AK Parti Kongresi Üzerinden AB Aşkı Depreşenler

AK Parti Kongresi üzerinden yapılan "AB'den uzaklaştık, Ortadoğululaşıyoruz, Türk-İslam sentezi" yorumları ne ifade ediyor?

HAKSÖZ-HABER

Pazar günü yapılan AK Parti Kongresinde AB vurgusunun geri planda kaldığına ilişkin eleştirilerin birbirinden çok farklı kesimlerin buluşma noktası olması ne anlam ifade ediyor?

AK Parti Kongresi gerek salondaki misafirlerin oluşturduğu kompozisyon itibariyle, gerekse de Başbakan Erdoğan’ın yaptığı uzun konuşmadaki vurguları ile Türkiye’nin dünyadaki yerine ilişkin tartışmaları yeniden gündemleştirdi. Daha kongre devam ederken çeşitli televizyon kanallarında yorum yapan gazeteciler Başbakanın konuşmasıyla Türkiye’nin adeta AB’ye sırtını dönmüş bir pozisyona oturduğu eleştirisinde bulundular. Türk-İslam sentezine dönüş ya da Ortadoğululaşma vb. tanımlar pek çok yayın organında eleştiri ya da uyarı tarzında dile getirildi.

Gerek davetli topluluğunun kimlerden oluştuğuna bakıldığında gerekse de yabancı misafirlerden kongrede selamlama konuşmaları yapan isimler göz önüne alındığında gerçekten de sözü edilen bu izlenimin ortaya çıkması doğaldı. Mısır Cumhurbaşkanı Mursi, Hamas lideri Halid Meşal, Irak Kürdistan Federe Yönetimi lideri Mesud Barzani, Irak İslam Partisi eski başkanı Tarık Haşimi ve daha pek çok isimden oluşan manzaranın Türkiye’nin klasik Batıcı kadrolarına ve aydınlarına çok da olumlu bir görüntü vermeyeceğini tahmin etmek güç değildi.

Bu kaygıyla “Ortadoğululaşıyor muyuz?” “AB hedefinden uzaklaşıyor muyuz?” sorularının bir kere daha ve yüksek sesle dillendirilmesine hep beraber şahitlik ettik.  Garip olan AK Parti’yi sürekli AB’ye sırt çevirmekle suçlayan bu çevrelerin AB’nin uzunca bir süredir izlediği siyaseti hiç sorgulamamaları. AB’yi oluşturan ülkelerin son 10 yılda giderek daha sağcı-muhafazakar, yer yer ırkçı bir konuma oturmaları, 11 Eylül sonrası konjonktüre uygun olarak Müslümanlara dışlayıcı bir tutuma yönelmeleri görmezden geliniyor. Kaldı ki, Türkiye AB ilişkileri açısından da AB’nin Kıbrıs sorununda Türkiye’ye karşı çok  sert bir tutum takındığı ve 70 milyonu aşan bir Türkiye’yi nüfusu 1 milyonu bile bulmayan Kıbrıslı Rumlar karşısında tümüyle zayıf bir konuma itmesi de bir sorun olarak görülmüyor. Yeter ki AB memnun edilsin de bedeli ne olursa olsun mantığıyla hareket ediliyor. 

Bu kaygı sahiplerinin geneli için gerçek manada dünya demek Batı demektir ve Batı dışında bir tercih asla düşünülmemeli bile! Bu sebeple telaşlanmaları çok temelsiz değil. Hele hele küçük gördükleri, uzaklaşmaya çalıştıkları, yer yer nefret ettikleri Ortadoğu onlar için tam manasıyla bir olumsuzluk simgesi. Bunu açıkça dile getirmek yerine AB kutsaması üzerinden eleştiri getiriyorlar. Onları anlamakta zorluk çekmiyoruz.

Şaşırtıcı olan dindar diye bilinen kesimlerin tavrı. Örneğin Zaman gazetesinde bazı köşe yazarlarının da “AB’den uzaklaşıyor muyuz?” kaygılı korosuna destek olmaları çok ilginç. AB’den uzaklaşma eleştirisinin tek başına AB severlikten ibaret olmayıp, Türkiye’nin Ortadoğu’ya ilişkin tutumuna da karşı bir tavır almakla iç içe geliştiğinin görülmesi gerekirken bu kesimlerin de müzmin Batıcı aydınlarla aynı eleştirileri dillendirmeleri durdukları yerin kırılganlığına işaret ediyor. 

 

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm