İşgalci İsrail’in Gazze Şeridi ve halkına karşı yürüttüğü soykırım savaşının üzerinden bir yıl geçti.
Gazze Şeridi’ndeki hükümet medyasına göre, İsrail’in düzenlediği saldırılarla “Filistinli aileleri sistematik olarak öldürme politikası” sonucunda 902 aile nüfus kayıtlarından silindi. Onlarca aileden ise geriye sadece bir kişi kaldı.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) tahminlerine göre, bu yılın başında Gazze Şeridi’nde en az 17 bin çocuk ebeveynsiz ve refakatsiz kaldı.
Beni neden yalnız bıraktılar?
Gazze’de binlerce çocuk henüz okul çağına gelmeden önce yaşam ve ölümün ince çizgisinde mücadele etmeyi öğreniyor.
İsrail’in saldırıları sonucunda ailelerini kaybeden bu çocuklar, yanlarında kendileriyle oyun oynayacak veya yıkım ve kaybın ortasında yaşamanın yolunu gösterecek bir baba, bir anne, hatta bir kardeş bile bulamıyorlar.
Sinan Ebu El-Atta da, henüz okul çağına gelmeden ailesini kaybeden bu çocuklardan biri.
Sinan’ın babası futbolcu Ahmed Abu el-Atta, annesi eczacı Ruba ve kardeşleri Kenzi ve Muhammed’in yanı sıra büyükannesi ve amcasının eşi İsrail işgal güçlerinin saldırısında hayatını yitirdi.
Bugün Sinan ile ilgilenen akrabası Umm Wael de, İsrail’e ait savaş uçaklarının kendisi ve ailesinin yaşadığı evi hedef alan saldırısından sağ kurtulmayı başardı.
Umm Wael Fokus Plus’a yaptığı açıklamada, Sinan’ın İsrail’in saldırılarında canını kurtardığını ancak ağır yaralanarak sol gözünü kaybettiğini, ayağına platin çubuklar takıldıktan sonra tekerlekli sandalyeye mahkum olduğunu ve çevresindeki diğer çocuklar gibi hareket edemediğini dile getirdi.
Sinan’ın küçük bir çocuğun başına gelebilecek en zor anları yaşadığını anlatan Umm Wael şunları da söyledi;
“Sinan etrafında anneleriyle olan çocuklar gördüğünde sağına soluna bakıp annesi ya da babasının onu kucaklamak için yanına gelmesini bekliyor. Sonra da ‘Beni neden yalnız bıraktılar?’ diye soruyor.”
Kabus gibi saldırılarda ailesini kaybeden Sinan ise ailesinden geriye sadece anı olarak kalan bazı fotoğrafları bize göstererek, diğer çocuklar gibi koşabilmek ve babası gibi futbolcu olabilmek için başka bir ülkede tedavi görmek gibi hayallerini anlattı.
Julia da babası gibi bir yetim
İsrail’in 9 Kasım 2023’te düzenlediği saldırılarda annesi Aya ve babası Musab’ı kaybeden Julia Nassar da, işgalci devletin vahşetine ve yıllar boyunca Filistinlileri sistematik bir şekilde kasıtlı olarak öldürmesine tanık olan bir başka çocuk.
Julia’nın dedesi, 2004 yılında babası henüz altı yaşındayken şehit oldu.
Babası da, çok erken yaşlarda Julia gibi yetim kaldı. Her ikisinin de yaşadığı trajedinin sorumlusu “katil” İsrail’di.
Julia’nın büyükannesi Hanan, yaşadıkları dehşetli anları gözyaşları içerisinde şöyle anlattı;
“Çocuklarım Musab ve kardeşini öğle yemeği için alışveriş yapmaya gönderdim. Onlar geldikten sonra kızım Afnan da öğle yemeğini hazırlamaya başladı. Onlar içerideyken torunum Julia ve ben evin balkonunda oturup şakalaşıyorduk. Birden etrafımız karardı ve ne olduğunu anlamadım.”
Yaşadıkları büyük şoku ve o zor anları ayrıntılarıyla anlatmaya devam eden Hanan, saldırı sırasında bulunduğu üçüncü kattaki balkondan sokağa düştüğünü söyledi.
Hanan, “Hiçbir şey duymadım, sadece acı hissettim ve etrafıma molozlar düştü” diye ekledi.
Beni nasıl tanıyacaklar?
Hanan, sokakta yerde yatarken ne olduğunu anlamaya çalışırken, birkaç metre ötesinde torunu Julia’yı gördüğünü söyledi.
Sanki aynı anları yeniden yaşıyormuş gibi bir an konuşmayı kesip, titrek bir sesle devam eden Hanan, “Ayaklarım molozların altında kalmıştı. Ayağa kalkıp Julia’ya yardım etmeye çalıştım ama ayaklarım ciddi şekilde yaralandığı için bunu yapamadım” diye konuştu.
Gazze Şeridi’nin merkezindeki Deir El Belah’da bulunan Aksa Şehitleri Hastanesi’ne kaldırıldıklarını dile getiren Hanan, şu ifadelerle o zor anları anlatmaya devam etti;
“Hastanede Julia’nın ‘Annemi bombaladılar. Vallahi annemi bombaladılar’ dediğini duydum. Bu cümleleri bugün hala tekrarlıyor. Daha sonra hastaneye Musab ve eşinin de aralarında bulunduğu şehit çocuklarımın cenazeleri gelmeye başladı.”
Torunu Julia ve geri kalan çocukları İmad ve Ekrem ile birlikte tedavi için Kahire’ye gittiklerini belirten Hanan, “Küçük kızım için ilk aylar çok zordu, ben de kendi yaşındaki çocuklarla kaynaşması ve yaşananları unutması için onu kreşe yerleştirdim. Ancak çoğu zaman anaokulundan döndükten sonra hala tüm ailesini evde bulacağını düşünüyor” dedi.
Büyükanne Hanan, torunu Julia’nın babası Musab ve annesi Aya’nın artık cennette olduğuna inandığını söyleyerek, açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü;
“Julia birkaç gün önce ‘Büyüdüğümde Musab ve Aya beni nasıl tanıyacak?’ diye sorarak beni şaşırttı. Bu soru benim için şok ediciydi. İlk başta ona ne cevap vereceğimi bilemedim. Daha sonra onu her zaman yukarıdan göreceklerini, biraz yaşlandıkça neye benzediğini bileceklerini söyledim.”
Gazze’deki bu çocuklar fiziksel olarak hayatta kalsalar da, ruhlarındaki yaralar iyileşemeyecek kadar derinde yer edecek, yalnızlığın pençesine düşmüş yetimler olarak yaşayacaklar.
Yetimlerin gerçek acısı ise, Gazze’ye yönelik saldırıların sona ermesi ve savaşın parçaladığı ailelerinin yeniden bir araya gelmesinden sonra ortaya çıkacak.
O zaman bu çocuklar, onlara şefkat gösterecek bir anneden ve bu acıların geçeceğine dair güven verecek bir babadan yoksun olarak tek başlarına kalacaklar.