HAKSÖZ-HABER
Yayın hayatına henüz başlayan Dünya Ekspres röportajlar yayınlamaya başladı. Diyarbakır merkezli yayın yapan Selam Radyo’da “Ezber Bozan” adlı programın hazırlayıcısı ve sunucusu Ahmet Maruf Demir, Dünya Ekspres’in sorularını yanıtladı. Radyoculuk ve medyaya dair önemli tespitlerin konuşulduğu röportajı Dünya Ekspres’ten -kısatarak- iktibas ediyor ve ilginize sunuyoruz. Dünya Ekspres'e de yayın hayatında başarılar diliyoruz:
***
Röportaj: Önder Akboğa / Dünya Ekspres
Radyoculukla nasıl, ne zaman tanıştınız biraz anlatır mısınız? Neden radyoculuk?
İlk olarak bir kelime hatasını düzeltmek istiyorum müsaadenizle. Genel de maalesef radyoculuk ile radyo programcılığı tek kelimede ifade edilmeye çalışılır. Ama kanaatimce bu belli bir meslek erbabının hakkına geçmek olduğundan yani lügatta radyo tamirciliği anlamına gelen radyocu yada radyoculuk ile radyo yayıncılığını, radyo programcılığını ayrı tutmak istiyorum. Neredeyse artık radyocu dendiğinde akla ilk gelen radyo yayını, radyo programı, radyo programcılığı… Bir zanaat, erbabıyla unutulacak neredeyse yahu!!! Sözcükler ve sözlük ilgi alanımdır
Radyo programcılığından öte bir şey aslında bu… Radyo programcılığı son durak dersek herhalde daha doğru bir tespitte bulunmuş oluruz. Bir önceki soruya verdiğim cevapta da olduğu gibi bir derdiniz var sizin. Bunu ya yazarak anlatabileceksiniz yada konuşarak. İşte radyo programcılığı da bulunmaz hint kumaşı tabirinde olduğu gibi, bir fırsat olarak önünüze çıkıyor ve sizde bunu kaçırmak istemiyorsunuz. Olan biten bu aslında. Birde imam olan babamın daha küçükken ezan vakitlerinde mikrofon önünde ezan okutup mikrofonu daha o vakitlerde sevmem de var. Ee radyoda var.. Hazır dertte var. Bize de helva yapmak düştü. Unutmadan söyleyeyim. Küçükken ezan okumak dedikse mikrofon kapalıyken okuduk ha. (Tekrar gülüşmeler) Bunları söylerken hatırladım. Bir de bir müzik setimiz vardı. Evde ne kadar kaset varsa hepsini play ve plause tuşlarına beraber basarak kendi sesimi kaydederdim. Ağabeyim de dayanamamış en sonunda bana bir mikrofon almıştı. Bu mikrofonla da kimi zaman dünyaca ünlü kari Abdussametin taklidini yapar sesimi kaydederdim kimi zaman da Machel Jaksoonun… Nasıl bir çocukluk geçirdiğimi varın siz tahmin edin artık (Gülümesemeler) Bağlı bulunduğum Özgür-Der camiasının çok zor şartlar altında radyo frekansı kurmasıyla da içimdeki o kıvılcım tekrardan tutuşmaya başladı. Zor şartlar altında diyorum ama daha sonradan böyle olduğunu öğrendim. Daha öncesinde Radyo frekansının alınması, Radyo Selamın kurulması, yayın hayatına başlaması benim için bir anda olmuştu. Zaten radyo dinlemeye karşı bir alerjim var. Neredeyse radyo dinlemeden geçirdiğim bir gün yoktu. E haliyle size ait olduğunu hissettiğiniz bir radyo frekansı yayın hayatına başlıyor. Ve ilk günü… Üstadım olarak gördüğüm Recep Doğru ağabeyimin sesini ilk duyduğumda eminim ki benim kadar heyecanlı değildi kendisi… Tabi daha sonra gidip gelmeler başladı radyo binasına. Bende bekliyorum ki bize de bir teklif yapılsın. Sende gel bir dene vs. Baktım ne gel diyen var ne de bir deneyelim diye düşünen… Neyse. Üstün körü oluşturduğum bir format ile geldim radyoya… Şuan hangi formatta yayın yapıyorsam o formatın taslak hali diyebiliriz. Kayıt mı alalım yoksa canlı mı yapalım gibi tartışmalar içerisindeyken kayıt için geldiğim 01 Ocak 2012 Pazar gecesi saat: 20:00de canlı yayın potunu açar mısınız dedim ve o cesaretle o gün bugündür Ezber Bozan programı yayında! Daha sonrasında ise Recep ağabeyle bir muhabbette, radyo programı yapmanı senden daha erken bekliyordum diye bir cümlesi de olmuştu. Anlamış adam gözlerimizden anlamış
Ahmet Bey İslami camia son yıllarda gerek görsel gerekse yazılı basında önemli bir yol kat etti. Radyo da bunu başarabildi mi sizce?
