"AK Parti ve CHP'nin Demokratlık Derecesi"

Atilla Yayla, Yeni Şafak'ta kaleme aldığı yazıda AK Parti ve CHP'nin mutabık olamadığı "millî irade", "dış politika" ve "eğitim" meselelerini baz alarak mezkûr iki partinin "demokratlık" dereceleri hakkında kanaatlerini dile getiriyor.

Atilla Yayla - AK Parti'nin ve CHP'nin Demokratlık Derecesi / Yeni Şafak

Bu satırlar kaleme alınırken, AK Parti ile CHP arasındaki koalisyon görüşmelerinin bir sonuç vermediği açıklandı. Öyle görünüyor ki tekrar seçime gidilecek. Bununla beraber, uzun zaman alan görüşmeler adı geçen partilerin demokratlık derecesini tespitte kullanabileceğimiz bazı veriler ortaya çıkardı.

Önce siyasî partilerle ilgili bir iki noktanın altını tekrar çizeyim. Partiler demokrasinin vazgeçilmezleridir. Partiler olmaksızın demokrasi işletilemez. Bununla beraber, parti içinde demokrasinin işlemesiyle tüm ülkede demokrasinin işlemesi arasında bir çelişki olduğu söylenebilir. Bunun farkına varmayanlar genel bir yöntem ve sistem olarak demokrasi ile partilerin iç demokrasisini birbirine karıştırır ve bir ülkede “parti içi demokrasi” olmadan demokrasinin kurulamayacağını ve çalıştırılamayacağını söyler. Bu kısmen doğrudur ama bildiğimiz anlamda ve formatta demokrasinin partilerde tümüyle egemen olması düşünülemez. Parti demek örgüt demektir ve her örgüt ister istemez bir hiyerarşiye, yani görevler ve yetkiler sıralamasına dayanır. Şu veya bu derecede bir hiyerarşi olmaksızın partiler bir arada tutulamaz ve onlardan beklenen fonksiyonları yerine getiremez.

Partilerin demokratlığını değerlendirmek için parti içi nispî çoğulluk ve demokrasi yanında, partilerin siyasî felsefelerine ve ülkenin temel sorunlarına yöneliş biçimlerine de bakmak gerekir. AK Parti ile CHP arasındaki görüşmelerde ortaya çıkan bilgiler bize bu fırsatı sunuyor. Yeni Şafak'ın Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'nin yazdığına göre (“Anlaşmaya varılamayan 7 madde”, 11 Ağustos) iki parti 7 konuda anlaşamadı. Bence bunlar arasında en önemlileri “millî iradeye yüklenen anlam”, “dış politika” ve “eğitim”.

Bu üç alandaki görüşleri AK Parti ile CHP'nin demokratlık derecesi hakkında ipuçları veriyor.

Şüphe yok ki en önemlisi millî irade meselesi. Partilerin bu konudaki görüşleri diğer konulardaki görüşlerine de şekil veriyor. Ortaya çıkan tablo beni şaşırtmadı. AK Parti demokratik usûllerle iş başına gelen hükûmetlerin devleti yönetmesini, CHP ise devletin hükûmeti sınırlamasını ve ülkeyi yönetmesini istiyor. Bu tavır CHP'nin halkın değil devletin partisi olduğunu ve gerçek iktidarı bürokratların eline bırakmak istediğini gösteriyor.

CHP dış politikayı eskiden olduğu gibi halkın tercihlerinden tümüyle kopartıp laisist bir eksene oturtma peşinde. Bu da neticede dış politikanın bürokratlar tarafından belirlenmesi anlamına gelecektir. Bunu da daha önce tecrübe ettik. Halkının çoğu Müslüman olan Türkiye on yıllarca İslâm dünyasına sırtını dönen tek boyutlu bir dış politikayı sürdürdü. CHP, AK Parti iktidarları zamanında değişen bu dış politikaya geri dönme arzusunda. AK Parti ise yine milletin tercihlerinin belirleyici olmasını, yani iplerin atanmışların değil seçilmişlerin elinde olmasını istiyor.

CHP eğitimin de esas itibariyle bir devlet alanı olduğu kanaatinde. 28 Şubat döneminin despotik kesintisiz 8 yıl ilköğretim uygulamasını hortlatarak İmam Hatip'lerin orta kısmının kapatılmasını planlıyor. Toplumun din eğitimiyle ilgili taleplerine kulak vermiyor. Nitekim, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu 7 Haziran seçimleri kampanyasında katıldığı bir televizyon programında eğitim işini uzmanlara, yani bürokratlara bırakacağını söylemişti. Bu tavrın demokrasiyle bağdaştığı söylenebilir mi?

CHP'nin demokrasi teorisi açısından daha doğru pozisyonda durur göründüğü tek nokta zorunlu din dersleri meselesi. CHP din derslerinin seçmeli olmasını istiyor. AK Parti ise bu dersin din değil din bilgisi ve kültürü dersi olduğunu söyleyerek karşı çıkıyor. Bu noktada AK Parti'nin yanıldığı kanaatindeyim. Sanırım din eğitimi ile devletin din eğitimi vermesi birbirine karıştırılıyor. Din eğitimi elbette önemli bir toplumsal ihtiyaç. Ancak, bunu devletin yapması ne şart ne de en iyi yol. Yüz yıllardır devletlerin verdiği din eğitimi sayesinde mi Müslümanlık bu günlere geldi? Diğer birçok alanda hayli devletçilik karşıtı bir tutum benimseyen bir partinin sıra din eğitimine gelince devletçilik rengine bürünmesi açık bir çelişki.

Şüphe yok ki, partilerin demokratlık derecesini daha çok mesele açısından ve daha geniş şekilde değerlendirmek hem âdil hem de yararlı bir davranış olur. Ancak, burada ele alınan üç mesele açısından değerlendirildiğinde CHP'nin karnesinin AK Parti'nin karnesinden daha kötü olduğu görülüyor. Bu karnelerle, AK Parti kırık bir notu da olsa sınıfı geçebilir ama CHP kesin sınıfta kalır…

Yorum Analiz Haberleri

Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!