Ahmed Yasin’i anarken

Ahmet Varol

Bugün 22 Mart. Şeyh Ahmed Yasin’in şehit edilişinin dördüncü yıldönümü.

Ahmed Yasin'in dünya hayatı, 22 Mart 2004 sabahı gerçekleştirilen bir insanlık dışı saldırı neticesinde şehadetle son buldu.

Ancak biz inanıyoruz ki; bu bir ölüm değil, ölümsüzlüğe açılan bir kapıydı. Çünkü Yüce Allah bizden Allah yolunda öldürülenlere ölüler demememiz gerektiğini; çünkü onların Allah katında diri olduklarını bildiriyor. Şeyh Ahmed Yasin de bütün vücudunun felçli olmasına rağmen Allah yolunda mücadele etmekten ve başkalarını da bu yolda mücadeleye teşvikten geri kalmaksızın, dolu dolu bir ömür geçirdi. Bu yüzdendir ki; onun 67 yıla sığdırabildiği faaliyetleri, birçoklarının bu sürenin on katında bile gerçekleştirebileceklerinden fazladır.

O bedeniyle ilgili engelleri aşamasa da, bunu çok fazla önemsemedi. Böylece örnek bir şahsiyet, örnek bir tavır sergiledi. Dolayısıyla gösterdiği bu örneklik, hak davada mücadeleye meyilli olanları cesaretlendirdi. Örnek bir hayat ortaya koyduğu gibi, "Allah yolunda şehit olmak en ulvi gayemizdir" sözüne sadık kalarak dünya hayatını noktalarken de örnek oldu.

Şeyh Ahmed Yasin'in, ortaya koyduğu o örnek hayat ve örnek şehadetle dünyadaki nesiller nezdinde de ölümsüzlüğe kavuştuğuna inanıyoruz. O bütün zorlukları göğüsleyerek hak bildiği çizgide kararlılıkla yürümesinden dolayı nesillerin müteselsilen örnek alabileceği bir mücadele tarzı ortaya koymuştur. Hakk'a davet edişinde ve yönlendirişinde insanların zihinlerini açmaya, önlerini aydınlatmaya çalışmıştır. Dolayısıyla hem teorisini, hem de pratiğini ortaya koyduğu bu mücadelesiyle nesiller boyunca anılacağına ve böylece bedenen aramızdan ayrılsa da örnek kişiliğiyle ve fikirleriyle yaşayacağına inanıyoruz.

Şeyh Ahmed Yasin'in hayatını dört kelimeyle özetlemek mümkündür: “İbadet, hicret, cihad ve şehadet.” Bu dört kelime aynı zamanda nebevi çizgiyi, Peygamberlerin bize gösterdiği kutsal yolu özetlemektedir. O, insanın bu dünyaya Allah'a kulluk görevini yerine getirmek üzere gönderildiğine bütün kalbiyle inanmış ve işte bu inancın kazandırdığı teslimiyet duygusuyla Allah'a teslim olmuş ve ona kulluk görevini özenle yerine getirmek için çalışmıştır. Allah'a olan bu teslimiyeti onu, dünyevi hesaplarla zalimlere teslim olmaktan alıkoydu. Dolayısıyla kulluk teslimiyetiyle, bu vasfın kendisine kazandırdığı ‘kula kul olmama’ onurunu bir araya getirmeyi başardı. Böylece hak bildiği yoldan asla sapmadı, zalimler karşısında zerre kadar taviz vermedi. Tertemiz vatanı işgalci siyonistler tarafından işgal edilince, 11 yaşında ailesiyle birlikte hicret etmek suretiyle birçok Peygamberin hayatına girmiş olan hicret olayını yaşadı. İçinde bulunduğu şartların kendisine diğer kulluk görevlerine ek olarak cihad yükümlülüğünü de yüklediğini bildi ve bedensel özürlü olmasını bu konuda özür olarak gösterme yoluna gitmeksizin, bir kaçamak yolu aramaksızın cihad ve direniş hususunda başkalarına örnek olmak için hep gayret sarf etti. Sonunda Allah'a kulluk bilinci içinde cihad ve direnişe adadığı 67 yıllık ömrünü, bir seher vaktinde, cemaatle kıldığı sabah namazının ardından kucakladığı şehadetle tamamladı.

Onun hayatını biraz daha ayrıntılı okuduğumuz zaman yukarıdaki dört kelimenin gerçekten bu hayatı özetlediğini daha açık ve net bir şekilde görürüz.

Bazı insanlar vardır ki; hayatlarında bir nesle öncülük ettikleri gibi ölümleriyle de bir neslin dirilişine vesile olurlar.

Düşman onları öldürmekle bir ayakbağını çözdüğünü zanneder ama kendini bir çıkmaz sokağa attığını görür. Düşünceleriyle ve kararlılığıyla yetişen nesle örnek olan Seyyid Kutub, bu gibilere bir örnektir. Kendini feda etti ama yetişen nesillere iman ve davada kararlılığı öğretti. Küfür ve fısk çamurunun her tarafı kuşattığı ortamda ondan etkilenen, onu örnek alan gençler imanî dirilişe kavuştular. Böylece bir ölüm milyonlarca dirilişe vesile oldu.

Şeyh Ahmed Yasin de şehadetiyle nicelerinin dirilişine vesile olan, kararlılığıyla müstesna bir örnek ortaya koyan direniş önderlerindendir. İşgalci siyonist devlet onu öldürmekle Filistin direnişini başsız bırakacağını ve işgal altındaki vatanı kurtarmak için mücadele edenlerin gözlerini korkutacağını sanıyordu. Ama korkmak zorunda kalan o oldu.

Ahmed Yasin sadece HAMAS'ın değil, bütün Filistin direnişinin lideri olarak bilinen önemli bir şahsiyetti. Bundan dolayı da bütün Filistin halkı tarafından sahipleniliyordu. Şehadeti karşısında da bütün Filistin halkının ve direniş örgütlerinin ortak tavır sergilemesi, bu özelliğini ortaya koymuştur.

Vakit gazetesi