Aslında İslami camiadan öte iktidar cephesine paralel medya organları gelişti. Ve bu medya organları da kendilerinin de İslamcı çizgide olduklarına dair kısmide olsa yayın politikalarında İslami vurgulara yer veriyorlar. Ama benim perspektifime uygun tarzda mı? Kesinlikle hayır! Çünkü siz belli bir dönem farklı bir yayın politikası başka bir dönem de farklı bir yayın politikası uyguluyorsanız bu hem sizin şeffaflığınızı hem de sizin samimiyetinizi tartışır hale getirir. Hele benim gibi birisi için bir şeyin İslami yada gayri İslami olup olmadığına delil olabilecek bir kriter de reklamlardır. Reklamlarınızda zalimlere destek olan, onların silahlarına kurşun olan ürünlerin satılmasına dair propaganda yapılmasına izin veriyorsanız işte o vakit istediğiniz kadar programlarınızın içeriği İslami olsun. Benim gözümde beş para etmez!
Ama biliyorsunuz bu türden yayın organlarının bir gideri var. Bu yönde açıklamalar yapıyorlar genelde kanal sahipleri yada müdürleri…
Zalimin zulmünü artıracaklarsa olmasın efendim ne kanalımız ne radyomuz ne gazetemiz… Allah bize imkanlar dahilinde mücadele etmeyi farz kılmıştır. Pisliğe bulaşmış eller ile devrim olmaz! Tabi burada Müslümanların tırnaklarıyla kazıyarak sahip oldukları bir takım kuruluşlarda var. Onlarda bu türden reklamlar almadıkları için ve giderlerini de karşılayabilmeleri için de Müslüman iş adamlarının veya orta ölçekli esnaf gruplarının “benim reklama ihtiyacım yok” demeden karınca kararınca da olsa sırf destek amaçlı verecekleri reklamlar veya sponsorluklar ile bu kuruluşların ayakta kalabilmeleri için yardım etmeleri gerekir.
Tekrar sorumuza geri dönersek eğer; İslami camiada Radyo sektörünü nasıl değerlendirirsiniz?
