AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, parti genel merkezinde gerçekleştirilen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM toplantısı dolayısıyla geçen hafta ABD'ye gittiğini daha sonra da Almanya'ya bir "devlet ziyareti" gerçekleştirdiğini hatırlatan Çelik, BM toplantısında verilen mesajların dünyadaki konjonktür açısından özel bir önemi olduğunu söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump ve yönetiminin işbaşına geldiğinden beri daha önce görülmeyen bir tablo ile karşı karşıya gelindiğini belirten Çelik, "İlk defa belki de 2. Dünya Savaşı'ndan sonra transatlantik ilişkilerde bu derece tartışmanın yaşandığı bir dönemden geçiyoruz." diye konuştu.
Çelik, bir bakıma 2. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan düzenin aynen devam etmediği konusunda herkesin mutabık olduğunu ancak bu durumun neye evrileceği konusunda ise kimsenin bir kestirimde bulunmadığını bildirdi.
Geleneksel olarak ABD başkanlarının Avrupa entegrasyonunu desteklediklerini ancak ilk defa Başkan Trump'ın İngiltere'nin Brexit sürecini desteklediğini anımsatan Çelik, bunun çok şaşırtıcı olduğunu ifade etti.
Trump'ın Almanya Şansölyesi Angela Merkel'i göç konusunda eleştirdiğine dikkati çeken Çelik, "Halbuki göç konusunda belkide duvarlar örmek yerine köprüler kurma konusunda diyaloğa en açık lider şu anda Avrupa'da Sayın Merkel." dedi.
Paris İklim Anlaşmasıyla ilgili bir tartışmanın da ortaya çıktığını ancak en önemli tartışmanın NATO meselesi ile ilgili ortaya çıktığını dile getiren Çelik, Başkan Trump'ın Avrupa ülkelerinin NATO'ya daha çok yardım etmesi gerektiğini, kendilerinin Avrupa'nın güvenliğini tek başına mevcut bütçelerle karşılamayacaklarını söylediğini aktardı.
Çelik, "Bu tabii hakikaten 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan liberal düzendeki en büyük çatlaklardan bir tanesi. Çünkü esas olarak Amerika ve Avrupa arasındaki bu güvenlik konsensüsü bu düzenin omurgasını oluşturuyor, bu düzenin omurgasına dönük açık bir ifadeydi bu." diye konuştu.
Tartışmalar üzerine Merkel'in "Artık güvenliğimiz açısından eski dostlarımıza güvenemeyeceğimizi Avrupa'nın kendi başının çaresine bakması gerektiğini düşünüyorum" demek zorunda kaldığını vurgulayan Çelik, "Bu ifadeler 2. Dünya Savaşı sonrasında çıkarılan dersler, kurulan düzen, ortaya çıkan liberal konsensüs, bu çerçevede oluşan NATO güvenlik konsepti ve benzeri konularda ciddi bir sarsıntı olarak önümüze geldi." ifadelerini kullandı.
"BM'nin büyük bir reforma ihtiyacı var"
Trump'ın son olarak, İran'la ilgili P5+1'in gerçekleştirdiği nükleer anlaşmadan çekileceğini anlatan Çelik, Avrupa ülkelerinin ise bu anlaşmanın arkasında olduklarını ve anlaşmanın devam etmesi gerektiğini söylediklerini belirtti.
