Cemaat medyasının pusuya yatmış bir vaziyette beklediğni vurgulayan Taşgetiren, kabataş olayının gerçek olmadığına dair kamuoyunda bir algı oluşturmak için medyanın adete seferberlik başlattığının da altını çizmiş.
***
AHMET TAŞGETİREN/ STAR
Önce Vatan Gazetesinden, Elif Altın imzalı “Eski savcı konuştu: “Asıl olay o görüntüden sonra” başlığını taşıyan küçücük bir haber. O haberi okuyalım:
“Develioğlu’nun soruşturmasının savcısının değiştiği ortaya çıktı. Soruşturmayı yürüten Özel Soruşturma Bürosu’na bağlı Savcı Rasim Işıkaltın’ın, bu bürodaki görevinden alınmasıyla birlikte dosyaya artık Savcı Mehmet Akıllı bakacak. Akıllı’nın önümüzdeki hafta emniyet görevlilerinden dosyayla ilgili bilgi alacağı öğrenildi. Eski Savcı Işıkaltın, ortaya çıkan görüntülerle ilgili ilk kez konuştu ve “Zaten olay ondan sonra başlıyor. O ana kadar herhangi bir müdahale söz konusu değil. O görüntü olay anından öncesine denk gelen görüntülerdir” dedi.”
Kanal D bazı görüntüler yayınladı, herkes vaziyet aldı. Özür dileyenleri mi ararsın,“tezvirat” söylemine yeni malzemeler ilave edenleri mi? Türkiye’de sanırsınız ki başörtüsü ilk defa aşağılanıyor, sanırsınız ki başörtülü kadına ilk defa saldırıda bulunuluyor.
En utanç verici duruşun, Cemaat medyasındaki haber dili ve bazı köşelerdeki “tezvirat söylemi” olduğunu belirtmeliyim.
Zaman’ın haber başlığı şöyle: “Kabataş’taki darp iddiaları kutuplaştırma senaryosu muydu?”Haberin içinde de “görüntülerin iddiaların tamamının neredeyse asılsız olduğunu ortaya koyduğu” yazılıyor ve bunun “Başbakan tarafından yürütülen kutuplaştırma politikasının uzantısı olup olmadığını akla getirdiği” ifade ediliyor. Gazetenin genel yayın Md. Yard. Mehmet Kamış da köşesinde “Ortada sadece tezvirat var” ifadesini kullanıyor.
Ben savruluşun bu kadarına pes diyorum.
Kılıçdaroğlu’nun Kabataş olayında Kanal D görüntülerine sarılmasını anlarım. Onlar zaten pusuda yatmış, o olayın bir şekilde yalanlanmasını bekleyip duruyorlardı. Gariptir, Hizmet medyası neden bu kadar pusuya yatmış izlenimi veriyor?
Görüntüler, ah görüntüler. Ya bu görüntüler gerçeğin tamamını göstermiyorsa, gibi bir kuşku da doğmadı mı içinize? Yoksa görüntülerden elinizle koymuş gibi emin misiniz? Zehra’nın anlattıklarının tamamen uydurma olduğundan emin misiniz? Hadi Elif Çakır’ı, Halime Kökçe’yi bir kalemde sildiniz, Balçiçek İlter’in kolunda gördüğünü söylediği morlukların makyaj olduğunu mu düşünüyorsunuz? Görüntüleri ilk gördüğünde saldırıya inandığını açıklayan İsmet Berkan’ın tornistanı size daha inandırıcı mı geldi?
Ah Balçiçek hanım.
“Bir genç kadının hezeyanları” ifadesini kullanmışsınız.Nasıl karar verdiniz onların hezeyan olduğuna?
Ah Balçiçek hanım.
“Ekrana çıksın başından geçenleri anlatsın” demişsiniz.
Siz olsanız üzerinize işendiğini anlatır mıydınız medya önünde?
O vahşete maruz kalmış bir kadının, ekran önünde bir kere daha aynı duyguları yaşaması yaklaşımı nasıl içinize sinebiliyor?
Siz ki, Muhsin Yazıcıoğlu’nu tanırsınız. Onun yaşadığı işkenceleri de biliyor olmalısınız. Hayatında bir kere anlattı mı işkenceleri? Neyi anlatsın işkence gören kadın ya da erkek, copla tecavüz edildiğini mi? Testislerinin sıkıldığını mı, eşine tecavüzle tehdit edildiğini mi?
Ben “görüntüde bir şey yok” kampanyası yürütenlerin gerçekten neyi görmek, neyi duymak istediklerini merak ediyorum. “Tayyibin o......ları” sözlerini mi, yoksa yere düşürülmüş bir kadının başına erkeklik organının sürülmesini mi?
Kanal D’nin başarısı imiş?
Hadi canım siz de. Özel servisler ne zamandan beri gazetecilik başarısı oluyor?
Şu Cemaat medyasına yeniden dönmek istiyorum.
Ve sormak istiyorum:
Fethullah Hoca’nın “Başörtüsü füruattır” sözü gönüllü söylenmiş bir söz müydü?
Sormak istiyorum:
Camianın bünyesinde bulunan başörtülü kadınlar, başlarını gönüllü olarak mı açtılar yoksa, Türkiye’deki başörtüsü zulmünün sonucu olarak mı?
Sormak istiyorum:
Askeri liselerdeki öğrenciler, namazlarını ima ile kıldılarsa neden?
Ordu bünyesindeki camia mensupları, oruç yedilerse, içki içtilerse, eşleri komutanlar tarafından dansa kaldırıldığında itiraz etmedilerse, içleri hiç yanmadı mı?
Siz hiç başörtülü - çarşaflı kadının aşağılandığını görmediniz mi?
Vallahi ben gördüm:
Kaymakam olan eşinin yaşadıkları yüzünden bir gecede saçları ağaran kadınları gördüm.
İçi yandığı halde ve Tayyip Erdoğan, kamuda başörtüsü özgürlüğü sağladığı halde, hala başını kapatamayan “Hizmet mensubu” kadınlar olduğunu biliyorum.
Başörtüsü zulmü yüzünden ruh sağlığı bozulan genç kızlar biliyorum ki, acıları kitaplara sığmaz.
Ayıp size, çok ayıp. Bu kadar mı koptunuz Türkiye gerçekliğinden ki, Tayyip Erdoğan düşmanlığı bu kadar mı bürüdü dünyanızı ki, koştunuz bir Kanal D görüntü servisine fit oldunuz.
Ayıp ve yazık!