Radyo, TV ve özellikle son dönemlerde İnternet medyasına göre biraz geride kaldı gibi gözükebilir. Ama öyle değil. Çünkü radyo çok farklı bir şey. Şu zaman itibari ile basit olarak görülebilir ama yine arabalarda, iş yerlerinde, ev hanımları mutfaktayken, hele özellikle minübüsler de bilinçli olarak dinlemesek bile yanımızda… Evinde veya işyerinde TVsi olmayan vardır ama radyosu olmayan yoktur neredeyse… Bir şekilde kendisiyle hala muhatabız! Belki burada bu sektörde yeni olsam da bir özeleştiri de bulunabilme hakkına sahibim diye düşünüyorum. İslami temalı yayın yapan radyoların finansman boyutunu elinde bulunduranlar bir teknisyen ve bunun dışında ise paket programlar hadi en iyi ihtimalle de maaşlı bir radyo programcısı ile bu işi yürütmeleri… Eleştirilecekse radyonun bence dışarıya yönük durumu değil içerideki işleyişi eleştirilmeli. Böyle olunca da İslami camia ne yeni radyo programcıları ve ileride ne yeni yazarlar ne de yeni TV programcıları çıkarıyor kendi içinde! Bir bakar mısınız? Radyolarda veya tvlerde Allah aşkına kaç tane ümmetçi, vahdetçi, Kurani düşünceye sahip programcı var?! Müslüman gençlerimizde hem bayanıyla hem erkeğiyle maalesef bu nimetin farkında değiller. Onlarda sosyal medya, blog sayfalarında fenomen olma derdindeler. Oysaki gerçek bir ses ve gerçek bir görüntünün yerini kopyalanıp yapıştırılan cümleler alamaz. Onlara da sizin aracılığınızla bir çağrıda bulunayım. Lütfen Müslümanların etlerinden tırnaklarından artırdıklarıyla kurdukları bu kurumlara sahip çıksınlar. Yüzlerce talibiniz olursa eğer bu tür işlerde, elbette aralarından onlarca kaliteli eleman çıkacaktır. Ve bu kaliteli elemanların kendi içlerinde de tatlı bir rekabet ortamının olduğunu da düşünün ortaya mükemmel eserler, programlar çıkmaması için hiçbir neden olamaz!
Belli ki bu konuda çok dertlisiniz!
İsterseniz siz de daha fazla tahrik etmeyin beni. Yoksa bu röportaj bitmez
Bildiğimiz kadarıyla İslami yayın yapan Selam Radyo gibi bir çok yerel radyo kanalı var. Ancak bu zenginliği ulusal radyo kanalları alanında göremiyoruz. Daha çok pop, arabesk vs yada muhafazakar olarak adlandırabileceğimiz radyolar dikkat çekiyor. İslami yayın ulusal radyolar var mı bizim bilmediğimiz yada gözden kaçırdığımız? Yok ise açılması İslami camiaya ne gibi katkılar sağlar?
Ulusal radyolar alanında göremezseniz. En başta ne yazık ki Müslümanların sanki böyle bir derdi yok. Bu öncelikli nedenimiz. Gömleğimizin ilk düğmesini bu şekilde ilikledikten sonra diğerlerine geçebiliriz. Bilinçli mi yoksa bilinçsiz mi bilmiyorum ama derdimiz yerel de kalmak olduğundan hem fiziksel hem de maddi anlamdaki gücümüzü farklı alanlara harcıyoruz. Tabi bu farklı alanlara yönelmeleri/harcamaları küçümsediğim anlamına da gelmesin sakın! Yapılan her şey de gaye Allahın rızasını kazanmak. Sadece vakıa tespitinde bulunmaya çalışıyorum. Daha sonrasında ise programcı yetersizliği, eleman yetersizliği, reklamların yetersizliği gibi handikaplarda eklenince genelde bütün medya alanlarımızda ve özelde ise radyo yayınlarımızda giderek bu problem büyüyor haliyle… Diğer farklı temalarda yayın politikasına sahip radyoların ise hem alıcısı hem de satıcısı oluyor bir şekilde. Belli bir usul olmadığı için çok fazla sınırları da olmuyor diğer radyo yayınlarının. Müslümanların medya organlarının büyüyememesinin bir nedeni de bu. Benim de bildiğim ve takip ettiğim kadarıyla ölçüsü olan ve bir usul üzerinden hareket eden ulusal islami radyo frekansı yok. Genelde benim de bildiklerim hepsi yerel. Moral Fmin ümmetçi duruşunu saymazsak! Ulusal bir yayın ağına sahip İslami bir radyonun katkısına değinirsek, umarım ukalalık olarak gözükmez ben bunu Ezber Bozan örnekliğiyle açıklamak istiyorum. Ezber Bozan programımızın yereldeki katkısı neyse bunun gibi onlarcasının ulusal yayında olduğunu düşünün birde…
Peki böyle bir radyoda yayın yapmak ister miydiniz?
Bana ulusal televizyon programcılığı dediler. Ben ulusal arenada radyo programcılığı dedim! O yüzden hala yereldeyim!
Gelelim Ezber Bozana. Bilmeyenler için programın formatından bahsedebilir misiniz? Günü ve yayın saatleri nedir?
Ezber Bozana hiç gelmeyeceksiniz sanmıştım. O yüzden demindendir cümle aralarında Ezber Bozanı vurgulayarak psikolojik baskı yapmaya çalışıyorum. Ezber Bozan programımızın formatından bahsetmeyeceğim. Takipçilerinizin dinlemelerini tavsiye edeceğim. Okurlarınızın arasında eğer iyi bir radyo dinleyicileri varsa onları temin edebilirim ki bağımlık değil bağışıklık kazandıracak! Bunun için benim yaptığım özel bir şey de yok. Her şey doğalında gerçekleşiyor. Beni bile iki yıldır kendisine bağlamış yani… Yayın günlerimiz ise hafta içi hergün 18:00-20:00 saatleri arasında. D.Bakır 95.0 frekansında ve internet üzerinden tüm dünyada selamradyo.comdan dinlenebiliyoruz. Bekleriz…
Ezber Bozan ismini kullanmanızın serüvenini anlatır mısınız?
Aslında çok fazla bir mesai harcamadım bu isim için. Sadece bugüne kadar İslami radyolarda daha önce hiç duyulmamış bir formatta yayın yapmak istiyordum. Formatımı belirledikten sonra isim arayışına girdim. Yerel ve ulusal radyoların web sitelerini dolaşırken ulusal bir radyodaki bir program içeriğinde şu ibareye rastladım: “Ezber Bozan konu ve konuklarıyla…” hah tamam dedim. İşte bu! Ve böylece programın adını Ezber Bozan bıraktım.
Sizinde söylediğiniz gibi neredeyse iki yılı aşkındır radyo programcılığı yapıyorsunuz. Yayın hayatınız boyunca sizi eleştiren belli gruplar yada kurumlar oldu mu?
Olmaz mı. Hem de ne eleştiriler!
Ya. Ama programınız beğeniliyor.
Zaten bu yüzden beğeniliyor azizim. O eleştiriler olmasa ne program şuan ki konumuna gelirdi. Ne de sizinle röportaj yapma şerefine nail olurdum.
Esteğfirullah…
Bir çok kesim ve kişiden eleştiri aldım. Hatta eleştiriyi geçip hakaret, küfür ve tehdit edenler bile oldu. İlk dönemlerimde bir de dalga geçenler! İkinci bölümü hiç takmadım ki zaten amacımızda Rabbimizin razı olacağı bir ölüm değil mi?! Dalga geçenlere de herhalde giderek genişleyen dinleyici kitlemiz ve dinleyici profilinin kalitesiyle cevap veriyoruzdur artık! Eleştiri bölümünde ise sadece dinleyicilerimin eleştirisine kulak verdim hep. Böyle ilk defa dinlemiş beni, programı sunuş tarzımı beğenmemiş yada çaldığım eserleri beğenmemiş veyahut programın orta yerinde olaya dahil olmuş yarım yamalak bir şekilde söylediklerimi anlamış sonra da eleştiremeye başlamış kitlenin eleştirilerini hiç kaale almadım. Beni eleştirecek olan dinleyici öncelikle programı baştan sona bir dinleyecek. Meramımı anlamaya çalışacak. Zaten ben programlarımda sık sık tekrar ediyorum. Benimde hatalarım zaaflarım var diye. Kardeşinizin sürçü lisan, sürçü zihin, sürçü kalp ettiğini duyduğunuz, gördüğünüz ve hissettiğiniz anda uyarın diye… Onlarda hamdolsun bugüne kadar duyarsız kalmadılar. Hak ve sabır tavsiyesi içerisinde programı bugünlere getirdiler. Yeri gelmişken hemen söyleyeyim. Ezber Bozanın dinleyici kitlesi radyo dinlerken dinlenen değil direnen bir dinleyici kitlesidir. O yüzden sürekli uyanık ve teyakkuzdadırlar. Programın %70lik dilimini dinleyicinin kendisi oluşturur. Bu anlamda da Ezber Bozandır yani… (Gülümsemeler)
Ayrıca eleştiri başlığı altında, eskiden yerel frekanslarda program yapan şuan da tv programcılığı yapan bir dinleyicim/kardeşim D.Bakırda radyo programcılığı seninle beraber tekrar canlandı yorumu moral ve motivasyon olarak beni çok etkilemişti. Bunu da sizinle paylaşmak istedim. Aldığım duyumlara göre D.Bakır yerelinde birçok radyo programcısı dinliyormuş bizim programı. Onların da sizin üzerinizde hakkı olduğunu düşünüyorsunuz. Buda üzerinize ayrıca sorumluluk yüklüyor. Hem onları mahçup etmeme hem de onlara mahçup olmama adına daha dikkatli olmanızı daha nitelikli işler ortaya çıkarmanız gerektiği bilincini tetikliyor. Yeni sezon hazırlıklarında mesela bu bilinç çok etkili oldu. Günlerce radyo binasında sabahladım. Daha kaliteli eserler ve programın içeriğini çeşitlendireceğim materyaller hazırlamak için… Yeni sezona da bir hafta oldu başlayalı. İlk tepkiler olumlu yönde hamdolsun.
Dinleyicilerinize nasıl hitap ediyorsunuz? Bir de ne tür gündemler oluşturuyorsunuz?
Kardeşim!
Dinleyicilerime kardeşim olarak hitap etmeyi çok seviyorum. Genelde dinleyici kitlemi de ümmet derdi olan liseli ve üniversiteli genç kardeşlerim oluşturuyor. Özellikle İHH gönüllüsü olan ve sürekli saha da olan bay-bayan ama daha çok bayan kardeşlerim. Onlarında programdaki yerleri ayrı tabi… Ümmetim, ümmetim, ümmetim diyen bir peygamberin takipçileri olarak haliyle biz gündemi belirleyemiyoruz. O gün ümmetin gündemi neyse programımızın içeriğini o konu belirlemiş oluyor.
Günümüzde Sizce radyonun kitlelere ulaşımı nasıl beklenen ilgiyi buluyor musunuz?
Radyonun kitlelere ulaşım araçların içinde hala iyi bir konumda olduğunu hatta somut verilerle de bu iddiamı desteklemeye çalıştım sorularınızdan bir tanesinde. Beklenen ilgiye gelince ulusal bazlı yayınlarda hala frekanslar ve programlar trendlerini koruyorlar. Yerel frekanslı yayınlarda ise maalesef daha çok radyolara müzik kutusu muamelesi yapıldığından kalite bir hayli düşük vaziyette. Birde üstüne üstlük şuan program yaptığın radyo selam gibi belli başlı kriterleriniz, kırmızı çizgileriniz, İslami referanslı olmanız, genelin istek ve arzularına değil geneli değiştirmeye yönelik ayarlı yayınlarınız bunların hepsinin toplamı farklı kesimlerin ilgisini kendilerince “olumsuz” manada etkileyen ve dinleyici sayısını düşüren nedenler… Birde bunların yanına ek olarak, içeriğinde kalitesizliğini de eklerseniz kendi kitlenizi bile kaybedebilirsiniz. Ki genelde öyle oluyor maalesef.
Sizce radyonun kitlelere olumlu veya olumsuz ne tür etkileri var?
Kitleye karşı olumsuz etkisine sadece bir örnek verebilirim. O da programcı bay ise bayan dinleyiciye, bayan ise erkek dinleyiciye karşı sorumluluk bilincinin dışında tavırlar içerisine girmesidir. Bunun dışında radyonun olumsuzluğu kendi içinedir. Yani bir şeyler ters gider. Bundan ya programcı etkilenir. Ya yayın yönetmeni etkilenir. Ya müdür etkilenir veya başka bir yetkili etkilenir. Ama dışarıya demin söylediğim olumsuz durum dışında hep olumlu etkileri vardır. TV, Gazete, İnternet vd. ayrılan yanı da budur zaten. Çünkü radyodaki ses ne söylüyorsa yüreğinden söylüyor. Sol görüşlü, Sağ görüşlü, İslami, Liberal, Demokrat fark etmez hangi görüşte olursa olsun iyi bir radyo programı yapabilmesi için kendisini geliştirmesi de gerekir. Bu yüzden okuması gerekir ki okuduklarını paylaşsın. Konuşsun. Bu yüzden hem kendisi birikim elde eder hem de bir birikim kazandırır dinleyiciye. Burada iş artık dinleyiciye kalmıştır. Ya söylenenleri beğenmez frekans değiştirir. Ya da en kötü ihtimalle radyoyu kapatır. Ama o ana kadar söylenenlerden bir şey öğrenmiştir. Artık kendisi iyi mi yoksa kötü mü olduğuna karar verir. Mevcut hal içerisinde sunucu kendi ideolojik arka planına göre olumlu bir durum ortaya çıkarmıştır. O yüzden ben radyonun olumsuz bir etkiye neden olmadığını, olsa da sadece yukarıda söylediğim nedenin olabileceğini düşünüyorum. Bir de bizim program üzerinden değerlendirirsek eğer mesela yerel bir frekansta yayın yapmamıza rağmen bir çok ilde özelde Suriyeli muhacir kardeşlerimize genel de ise dinleyicilerimizin bulundukları şehirlerdeki guraba sınıfına dinleyicilerimiz ile beraber Biz de Varız! Projesini oluşturup bir çok hayra vesile olduk. Şuan bu projeyi D.Bakırda Islah Hareketi ve Yardımlaşma Derneğine devrettik. Onlar kurban, kira vb yardımlarla bu çalışmayı hala yürütüyorlar. Yine önemli günlerde İHHnın 5 Tllik yardım kampanyalarına dinleyicilerimiz ile beraber aynı gün aynı saat ve aynı dakikadaki çağrılarımızla toplu bir halde sms yollayarak duyarlılıklarımızı artırmaya çalışıyoruz. Ve en son olarak geçen ramazan ayında 18 temmuz günü bizleri kim hangi şehirde dinliyorsa o şehirdeki diğer kardeşler ile bir araya getirip bayanlar ve erkekler ayrı yerlerde olmak üzere sadece su ve simitli iftar sofrasında buluşturduk. Bu etkinliğimizle de aynı şehirlerde bulunan, yürekleri aynı amaç için atan ama birbirlerini tanımayan kardeşlerimizi bir araya getirip kardeşlik hukukunu pekiştirdiğimizi düşünüyorum. Bu saydıklarım olumlu yönlerinden bir kaçı sadece… Sosyal, siyasal, ekonomik vs. her alanda yeter ki istenilsin olumlu etkileri saymakla bitmez!!!
Radyo Programcılığı dışında da farklı anlarda çalışmalarınız olduğunu duyduk. Bizlere biraz bahseder misiniz?
Evet. Rabbim kısmet ederse bu sezona çok önemli gördüğüm iki tane proje sığdırmaya çalışacağız. Birincisi iki yıldır radyo programlarında derdimizi konuşarak anlattığımız sözcükleri bir araya getirip kitaplaştıracağımız bir şiir kitabı, ikincisi de Ezber Bozanı aynen radyo yayınında olduğu gibi ama bu kez biraz daha farklı olarak hem duyumsal hem de görsel olarak sahneye taşıma projemiz. Programımızda konuştuğum ve derdimiz olan Allah, Peygamber, Kitap, Ümmet, Ahiret, Sorumluluk vs. Bizi bu dünyada da refaha eriştirecek öteki dünyada da kurtuluşa erdirecek ne varsa dilimiz döndüğünce, gücümüz yettiğince anlatmak! Okulların sınıflarında, üniversitelerin amfilerinde, kampüslerin salonlarında… Tiyatral bir sunum içerisinde 01:00-01:30 saatlik gösteri tadında Ezber Bozanı sahneye taşımak, genç kardeşlerim ile beraber bilgi, bilinç ve eylem pratiğini yaşamak istiyorum! Gayret bizden tevfik Rabbimizden!
