AK Parti ve MHP’nin gençlik teşkilatları Filistin davasının neresinde?

"Gençlik teşkilatlarının partiler geleceğinde hayatî bir role sahip olduklarını düşündüğümüzde fikrî sorumluluğun önemi daha iyi anlaşılır. Açıkçası coğrafyamızın tamamını etkileyen olaylarda genç kuşakların geri planda kalması oldukça mühim bir sorundur"

Yeni Şafak yazarı Selçuk Türkyılmaz Filistin meselesinin Türkiye kamuoyunda yeterince canlı ve etkili olamamasını siyasi partilerin gençlik teşkilatlarındaki gerçek manasıyla sahada olmamalarına bağlıyor: "Gençlik teşkilatlarının partilerin geleceğinde hayatî bir role sahip olduklarını düşündüğümüzde fikrî sorumluluğun önemi daha iyi anlaşılır. Açıkçası coğrafyamızın tamamını etkileyen olaylarda genç kuşakların geri planda kalması oldukça mühim bir sorundur."


Selçuk Türkyılmaz/Yeni Şafak

AK Parti ve MHP’nin gençlik teşkilatları Filistin davasının neresinde?

Cumhurbaşkanı Erdoğan G20 Liderler Zirvesi dolayısıyla Filistin’i bir kez daha gündeme getirdi. Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye’nin Filistin’le ilgili attığı adımlardan ve insanî yardımlarından bahsetti. Fakat asıl önemli olan uluslararası kamuoyunun İsrail üzerinde yeterince baskı oluşturmadığını söylemesiydi. Elbette bu ifadeler emperyalist ülkelerin baskılarını ve birtakım ülkelerin duyarsızlıklarını akla getiriyor. Bu sorunun uluslararası ilişkilerde ahlâkî prensiplerin hükümsüzlüğünden ve daimî üye statüsündeki ülkelerin sistemi işlemez hâle getirmesinden kaynaklandığı çok açıktır. Buna rağmen Türkiye ikili ilişkilerde ve uluslararası kuruluşlarda Filistin’le ilgili gündemi canlı tutarak çok farklı gelişmelere kapı aralamaya çalışıyor. Bu, Türkiye ve Filistin’in yanında durmaya çalışan ülkeler için oldukça zor bir sınavdır. Nihayetinde temel sorun hem iki kutuplu dünyanın hem de ABD hegemonyasındaki tek kutuplu sistemin besleyip büyüttüğü yerleşimci koloni devletin yayılmacı saldırganlığıdır. Bu açıdan Sayın Erdoğan’ın bu alandaki mücadelesinde asıl muhatap doğal olarak Amerika ve İngiltere gibi emperyalist devletlerdir. Zaten G20 Liderler Zirvesindeki konuşmasında da bu durum dile getirilmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanı G20 Liderler Zirvesi basın toplantısında yaptığı konuşmada Filistinlilerle ilgili Türkiye’nin bir girişimini daha dünyaya duyurdu. Erdoğan “İsrail’e silah ve mühimmat sevkinin durdurulmasını talep eden mektuplarının 52 ülke ve 2 uluslararası kuruluşun ortak imzasıyla bir Birleşmiş Milletler belgesi olarak yayımlandığını” hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Filistin Devleti’nin daha fazla ülke tarafından tanınması bilhassa bu dönemde çok önemli”dir dedi. İsrail’e silah sevkiyatının durdurulması yönündeki girişimin doğrudan muhatapları esas olarak ABD, İngiltere ve Kıta Avrupa’sı ülkeleri olsa da İsrail’in silah sattığı ülkelerin ima edildiğini de söyleyebiliriz. İsrail, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra eski kolonilerle silah satışları üzerinden derin ilişkiler kurmuştu. Bu, hem o ülkeleri İsrail’e bağımlı hâle getirmiş hem de İsrail’e geniş bir alan kazandırmıştı. İsrail bu ülkeleri silah yönünden teçhiz ederken İngiltere ve ABD’nin kirli ilişkilerine de aracılık etmişti. Dolayısıyla bugün Sayın Erdoğan’ın İsrail’e silah sevkiyatının durdurulması yönündeki çağrısı çok

yönlü ilişki ağlarına karşı amansız bir mücadele anlamına gelmektedir.

Türkiye’nin mücadelesinin çok yönlü olduğunu yaşayarak görüyoruz. Fakat bu mücadelenin ortaya çıkardığı siyasî sorunların içeriye yansıyan kısmında zaaf alanlarının oluştuğunu da görmemiz gerekir. Etki ajanlığı ve bağımlı yapılar gibi yine Soğuk Savaş döneminin bakiyeleri üzerinde daha önce durmuştuk. Bunlar son derece önemli olmakla birlikte Türkiye’nin uluslararası arenadaki adımları belirli bir bağlama oturtularak kamuoyuna anlatılmalıdır. Sayın Erdoğan, Filistin’le ilgili çalışmalara değinirken içerideki birtakım unsurların Türkiye’nin adımlarını değerden düşürmeye çalıştığını ifade etti. Gerçi Sayın Cumhurbaşkanı bunları dile getirmese de İsrail’le ticarî ilişkiler kesilmesine rağmen aksi yönde propaganda yapan çevrelerin faaliyetleri kafa karışıklığına yol açacak boyutlardadır. Bu alanda özellikle muhafazakâr, dindar ve milliyetçi çevrelerin aktif olduğu biliniyor. Belirli yayın organları ve gruplar, aksi yöndeki bilgilere rağmen Türkiye’nin büyük mücadelesi üzerine gölge düşürecek faaliyetler içindedir. Kuşkusuz bu da sistemli bir durumdur.

Bağımlı yapılar ve etki ajanlığı gibi yeni emperyalist ilişki ağlarını bir bağlam içinde tartışmadan, birtakım eksikliklere işaret etmemiz mümkündür. Burada AK Parti, MHP ve Cumhur İttifakı’nı oluşturan diğer partilerin özellikle gençlik teşkilatlarının faaliyetlerini eleştiri konusu yapabiliriz. Cumhurbaşkanlığına bağlı kurumların faaliyetlerini bir kenara bırakarak gençlik teşkilatlarının gündemin ne kadar içinde olduklarını sorgulayabiliriz. Hâlbuki asıl faal olması gereken yapılar bunlardır. Gençlik teşkilatlarının daha çok parti faaliyetlerine odaklandığı yönünde bir algı var. Bunun doğruluğunu ve yanlışlığını tartışmak elbette ilgili teşkilatların işidir. Fakat gençlik teşkilatlarının partilerin geleceğinde hayatî bir role sahip olduklarını düşündüğümüzde fikrî sorumluluğun önemi daha iyi anlaşılır. Açıkçası coğrafyamızın tamamını etkileyen olaylarda genç kuşakların geri planda kalması oldukça mühim bir sorundur. Onların sahada gözükmediğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!