Ailede tartışma usûlü ve üslûbu

Sanırım anlatmıştım. Bir gün büroma gözü dayaktan morarmış bir kadınla gözünü morartan kocası geldiler. Yanlarında da 7-8 yaşlarında kızları vardı.

Adama neden karısını dövdüğünü sordum. Her zaman dövmediğini, ama bazen karısının dayağı hak ettiğini söyledi.

“Hak etmek mi?” diye sordum, “Kadının dayağı hak ettiğine kim karar veriyor?”

Adam (artık ne kadar “adam”sa) şaşırdı. Öyle ya, karısının dayağı hak ettiğine kendisi karar vermişti. (Yani hâkim görevini üstlenmişti). Oysa aynı zamanda karısının dayağı hak ettiği yolunda bir iddia sahibiydi, (Yani aynı zamanda kendisini savcı makamına oturtmuştu)... Nihayet kararı infaz eden kişi (infaz memuru yahut gardiyan) olmuştu.

Bunda bir gariplik olduğunu fark etmemesi mümkün değildi.

Erkeklerin bakış açısını anlatması açısından bu örnek bana çok çarpıcı gelir.

Tabiî dayağı erkeği hak etmesi halinde, ona kimin dayak atacağı belli değildir! Çünkü güç erkekte... Şu halde adamın “hak ediş” dediği şey bir hakka ve hakikatten çok, fiziki güce dayanıyor.

Öncelikle bunu unutmak lâzım... “Güçlü isem haklıyım” anlayışı bir Batılı anlayıştır. İçimize sonradan girmiştir.

Her evlilikte küçüklü büyüklü bazı problemler elbette olur. Bazı evlilikler problemsiz olduğu için değil, eşler problemleri büyümeden çözmeyi alışkanlık haline getirdikleri için mutlu ve uzun sürmüştür.

Siz de problemlerinizi biriktirmeyin ve büyütmeyin. Asla örtbas etmeyin. Problem varsa, yokmuş gibi davranmayın.

Eşinizden hiçbir şey saklamayın. Her şeyi eşinizle oturup tartışın. Allah dert vermişse derman da verir. Bilin ki hiçbir problem çözümsüz değildir.

Şimdi tartışma âdâbını maddeleştirelim:

• Ne olursa olsun, eşinize kesinlikle şiddet uygulamayın.

• Diyelim ailede kadınla erkek arasında şu veya bu nedenle bir dargınlık sürecine girildi. Ama herhalde dargınlık kıyamete kadar sürecek değil. Barış olacak, ama nasıl?

Böyle durumlarda erkekler ilk adımı kadınlardan bekler. Oysa kadınlar daha duygusaldır. Bu yüzden daha fazla incinirler. Bu yüzden dargınlıktan sonraki ilk barış adımını erkekler atmalı. İçten bir gülümseme, sevgi dolu bir bakış, yerine göre bir çiçek, ya da başka bir hediye, içinde boşanma potansiyeli olan pek çok dargınlığı tatlıya bağlayabilir.

• Kavgaların çoğu iletişimsizliğin çocuğudur. Öncelikle birbirinizle sağlam bir iletişim kurun. Yani sık sık birbirinizle gözgöze gelin, gülümseyin, işaretleşin ve tabiî ki konuşun.

• Eşinizi suçlayarak tartışmaya girmeyin. Neden öyle davrandığını öğrenmeye çalışın. Olmazsa kendisine sorun.

• Eşiniz kendisini savunmak istiyorsa mutlaka bu imkânı verin.

• Problemin çözüleceği yer, ürediği yerdir. Aile içinde üreyen problemlerden kaynaklanan tartışmaları evinizin dışına taşırmayın. Çocuklarınızı asla tartışmalarınıza karıştırmayın.

• Soyut kavramlar üzerine tartışmak yerine, somut problem üzerine tartışın. Hatta önce problemi tahlil edin.

a) Tartışmaya konu olan problem nedir?

b) Taraflar problemi nasıl görmektedir?

c) Problemin detayları nelerdir?

d. Yanlış anlaşılmalar var mıdır? (Zira kavgaların birçoğu yanlış anlaşılmaktan doğar).

• Tartışma esnasında problemle eşinizin kişiliğini özdeşleştirmeyin. (“Zaten sen hep böylesin” filan demeyin).

• Dikkatinizi eşinize cevap yetiştirmeye yönelteceğinize, problemin kendisine yöneltin.

• Tarifsizi seslendirmekten kaçının. Mesela eşinize çok sorumsuz, çok umursamaz olduğunu söyleyeceğinize, nasıl olmasını arzu ettiğinizi söyleyin.

• Tartışırken kendinizi eşinizin yerine koyun, ama bunu yaparken olabildiğiniz kadar dürüst olun. Böylece haklı olduğu yanları görebileceksiniz. (“Her şey göründüğü gibi değildir” kuralı)

• İsteklerinizle eşinizin değer ölçülerinin zıtlaşmamasına dikkat edin. (Annesinin evine gitmemesini isterseniz, eşinizin değer ölçülerine aykırı davranmış olursunuz.)

• Beklemesini bilin. Bekleyin: Eşiniz konuşsun, iyice boşalıp rahatlasın. Her sözüne cevap üretmeyin. Onu dinler gibi de yapmayın. Gerçekten büyük bir sabırla dinleyin. Doğrularına tereddütsüz hak verin. Bu yaklaşımınız ona, kendisini anladığınızı düşündürecek ve yumuşatacaktır.

• Tartışmalarınızı kendi doğrularınızı eşinize kabul ettirmek için değil, gerçeği bulmak ve gerçekte uzlaşmak için yapın. Haklı ise büyük bir memnuniyetle eşinize hak verin ve rahatlıkla özür dileyin.

• Eğer tartışmayı o gün sonuçlandıramamışsanız, bağırarak, istim üzerine evi terketmeyin.

Böyle yaparsanız o gününüz zehir olur.

Ayrıca eve döner dönmez, daha sertleşerek tartışmayı devam ettirme ihtimaliniz çok yüksektir.

Bu yüzden tartışmanız sonlanmasa bile, eşinize ne olursa olsun kendisini sevdiğinizi, onunla her konuyu tartışmakta fayda gördüğünüzü, ancak zamanın şimdilik yetmediğini, eğer isterse daha sonra tartışmaya devam edebileceğinizi söyleyin.

Daha yumuşak bir zemin, daha neşeli bir ortam, belki bir gonca gül tartışmanın uzlaşmayla bitmesine yardımcı olacaktır.

VAKİT