Bir toplumu ayakta tutan en sağlam müessese olan ailenin ülkemizde çökme sürecinde olmasının üç önemli sebebi var:
1. Birkaç asırlık "muasırlaşma ve medenîleşme" gayretlerimize rağmen modernizm ve "medeniyet", Türkiye'ye arka kapıdan girdi. Kenyalı profesör Ali Mazruî, İslâm dünyasındaki modernleşme teşebbüslerinin bu ülkelerde meydana getirdiği keşmekeşe şu dört noktada dikkat çeker: (1) Sanayileşme olmadan kentleşme; (2) Üretime dönük insan gücü yetiştirememe ve ezberci eğitim; (3) İlim zihniyetinin gelişmemesi ve Din'in çöküşü; (4) Kapitalist disiplin olmadan kapitalist tamah. Ülkemizde eğitimden iç göçlere ve kentleşmeye kadar, Cumhuriyet döneminde hiçbir konuda bir master planın olmadığı ortadadır. Üstüne üstlük, eğitim sistemimiz insan adına ideolojik robot yetiştirmeyi hedef aldığı, Cumhuriyet öncesi dönemde asırlardır insan yetiştiren ve toplumun bağlarının kurulduğu müesseseler olan tekyeler ve zaviyeler de kapatıldığı için, aile de, gittikçe ve biz daha çok "modernleştikçe" söz konusu keşmekeşlikten nasibini alıyor.
2. Artık en dindar evlerimizde dahi, içinde bir önceki neslin doğup büyüdüğü ailelerde bile bulunan manevî-ahlâkî atmosfer yok. Kızlara da erkeklere de artık eş, anne ve baba adayları olarak bakılmıyor. Dolayısıyla bugünkü nesiller; eş, anne veya baba olma adına ulaşılması gereken olgunluğa çok geç yaşta belki ulaşabiliyor veya bu olgunluğu hiç bilmiyor. Buna ek olarak, ailelerde gittikçe yozlaşma yaşandığı için çocuklar, örnek eş, anne ve babalar da göremiyor. Evlenmek ve aile kurmak, hayatımızın temellerinden değil, hayatın sıradan unsurlarından ve ömrün geçilmesi gereken sıradan merhalelerinden biri olarak görülüyor; en fazla, biyolojik bir zaruret olarak kendini gösteriyor. Evlenirken de akıl, mantık, irade ve sevgi birlikte değil, hemen tatmin isteyen geçici hisler ve biyolojik hevesler hükmediyor. Medyanın da şiddetli tesiri ve provokasyonuyla cinsellik, ilköğretim çağına kadar düşmüş durumda. Evlenme çağında eş, anne ve baba adayları, birbirlerini cinsel nesne olarak görüyor. Yapılan araştırmalara göre, gençlerin % 80'i flört ediyor ve bu tehlikeli gelişmenin beraberinde getirdiği en önemli problemlerden biri, 18 yaş ve altındaki gençlerde görülen ve daha başka pek çok probleme yol açan kürtaj patlaması. Evlenecek gençlerin de kabulüyle birlikte anne ve babaların tecrübesine dayanan görücü usulüyle evlenmelerin yerini, sadece yeni tanışmış gençlerin tercihleri alıyor. İngiltere'de Aberdeen Üniversitesi Yüz Araştırmaları Laboratuvarı'nca yürütülen bir araştırmaya göre, ilk tanışma ve bakışta yalnızca seks ve egonun tatmini hükmediyor. Evlilikler, eskiden beri birbirleriyle tanışan ve aynı kültür, âdet ve gelenekleri paylaşan ailelerden değil, çoğunlukla kültür, âdet, gelenek ve görenekleri farklı ve başka başka şehir veya bölgelere mensup ailelerden oluyor. Dolayısıyla aileler arası kaynaşma yaşanamadığı gibi, söz konusu farklılıklar, evlenen çiftlerde de büyük problemlerin doğmasına yol açıyor.
3. Modernizmin en önde gelen eksisi, fıtrata, yani Cenab-ı Allah'ın kâinatı, "tabiat"ı ve insanı ona göre yarattığı aslî modele ters bir yön takip etmesidir; modernizm, fıtrattan sapmadır. Fıtrattan sapma nasıl eko-sistemde çöküntüler meydana getiriyorsa, menfî tesirini fertler, aileler ve toplumlarda da göstermektedir. Bunu en iyi görenlerden olan iki Nobel ödülü sahibi Fransız doktor Alexis Carrel, "Modern medeniyetimiz, insanın dışında kurulmuştur. Çevre, aslî insanî karakterimize göre değil, nefsanî zevklerimize göre şekillenmektedir. Oysa Allah'ın varlığına gerçekten inanmış ve mantıkî olsaydık, O'nun koyduğu kanunları tetkike ve tatbike koyulurduk. O'na ait "tabiî" kanunları kendi arzumuza göre değiştiremeyiz. Meselâ, bir kadın erkek olamaz ve erkeğin işine koşulamaz. Dünya, gerçekten insan olanlar tarafından organize edilmelidir; medeniyetimizin ürettiği hayalet insanlar tarafından değil." der. Mevzua inşallah devam edeceğiz.
ZAMAN