini korumak amacıyla kullanılır. Arz-talep dinamikleri kapsamında işlemler gerçekleştirilir. Lakin muhalefet 128 milyar doların hesabını soruyorum derken, Tayyip Erdoğan ve yakınlarının bu parayı iç ettiklerini ima ediyorsa, ki öyle görünüyor, sonuçlarına da katlanması gerekir.
Freni patlayan kamyondan korkarım. Nerde, nasıl duracağı belli olmaz. Allah devletimize zeval vermesin. Kolay değil. Tüm dünya pandeminin neden olduğu işsizlik ve ekonomik sorunlarla boğuşuyor. Dünyanın hizmetini de yapsanız vatandaşın cebi yanıyorsa, evinde tencere kaynamıyorsa, bu millet sizi sorgulamaya başlar.
Demirel’in “tencere ve iktidar” teorisi önemli. İktidar “tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur” uyarısını dikkate almalı. Bana göre Ak Parti’nin en büyük sınavı ekonomidir. Bunu başarmak zorundadır. Bir de Z kuşağı denilen gençlik meselesi var. Ak Parti’nin sosyolojik tabanında kayma başlarsa yıkım kaçınılmaz olur. Etrafınızda sizden görünen o kadar hâin var ki, gerçek dostlarınızı seçemez olmuşsunuz. Bunca birikimin heba olmasından korkarım. Küresel ekonomik kriz var, eyvallah. 2023 için planlanan siyasi, ekonomik ve sosyal projeler hayata geçirilmeli. İstihdam ve üretime önem verilmeli, AK Parti, Türkiye siyasetini ve sosyolojisini ne yapıp edip etkilemeyi başarmalıdır. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi, seçim ittifaklarını beraberinde getirdi. Siyasetin döngüsü Cumhur ve Millet İttifakı ekseninde işliyor. Aslında bu durum Ak Parti için de bir risk anlamına geliyor. Nasıl mı? İttifak içerisinde kendinizi özgün kılan dinamiklerden ve ilkelerinizden taviz vermek zorunda kalıyorsunuz. Yani iktidarın büyük ortağı da olsanız ittifak içerisinde erimekten siz de payınızı alıyorsunuz. Bu durum sizi, geçmişte mücadele ettiğiniz birçok siyasi aktör ve çevrelerin desteğine mahkum kılar. Türkiye’yi dönüştürme projesinden reaktif siyasete dönmek çok acıdır. Geç kalınmış değil. Bugün bunları yazmazsak, iş işten geçtiğinde konuşmamızın, ahkam kesmemizin bir anlamı olmaz.
Bunca olumsuzluk ve kasırgayla Erdoğan yalnız başına nasıl mücadele etsin? Biz ne ara bu hale geldik? Özenerek büyüttüğüm evlatlarım, gidişattan memnun olmadıkları gibi, onlar da artık siyasetin güvenilecek bir liman olmadığına inanmaya başladılar.
Ömrüm olursa benim oyum 2023’te yine Erdoğan’a. Lakin 19 yıldır ıslah edemediğimiz eğitim sistemi sayesinde çocuklarımız bizim gibi düşünmüyor. Bu acı gerçeği görelim.