Ömer Çelik, "Bütün bu tablo şunu ortaya koyuyor, dünyadaki bildiğimiz kuralların, usullerin, bildiğimiz paktların ciddi bir şekilde sarsıntı geçirdiği ya da bunların ciddi bir eleştiriye tabi tutulduğunu hem de sistemin içinden eleştiriye tabi tutulduğunu ve sarsıcı bir şekilde çeşitli zeminlerde ele alındığını gösteriyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM toplantısında "Dünya 5'ten büyüktür" ifadesi altında değerlendirilebilecek mesajların büyük bir ilgiye sahip olduğunu açık bir şekilde gördüklerinin altını çizen Çelik, şunları söyledi:
"14'e yakın baş başa görüşmeleri oldu Sayın Cumhurbaşkanımızın, bütün bu görüşmelerde aslında Birleşmiş Milletlerin büyük bir reforma ihtiyacı olduğu, bu reformun gerçekleştirilmesi konusunda herkeste bir arayış var fakat kimse Cumhurbaşkanımız kadar berrak bir şekilde ifade edemiyor. Hatta şunu ifade edebiliriz ki ikili görüşmelerde bu görüşe katıldıklarını söyleyenler, bununla ilgili analizlerini, hazırlıklarını paylaşanlar maalesef dışarıda bazen bunu açıkladıkları şekilde net bir şekilde ortaya koyamıyorlar. Dolayısıyla bir bakıma Türkiye Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulundaki konuşmasıyla da hem dünyanın vicdanı olma konusundaki liderliğini sürdürüyor hem de bu bahsettiğim düzenin değişimi, 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan liberal düzendeki sarsıntılar yeni arayışlar paktların yer değiştirmesi gibi bir takım denklemler içerisinde, bu yeni arayışlar içerisinde model ortaya koyabilen, Birleşmiş Milletlerin yapılanmasından tutun da diğer ilişkilere kadar model ortaya koyabilen bir ülke olarak ortaya çıkıyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önerdiği modelleri görüştüğü liderlerle de paylaştığını dile getiren Çelik, "Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu bu tablonun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda çok büyük bir ilgi gördüğünü görüyoruz." ifadesini kullandı.
Ömer Çelik, bütün bu tartışmaların ortasında her tarafla konuşabilen, her tarafla ilişkisini sürdürebilen, her tarafla köprüler kurabilen merkezi ülke olarak Türkiye'nin konumunu sürdürmeye devam ettiğine dikkati çekti.
Erdoğan'ın daha sonra Almanya'ya "devlet ziyareti" gerçekleştirdiğini anımsatan Çelik, bu ziyaretin iyi planlandığını, Almanya tarafından iyi bir şekilde hazırlanıldığını aktardı.
"Aşırı sağın kullandığı bir matruşka var"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya ziyaretini olumsuz resmetmek için ellerinden gelen çabayı gösteren bir takım çevreler olduğunu üzülerek gördüklerini dile getiren Çelik, bunun analiz edilemediğini ve "Niye aşırı sağ yükseliyor" sorusunun gündeme geldiğini ifade etti.
Çelik, "Aşırı sağın kullandığı bir matruşka var, onlar Cumhurbaşkanımıza düşmanlık ederek aynı o matruşka bebeklerde kaldırdığınızda altından başka bir şey çıkar, bunun altına Türkiye düşmanlığını saklıyorlar, onu kaldırdığınızda altında İslam düşmanlığı saklı, onu kaldırdığınızda esasında altında antisemitizm saklı. Avrupa'da herkesin görmesi gereken şey şu, hala antisemitist duygular bu aşırı sağ tarafından şimdi İslam düşmanlığı öne çıkarılarak örtülüyor. Dolayısıyla İslam düşmanlığına kim prim veriyorsa, kim buna sessiz kalıyorsa aynı zamanda antisemitizmin de yükselmesine de çanak tutmuş oluyor." değerlendirmesinde bulundu.
Son matruşkanın kaldırılması durumunda altından 'eurofobia' yani Avrupa değerlerine düşmanlığın çıktığını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla bunlara sessiz kalan, 'biz bunları idare edersek bunların oyunu alırız' diyen, 'aşırı sağın politikalarını benimsersek aşırı sağın oy almasını engelleriz' düşüncesine kapılan siyasetçiler farkında olmadan Avrupa'nın temel değerlerini ve Avrupa entegrasyonunu sarsan, buna düşmanlık eden siyasi hareketlerin yükselmesine imkan vermiş oluyorlar. Daha önce de söyledim, Avrupa'nın DEAŞ'ı aşırı sağdır. Ortadoğu için DEAŞ ne ifade ediyorsa, Avrupa için de aşırı sağ onu ifade etmektedir. Ortadoğu'da DEAŞ hangi amaçlara ve hangi emellere sahipse, insanlık karşıtı amaçlara ve insanlık karşıtı emellere sahipse, Avrupa'daki aşırı sağ da aynı insanlık karşıtı amaçlara ve emellere sahiptir."
Aşırı sağcı politikacıların Avrupa'da yürürlüğe koyduğu bir takım politikaların IŞİD’i yükselten bir ideolojik zemin oluşturduğunu anlatan Çelik, IŞİD’in ortaya koyduğu eylemler, tutumlar ve söylemlerin de Avrupa'da aşırı sağı besleyen bir yapı oluşturduğuna işaret etti.