Ahlakın dilimizdeki yeri ve pratikteki eksikliği

Gökhan Özcan "Ahlak" bilincinin toplumda yaygın bir şekilde dillendirilip, her bireyin karşısındakini "Ahlak" üzerinden vurmasına rağmen, yaşantımızda ve ilişkilerimizde gereken hassasiyetin gösterilmediğini vurguluyor.

Gökhan Özcan/Yeni Şafak

Ahlaktan ne anlıyoruz?

Toplum hayatımızın dillerden hiç düşmeyen kavramlarından biri ahlak… Hemen herkesin rahatlıkla dilinde dolaştırdığı bu kavramın hayata yansımasını ise aynı oranda yerleşik göremiyoruz. Her nutuk atan ahlaktan dem vuruyor, her paylaşım yapan dünyanın ahlak zirvesi, her tartışan ahlakı yedeğinde hazır tutuyor. Ancak o ahlakın toplumsal hayata katması gereken iyiliği, güzelliği, hakkaniyeti, nezaketi ara ki bulasın. Herkes birbirine ahlak satıyor ama davranışlarında aynı ahlakiliği göstermekte pek o kadar istekli davranmıyor. Ahlaksızlık daha ziyade makro davranışlarla, görünür yanlışlarla ilişkilendirildiği için mikro davranışlara sızan ahlaki noksanlıklar teşhis edilemiyor ya da küçümseniyor, dolayısıyla bu konuda esaslı bir muhasebe yapılamıyor ve bu böyle olduğu için bu yanlışlar ahvalden temizlenemiyor. Gözle görünür ahlaksızlıklar aşikâr ve ortada olduğu için gündemimizde fazla yer tutuyor, toplumun büyük ekseriyeti bu yanlışlıkları yargılıyor, tel’in ediyor, hatta yapanları linç ediyor. Bu durum sürekli uzun farları yanan bir araçta yolculuk etmeye benziyor. Bu elbette tamamen faydasız bir iş değil; ancak şöyle kritik iki sonuç da doğuruyor: Hem ahlaksızlığın sürekli bizden uzakta bir yerde ortaya çıktığı yanılgısına sürüklüyor bizi hem de yakınımızdaki daha mikro düzeyde ama çok daha sinsi ahlaksızlık potansiyeline ilişkin körleşme yaşamamıza sebep oluyor.

Kanunların yasakladığı şeyler ile ahlakın yapılmamasını vazettiği şeyler arasında çok temel bir farklılık var. Kanunen yasak olan şeylerin bir yaptırımı, bir cezası var. Tespit edildiği anda fail somut biçimde ceza görüyor. Ahlaki anlamda yanlış şeylerin ifasında ise soyut yaptırımlar var, yapan toplumun gözünden düşüyor, kınanıyor, suçu çok büyükse lanetleniyor. Ancak ahlaki ‘suç’un tespiti ancak görünür fiillerde kolaylıkla yapılabiliyor, daha az görünür, daha derinden işleyen zihni ve kalbi ahlaksızlıklarda suç tespit edilemediği için genelde yapılan yapanın yanına kar kalıyor. Hele de toplum hayatında ahlaken düşük davranışlar noktasında bir kafa karışıklığı varsa bunlar zaten herkes tarafından ‘suç’ olarak da görünmeyebiliyor.

Toplumun gözü önünde yaşanan hallerde herkesi değilse de çoğunluğu frenleyen psikolojik kimi faktörler var. İnsanların en azından önemli bir kısmı kınanmayı, istenmeyen olmayı, yadırganmayı, yargılanmayı göze alamıyor. Bu çekinceleri sebebiyle içinden gelse de ahlaksızca işlerden geri durabiliyor. Ancak görünmeyen ahlaksızlıklar gözlerden uzak olmalarıyla herkesin daha kolay yönelebildiği sapma arızalar ortaya çıkarabiliyor. Bunun önüne geçebilecek tek bir şey var: Ahlakın ölçüsünü tartışılmaz bir kaynaktan alması gerekiyor ki, insanlar başkalarının görmediği yerlerde de bir gören olduğunu hatırında tutsun ve nefsine direnç gösterebilsin. Müslümanlar için ahlakın kökeni, diğer her şeyin olduğu gibi vahiydir. İnsanlara doğru olanı ve yanlış olanı gösteren, ilkine yönelten, ikincisinden men eden Allah’tır. O her şeyi bilen ve gören, içimizden geçenin dahi bilgisine sahip olan ve nihayetinde hükmünü şaşmaz bir adaletle verendir. Dolayısıyla Allah’ın ahlaksızlık olarak vazettiği şeylerin herhangi birini ifa etmek küçüklüğüne büyüklüğüne bakılmaksızın isyana girer. Yapmıyor muyuz peki bunları? Büyük bir kısmını yapıyoruz. Yapıyoruz ama bunların yanlış olduğunu biliyor, görmezden gelmiyor, pişman oluyor ve edebildiğimizce tövbe ediyoruz. Yanlışları alışkanlık haline getirmemeye, gözümüzden uzakta tutmamaya, görmezden gelmemeye gayret ediyoruz.

Müslümanlar için dünya hayatının herkesin gördüğü ve hiç kimsenin görmediği alanlar gibi bir ayrımı yok. Allah her şeyi gören, işiten ve bilendir. Eğer bizler de herkesin görmediği zannıyla makro ya da mikro ahlaksızlıklara tevessül etmeye başlamışsak, bu sadece ahlakımızın değil, dinimizin de sorgulanır hale gelmesi anlamına gelecektir. Kullardan ve kendimizden saklayabildiğimiz yanlışların görünmediğini sanmaksa tamamen bir inanç zafiyetidir. Allah bu devrin bu yaygın gaflet halinden hepimizi muhafaza eylesin.

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye