AK Parti'nin yerel seçimlerden oy kaybıyla çıkması adeta bir yenilgi olarak gösteriliyor. Bunu, bir yandan, AK Parti iktidarının ne pahasına olursa olsun düşürülmesi çalışmalarına katılanlar, öte yandan da böyle bir 'yenilgi' analizinin AK Parti'yi 'doğru yol'a getireceğini düşünenler yapıyor.
Bence AK Parti'yi olduğundan zayıf göstermek iki yönlü bir hata. Birincisi; bu, seçimden oylarını sadece yüzde iki oranında artırarak çıkabilen, ama 'zafer' kazandığına inandırılan CHP ve MHP'nin bundan sonra iktidara alternatif olma çabalarını aksatabilir.
İkincisi; AK Parti'nin olduğundan zayıf gösterilmesi bu partinin reformcu kimliğine dönmesi yerine 'savunmaya' çekilmesiyle sonuçlanabilir. Özgüvenini kaybeden, reformların karşılık görmediğini sanan bir AK Parti tam da statükonun istediği bir kıvama gelir. Kapatma davasının ardından 'statüko güçleri' ile uzlaşma arayışına giren bir parti, seçim sonrası bir 'yenilgi' psikolojisiyle bütün reformcu kimliğini kaybedebilir.
Başta, Ergenekon soruşturmasına siyasal destek dahil olmak üzere, Kürt sorunu konusunda inisiyatif almaktan, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile diyalog kurmaktan, Ermenistan'la açılım, Kıbrıs'ta çözüme destek politikalarına destek vermekten ve AB sürecini hızlandırmaktan 'çekinen', 'risk' almak istemeyen, edilgen bir parti haline gelebilir AK Parti.
Zaten seçim sonrası bazı kesimlerin ortaya koyduğu abartılı AK Parti yenilgisi tablosunun da arkasında böyle bir strateji yatıyor. Medya bu konuda etkili. Bırakın kamuoyunu, AK Parti yöneticileri bile bu seçimleri kaybettiklerine inanmaya başlayacaklar neredeyse.
Niyetim, AK Parti'ye olmadık bir şekilde özgüven aşılamak, siyaset ve yönetim hatalarını örtmek değil. Tabii ki AK Parti, iktidarının 7. yılında oy kaybını fırsat bilerek bir 'muhasebe' yapmalı. Ancak bunu yaparken tabloyu doğru okumak zorunda. Aksi halde tuzağa düşer; 'iktidarsızlaşma', statükoya teslim olma, reform iradesini kaybetme, idare-i maslahatçı bir partiye dönüşme tehlikesi belirir ufukta. Sonuçta 'çiçek' gibi bir parti olur, ama tek mevsimlik.
Şimdi seçim sonuçlarına bakalım; AK Parti 45 ilde belediyeyi kazanmış, en yakın takipçisi CHP'nin kazandığı il sayısı 13. Büyükşehir belediyelerinin 10'unu almış. CHP ise 3. Genel seçime en yakın gösterge olan il genel meclisi seçimlerinde AK Parti'nin aldığı oy oranı 39; CHP ise 23. Üstelik AK Parti iktidarının 7. yılında ve küresel bir ekonomik krizin ortasında çıkmış bu seçim tablosu. 1984 yerel seçimlerinden bu yana hiçbir partinin ulaşamadığı, hatta yaklaşamadığı % 39 oy oranından söz ediyoruz... Bu partiyi nasıl yenik ilan ediyorsunuz?
AK Parti hâlâ Türkiye'nin her yerinden oy alabilen tek parti. Bir partinin iktidar alternatifi olabilmesi için bunu başarması şart. AK Parti dışında ise böyle bir parti yok. CHP'nin performansına bakın; genel oy oranı % 23. Yetmedi, bu parti Türkiye'nin 26 ilinde % 10 barajının altında! Hatta bırakın % 10'u, CHP 17 ilde % 5 barajının altında bulunuyor. MHP'nin % 10 barajının altında kaldığı illerin sayısı da 21. AK Parti ise Türkiye'nin tüm illerinde yüzde 20'nin üstünde oy almış, bırakın yüzde 10'u. Ayrıca, AK Parti 62 ilde birinci parti konumunda. CHP'nin seçimlerde birinci çıktığı illerin sayısı ise sadece 7. MHP için bu rakam 2... DTP, bu iki muhalefet partisiyle kıyaslandığında il birinciliklerinde 'anamuhalefet' rolünde; 9 ilde birinci.
Bu tablodan AK Parti için yenilgi çıkmaz. Aslında yenilgi psikolojisi pompalayarak statüko güçleri değişime 'dur' diyor. Dün kapatma davasıydı, bugün yanlış seçim analizleri. Devam edeceğiz...
ZAMAN