Ahlak ve iffet günden günde şeytanlaştırılırken...

Sosyal medyada birbiri arkasına gelen gündemlerden bir tanesi de Merve Akpınar isimli Şanlıurfalı 13 yaşındaki öğrenci oldu.

HAKSÖZ-HABER

Verdiği bir kısa video görüntüsünde, köydeki yakınlarının kendisinin spor yapmasını eleştirdiğini anlatan Akpınar “Sen kızsın, şort giyemezsin, erkeklerin yanında oynayamazsın, oran buran görünür" diyerek çevre beni dışladı. Sonra ben de ’Hayır, ben neden oynamayayım?’ dedim.” ifadelerini kullanırken gözyaşlarına boğuluyor.

Akpınar devamında farklı basın organlarına verdiği demeçlerde “Antrenmanlara özel kıyafetim olamadığı için günlük elbiseler giyiyordum. Uzun kollu elbiseler giyiyordum. Çevrede laf söz olmaması için bacak ve kollarımızı örtüyordum. Ben artık bölgemdeki kız çocuklarının sesi ve umudu olacağım. Ben sadece Merve değilim. Ben Çukurova'da pamuk toplayan Fatma’yım, ben Harranlı Şemsi’yim, ben Karadeniz'de fındık toplayan Tuğba’yım. Yani ben, kız çocuklarının umuduyum. Ben tüm Türkiye’deki kız çocuklarının sesi olmak istiyorum. Zihniyetleri değiştireceğime de inanıyorum.” şeklinde konuştu.

Bu tablo karşısında şunu sormadan edemiyoruz: Yakınlarımızın bizleri Allah’ın ayetlerine uygun şekilde uyarması zulüm müdür? Rabbimizin “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Dışarıda kalanlardan başka ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar.” ayeti gereği hanım kardeşlerimizin belirli tesettür kurallarına riayet etmesi gerekir. Öte yandan bu durum erkekler için de tamamıyla serbest değildir. Tesettürün de ötesinde kumar oyunlarının ve alkol firmalarının sponsorluğu altında oynana gelen spor müsabakalarında boy göstermek ne kadar doğrudur? Akpınar kardeşimiz üstelik bir İmam-Hatip öğrencisi iken bu uyarılardan bir mağduriyet çıkarması ne derece doğrudur.

Akpınar’ın gündeme gelmesinin akabinde Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş, Şanlı Urfa’da bir spor kulübü kuracağını duyurdu. Sizden de bu beklenirdi zaten, ifsada zemin hazırlamakta aman geç kalmayın!

Son dönemde televizyonlarda boy gösteren dizilerde de sık sık bu ahlak erozyonuna maruz kalıyoruz. Kanal D Ekranlarında geçtiğimiz aylarda başlayan “Camdaki Kız” adlı dizide başrol oyuncusu kızın annesi, kızının iffetini korumaya çalışan abartılı bir karakter olarak, neredeyse zalim olarak tanıtılıyor. Annenin davranışlarını abartılı bir şekilde karikatürize ederek, kızın dışarıda bir başka erkekle nikahsız birlikteliğini, nikah öncesi yakınlaşmalarını ve uygunsuz konuşmalarını engelleme çabasını bir mağduriyet şeklinde ortaya koyuyor dizi. Aynı dizide oğlunun fahiş hareketlerinden rahatsız olan ve onu sık sık eleştiren bir baba karakteri de benzeri şeytanlaştırmadan nasibini alıyor.

Bir başka dizi de TRT yapımı olan Masumlar Apartmanı. Dizinin başrol oyuncularının ciddi bir kısmı akıl hastası olarak lanse edilirken, evin küçük kızına yapılan bazı iffete dönük uyarılar da benzer akıl hastalıkları arasında sunuluyor.

Dizi ve filmlerin pek çoğunda, kitaplarda ve sosyal medyada ahlaka, iffete dair uyarıda bulunmak artık Müslüman isimler tarafından bile “sana ne” ifadesi ile karşılanıyor. Elbette insanların neye inandığı, hangi değerler üzere benliğini inşa ettiği ve sonuç olarak hareketleri ile giyim tarzı bizi ilgilendirmiyor ancak genel toplum kurallarını ilgilendiren, insanları ifsad eden davranışlara karşı “emri bil maruf” ve “nehyi anil münker” sorumluluklarını nasıl yerine getirmemiz bekleniyor? Birisine “bakın bu yaptığınız yanlış” denildiği anda insanların hayat tarzına müdahale etmekle suçlanıldığı bir vasatta hazır mısınız çocuk ve torunlarınızın sizlere “sana ne” demesine?

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!