Allah yardımcınız olsun.
Teşekkür ederim.
Ahmet Bey, sizi çok yorduk farkındayız. O yüzden son sorumuz olsun bu ve sizi daha fazla yormayalım.
Allah razı olsun.
Malumunuz teknolojinin, bilginin ve değerlerin çok hızlı tüketildiği bir çağdayız. Popüler kültür her şeyi çok çabuk unutturur oldu. Radyo- Sizin deyişinizle Radyo Yayıncılığı da tüketim toplumun değirmeninde öğütülecek mi? Ya da internet radyoculuğu gibi format değişikliğine gidebilir mi?
Her şeyin çok çabuk tüketildiği, değerlerin alabora edildiği, kutsalların ayaklar altında çiğnendiği bir dönemdeyiz. Aslında bütün bunlar popülarite adına yapılıyor. Facebookta daha fazla paylaşım yada daha fazla beğeni alayım. Twitterda takipçi sayım artsın diye atılmadık takla, dikilmedik yama kalmadı. Kavramların birbirine karışmasını bırakın kavramlar unutuldu. Her şeyi kendi ellerimizle yapıyoruz yani. Dezenformasyonun dibi yok! Kim kime, neye, nasıl inanacağını şaşırmış durumda… Bu paradoks hali o hale gelmiş ki kişiler kendi değerlerine bile hakaret edebiliyor. Her şey hızlı. Hızlı yaşam. Hızlı tüketim. Hızlı final! Yürüyen merdivenlerden bile bakın hiç boş vaktim yok tafrasıyla koşarak inmeler…Dizlerinin üstündeki daha birkaç ay önce aldığı laptopu ile yeni satışa çıkmış bir üst sürüm yeni laptop almak için alış veriş merkezleri önünde sabahlamalara kadar fecaat dolu yaşamlar. Tüm bunların yanında bir de radyo yayıncılığı! İnternet radyo yayını halihazırda da yapılıyor. Alttan gelebilecek bir dip dalgası olmazsa profesyonel anlamda programcılığın yerini elbette internet radyosu alabilir. Ama ben doğrusu bunun gerçekleşmesini zor bir ihtimal olarak görüyorum. Radyo bugüne kadar tüm bunların arasında samimiyetiyle, özverisiyle ve emektarlığıyla dimdik ayakta kalmış olarak türünün tek örneğidir. Radyonun icadıyla beraber ne savaşlar, ne zaferler, ne mağlubiyetler, ne devletler ne liderler geçip gitmiştir de kendisi hala zamana meydan okumaktır. Alaaddinin sihirli lambası gibidir. Tam eskidi, pörsüdü dersiniz. Birden sağlam bir el gelir cilalar, parlatır o da tekrar kendisine düşen görevi en güzel şekilde icra eder.
Peki. Bizlere çok değerli vakitlerinizi ayırdığınız ve aynen radyodaki samimiyetinizi dunyaekspres.com ile de paylaştığınız için teşekkürlerimizi sunar ve yayın hayatınızda başarılar dileriz.
Ben de sizlere teşekkür ederim. Ayrıca Radyo Yayıncılığına, Radyo Programcılığına göstermiş olduğunuz hassasiyetten ötürü de tüm radyo programcıları ve dinleyicileri adına teşekkürlerimi iletiyorum. Bu tür çalışmaların Radyo Yayıncılığına artılar katacağından eminim. Ve dunyaekspres.comun bu çalışmalarıyla da internet haberciliğine de ayrı bir soluk getireceğine yürekten inanıyorum. Sizleri ve okurlarınızı vahyin kokusu olan selamların güzeliyle selamlıyorum… Allahın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun…