TRT'nin Kürtçe yayınlara başlamasından dolayı Kürtler arasında müthiş bir memnuniyet gözlüyorum.
Nasıl da seviniyorlar çocuklar gibi...
Kürtçe yayından PKK ve onun siyasi uzantıları elbette memnun olmaz.
Memnuniyetsizler TRT ŞEŞ'e "Korucu TV" diyorlarmış.
Desinler. Hiç önemli değil.
Atılan adım çok geç kalmış olmakla birlikte, bundan sonra yapılabilecekler için müthiş bir adım.
Bu adım, devletin inkarcı Kürt Politikasında müthiş bir kırılma noktası.
Bundan sonra bu noktaya nasıl gelindi tartışmasının hiçbir anlamı yok. Ama birkaç noktayı hatırlamakta hatta unutmamakta fayda var.
Kürtçe yayına geçmenin anlamı daha önce sözde kalan "Kürt realitesini tanıyoruz" sözlerinin fiiliyata geçirilmiş hali olmasıdır.
Türkiye bu noktalara "Türkiye'de Kürt yoktur" dan geldi.
Kürt yoktur da "Ben Kürt'üm, biz Kürt'üz" diyen bu kadar adam nereden çıktı?
Ay'dan mı geldiler, Mars'dan mı indiler.
Açıklayamadılar, sürekli inkar ettiler.
Baştan beri hep söylüyoruz, "Bırakın Kürtler kendi türkülerini söylesinler" diyoruz.
Ne oldu şimdi, söylüyorlar işte, hem de devletin kanalında.
Bazılarının rengini solduran bu gelişme ezici çoğunluğun takdirini kazanmıştır.
Önceki akşam ATV'de İbrahim Tatlıses'in programını izlediniz mi?
İzleyenler Tatlıses'in Kürtçe yayına geçilmesinden dolayı duyduğu mutluluğu hem yüzünden okuyabildiler hem de hissettiler.
Ben öyle hissettim ki, dünyanın en nadir seslerinden biri olan İbrahim Tatlıses çok mutlu olmuş bu adımın atılmasından.
Bunu da hissettiriyordu.
İbo daha önce pek bu tip kanallarda türküleri Kürtçe okumazdı.
İzleyicilerden gelen bir Kürtçe türkü talebini de anında yerine getirdi.
Agır kêtyê dıllêmın/ xew nakêwê çavêmın/ çımma tıjmın dur kêti /bêjê ronya çavêmin/rındamın, gevramın /çên salêl hefyatêmmê /
vêlê çên salêl bêndatême...
Ateş düştü gönlüme/ uyku girmez gözüme/ niye bana uzaksın/söyle gözümün nuru / güzelim, beyaz yüzlüm /kaç yıldır peşindeyim/
vallahi kaç yıldır yolundayım/ o nasıl inlemek, sızlamak/ yürek yandı, kar getir /sen Allah'ın aşkına /beni deli sanma...
Ne güzel sözleri varmış bu türkünün. İbo da ne güzel söylüyor. Ağzına sağlık, yüreğine sağlık İmparator.
Rahmetli Turgut Özal Türkiye'de Kürtçe televizyon kurulmasından söz ettiği zaman daha ortalarda PKK'nın yayın organı Roj TV yoktu.
Rahmetli bu adımı atacaktı. Bu adımı atmanın yollarını arıyordu. Fakat bu adımın atılmasını Mesut Yılmaz engelledi.
Engelledi de ne oldu. Türkiye 20 yıl sonra attı bu adımı!
Doğal olanı, olması gerekeni hiç kimse sonsuza kadar engelleyemez.
Mahir Kaynak Sovyetler Birliği dağıldığında şöyle demişti: "Bunca yıldır komünist kovaladık. Şimdi Rusya yıkıldı, bütün yaptıklarımız boş işlermiş..."
Şimdi aynı şey Kürtçe konuştuğu için takibata uğrayan, cezaya çarptırılanlar için de söylenebilir.
Rahmetli Ahmet Kaya...
İyi adamdı. Allah Rahmet eylesin.
Kürtçe Klip yapmak istediğini söylediğinde birkaç kendini bilmez sanatçı bozuntusunun tepkisi ile karşılanmıştı. Yüzüne çatal fırlatılmıştı. Ondan sonraki gelişmeler onu Türkiye'yi terk etmek zorunda bırakmıştı.
Ne oldu şimdi. Bütün o yargılamalar, bütün o takibatlar, bütün o öfkeler kinler ne oldu?
Önceki günkü Zaman'da Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya ile konuşmuşlar. O bu adıma pek sevinemediğini söylüyor.
Anlıyorum tabi. Elbette kolay değil. Sırf Kürtçe klip yapacağını söylediği için bir insanın vatanından edilmesinden sonra atılan adıma elbette sevinmek pek kolay olmuyor.
Ama... Genellikle sevinenleri görüyorum, onlarla seviniyorum. Tıpkı Kürtçe yasağı yüzünden ceza çektirilenlere üzüldüğüm gibi...
Bir dostum anlatmıştı:
Mısır Hükümeti bir zamanlar Kürtçe Radyo yayını yapmaya karar verince Kahire Büyükelçisi apar topar Mısırlı yetkililere gidiyor ve Türkiye'nin Kürtçe yayından rahatsızlığını dile getiriyor. Bunun üzerine Mısırlı yetkili "Türkiye'de Kürt var mı?" diye soruyor. Büyükelçimiz "Yok" diye cevap verince Mısırlı yetkili "Madem yok, rahatsız olmanız için de bir sepep yok" diyor.
İşte böyle... Bu son cümlelerde bu çağda hâlâ yasakçılığı savunanlara kapak olsun!
BUGÜN