Mehmet Ocaktan’ın Karar’daki köşesinde yayımlanan konuyla alakalı yazısı (26 Kasım 2018) şöyle:
AK Parti’nin Dereleri MHP’ye Akıyor
Herkesin bildiği gibi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, Türkiye’deki siyasetin genetiğini de kökten değiştirmiş bulunuyor. Her ne kadar fikri planda bu sistem ‘koalisyon’ mantığına karşı bir anlayışa dayanıyor olsa da, uygulamada ancak koalisyonla yürüme imkanı olan bir sistem.
Nitekim gerek genel seçimlerde, gerekse yerel seçimlerde ortaya çıkan tablo, koalisyonsuz yürümenin imkansız olduğunu net olarak ortaya koymuş bulunuyor. Bilindiği gibi yerel seçimlerin gündeme geldiği ilk günlerde Cumhur İttifakı’nda yaşanan sıkıntılar dolayısıyla, AK Parti ve MHP yerelde seçimlere ayrı ayrı gireceklerini açıkladılar ve “Herkes kendi yoluna” diyerek kendilerine yeni bir yön tayin etmişlerdi.
Ancak seçmenin nabzının ortaya çıkardığı fotoğraf, başka bir duruma işaret ettiği için her iki partinin de ancak birlikte hareket ederek başarıya ulaşabilecekleri gerçeğini adeta partilere dayatmış oldu.
Şimdi kartlar yeniden karıldı, toplamalar-çıkarmalar yapıldı ve AK Parti ile MHP yerel seçimlere yine Cumhur İttifakı mantığı içinde irmeye karar verdiler. Artık şunu kabul etmek gerekiyor ki yeni sistemin ruhu da, matematiksel verileri de Türkiye’nin bundan sonra yoluna koalisyonla devam etmesini zorunlu kılmaktadır.
Ayrıca hem yeni sisteme iman edip, sonra da parlamenter sistemin kurallarıyla hareket etmek mümkün değildir. Sadece iktidar partilerinin değil, muhalefet partilerinin de ittifaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır.
Bu çerçeveden bakıldığında, bütün siyasi partilerin yeni sistemin kodlarını doğru okumalarının zarureti bir kez daha ortaya çıkmış bulunuyor. Ve hemen belirtelim, bu konuda en rasyonel siyaseti MHP yapıyor, dolayısıyla bu siyaset oyununun kazananı da doğal olarak MHP’dir.
Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki MHP lideri Devlet Bahçeli, 24 Haziran öncesinde erken seçim adımını atarken, sonuçları kendi hanesine yazılacak çok rasyonel bir seçim analiz yapmış. O gün herkes, Bahçeli’nin 2002 seçimlerindeki tavrını sergilediğini düşünerek, bu yeni çıkışını biraz tebessümle karşılamıştı. Ama sonra görüldü ki, Bahçeli yeni dönemin kodlarını iyi analiz etmiş ve maksimum faydayı hedefleyen bir adım atmış.
Kanaatim odur ki, Bahçeli Cumhur ittifakı ile çok net olarak iki hedefe odaklanmıştı. Birincisi baraj tehlikesini bertaraf etmek, ikincisi ve de en önemlisi ise bugüne kadar AK Parti içinde yer alan memnuniyetsiz sağ karakterli seçmen için cazibe merkezi oluşturmak...
Hatırlayalım, seçim öncesi yapılan anketlerin hiçbirinde MHP’nin oy oranı yüzde 7’nin üzerinde görünmüyordu. Ama seçim sonuçları MHP’nin oyunun yüzde 11 olduğunu ortaya koydu. Buna mukabil 1 Kasım seçimlerinde oyu yüzde 49.8 olan AK Parti ise 24 Haziran seçimlerinde yüzde 42’lere düştü. Bu rakamlar gösteriyor ki AK Parti’nin oyları MHP’ye akıyor.
İki parti arasında zaman zaman ortaya çıkan küçük çaplı krizlerde, “Bahçeli bu ittifakı bitirir mi?” benzeri sorular gündeme gelir. Elbette böyle bir ittifakı Bahçeli’nin bozma ihtimali asla yoktur, zira böyle bir tavrın siyaseten de, mantıken de bir izahı olamaz.
Mevcut siyasi yapının gidişatını doğru okuyan bir göz, sağın farklı eğilimlerinden oluşan AK Parti’den, başka partilere gitme ihtimali olan oyların doğal olarak akacağı adresin MHP olduğunu rahatlıkla görecektir. 24 Haziran seçim sonuçları bunun en önemli göstergesidir. Muhtemelen işin başında, yerel seçim ittifakı konusunda AK Parti’nin isteksiz davranmasının en önemli nedenlerinden birisi de bu oy geçişkenliğidir. Anketlerin diliyle ifade etmek gerekirse; halihazırda CHP ve İYİ Parti 24 Haziran’daki oylarını koruyor, ama MHP oyları artıyor. Şunu açıkça ifade etmek gerekiyor ki, MHP’nin oy anlamında beslendiği tek kaynak AK Parti havuzudur. Ve bu havuzdaki suyun akış yönü de MHP’dir.
Aslında bu, AK Parti’nin gönül rızası ile kabul edebileceği bir durum değil. Düşünün ki Türkiye’nin en büyük partisi, sırf MHP’nin gönlünü hoş etmek için bazı illerde ve ilçelerde aday çıkarmayacak, bugüne kadar AK Parti’nin aklının ucundan bile geçmeyecek bir durum. Ama MHP’den başka bir çaresi yok... Eğer AK Parti kuruluşunda ortaya koyduğu ortak aklı yeniden inşa ederek derlenip toparlanamazsa, MHP’nin gelecek seçimlerde daha da güçlenmesi kaçınılmazdır.