İslamcılık kavramı çerçevesinde Akpartiye bakanlar, onu bu bakımdan değerlendirenler, "Akparti kadrosu islamcı idi, sonra bundan vazgeçti, döndü, dünyevîleşti…" diyenler var. Akpartinin demokrasi ve laiklikle ilgisi konusunda da karşıt değerlendirmeler nevcut; kimilerine göre Akparti demokratlaşmayı sağlayamadı, böyle bir derdi de yok, kimilerine göre laikliği göstermelik, kimilerine göre samimi olarak laik-demokrat…
Bu farklı ve çelişkili değerlendirmeleri okuyan ve dinleyen parti yönetici ve mensupları muhtemelen "Yahu biz neymişiz de farkında değilmişiz" diyorlardır.
Merhum Akif, öğretmeni kovdular diye köylülere verip veriştiren bir cami konuşmacısını (aslında kendini) anlatır da sonunda oda sahibinin şu ifadesini dile getirir:
Yatacağınız odanın sahibi Mestanlı Dayı,
Getirirken beni, sağ elde fener, mescidden;
«Gürül gürül okuyor hep, gürül gürül okuyor;
Yanıl da bir, deli oğlan, baban mezarda mı, sor!»
Deyivermez mi, ne dersin?..."
Sırtında yumurta küfesi bulunmayan, hürriyet ortamında neyi sallasa korkusu da olmayan kalemler atıp tutuyorlar; iç ve dış şartları asla göz önüne almadan hayal ettikleri İslam'dan, demokrasiden, laiklikten söz ediyorlar ve her biri farklı hedeflerini Akparti'nin niçin gerçekleştirmediğini soruyorlar, partiyi sorguluyorlar. Sormak ve sorgulamak vatandaşın hakkı olabilir de bence insafsızca, ölçüsüzce ve gerçek dışı değerlendirmeler yapmaları uygun değil. "Baban mezarda mı?" diye soran, Akparti'nin hangi şartlarda doğduğunu, nereden nereye nasıl geldiğini, halen içinde bulunduğu şartlarda neleri ne kadar yapabileceğini; yapamayacağı, zamanı gelmemiş bir teşebbüsün maliyetinin ne olacağını düşünen de söyleyen de bunlar arasında yok gibi. Hatta içlerinde ve içlerinden partiyi tongaya düşürmek isteyenlerin de bulunduğu kanaatini taşıyorum.
Bu değerlendirmeleri yapanlar, mesela islamcılık yönünden Partiyi temsil eden çekirdek kadronun dünü ve bugünü üzerinde ahkam kesenler onları (dün ve bugün beyinlerinin ve gönüllerinin içinde olanı) nereden ve ne kadar biliyorlar?!
"Biz beyin ve günüle olana değil, fiile bakarız" diyorlarsa, bunların dününde ülkeye şeriat mı getirilmişti, niyet ve kapılar arkasındaki bazı boş konuşmalar dışında beyan edilen ve uygulanan şeriat mıydı? Kısmen iktidar olduklarında İslam'a göre mevzuat mı değiştirildi, bankalar İslam bankaları mı oldu, meyhaneler kıraathanelere mi dönüştü, rektörler başörtüsüne selam mı durdular!? O gün olup bitenleri hikmete bağlayarak mazur görenler bugün olup bitenleri niçin hikmete bağlamıyorlar?!
Laik-demokrat bir ülkede islamcıların, "ülkeyi ve toplumu islamlaştıracağız" diyerek yola çıkmaları, parti kurmaları ve siyaset yapmaları -teori bir yana, pratikte- mümkün müdür? Bu mümkün veya uygun olmadığında böyle niyet taşıyanlar ya farklı bir politik yol ve yöntem uygulayacaklar ya da bunu caiz görmüyorlarsa siyaset dışı faaliyetler ile yollarında yürüyeceklerdir. Bir bahçeciden, kış ortasında taze kiraz bekleyip bunu neden yetiştiremediği için onu eleştirenler, değiştiğini iddia edenler meyve ziraatinden bîhaber olanlardır.
İslamcılığı yalnızca siyaset, devlet ve bir partiye odaklamanın yanlışlığını bir başka yazıda ele alacağım.
YENİ ŞAFAK