ALİ EKBER KONUK / HAKSÖZ-HABER
Kur’an’ın vücuda getirdiği özgün kavram dünyasının mühim ıstılahlarından biri de ‘şehadet’tir. Ragıp el-Isfahani’nin Müfredat adlı eserinde yer alan tanıma göre şehadet, “Bir şeyi yerinde ve yanında gözlemektir ki bu gözle olabileceği gibi kalp gözü ile de olabilir.” Şehadet, bilgi-inanç-eylem dizgesinin ‘eylem’ aşamasına tekabül eder. Şahitliğin zirvesi ve faili ‘şehit’tir. Tam olarak bu sebeple Kur’an’ın, “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölü’ demeyin. Zira onlar diridirler, fakat siz onların hayatlarını idrak edemezsiniz.” (Bakara, 154) ayetiyle Allah, söz konusu ‘zirve konumu’ vurgulamış, onlara alelade bir tanımlama ile ‘ölü’ denemeyeceğini buyurmuştur.
İslam’ın şahitliğini, gerekirse canını feda ederek ifa eden şehit, iki yönüyle berekettir. Hayatta olduğu süre zarfında eda ettiği şehadet eylemiyle mütemadiyen süren bir uyanış çabasını diri tutar. Hayatını Allah yoluna adayarak, taşıdığı mesajın canlı bir misali olur. Şahitliğini yaptığı dava uğruna canını feda etmesi ise mesajını ulaştırabildiği insanlara, kalıcı ve etkili bir mesajı miras bırakır. Şehidin hatırasının canlı kaldığı zaman dilimi, mesajın ulaşabildiği herkesin mücadele ruhunu diri tutmasında katalizör görevi görür.
Meselenin öneminin farkında olmanın sonucudur ki birçok şehit önder, dünya hayatının sonlarında mirasçılarına önemli mesajlar bırakmıştır. Şeyh Said’in idam sehpasına gitmeden önce, kıyamının sonraki nesiller için ifade etmesi gereken anlama dair söyledikleri bu minvalde değerlidir.
Ayşe Şimşek’in Neda Yayınları’ndan çıkan “Ahdini Yerine Getiren Erler” kitabı, şehitlerimize karşı yerine getirmemiz gereken sorumluluklarımızı bizlere hatırlatıyor ve kendince bu vazifeyi ifa ediyor. Geçtiğimiz Eylül ayında çıkan kitapta büyük çoğunluğu Anadolu’dan çeşitli İslam ülkelerine kıtale giden ve şehit olan kardeşlerimizin öyküleri yer alıyor. Piyasada benzer amaçlara sahip, mevcut eserlerden farkı, yazarın ifadesiyle “ele alınan kişilerin hayatı ve başarılarına ilaveten şehadetleri öncesini de işlemesidir.”
Türkiye’de mevcut toplumsal kesimler içerisinde, canını inancına feda eden kişi sayısı en fazla olan grup Müslümanlardır. Ancak bu konuda neredeyse en zayıf birikime ve ürüne sahip olanlar da yine Müslümanlardır. Ayşe Şimşek, bu eseriyle birikimimize mütevazı bir katkı sunuyor ve zihinleri tazeliyor. Kitap içerisinde çeşitli kaynaklar vesilesiyle aşina olduğumuz Türkiyeli şehitlerden Bilal Yaldızcı, Mücahit Şener, Bülent Tuna gibi isimlere ilaveten Ali Üzüm, Tayfun Sevgi, Arif Güler, Güven Zengin gibi hakkında bilgi sahibi olabileceğimiz isimler de yer alıyor.
Rahat bir dile sahip olan kitapta yer alan şehitlere dair bilgiler, yazarın yoğun emekleri ve görüşmeleri neticesinde elde edilmiş. Şimşek, birçok şehri gezmiş, çok sayıda şehit ailesi ve yakınıyla bizzat görüşmüş. Şehitlerin dostları, dava arkadaşları bu görüşmelere dâhil edilmiş. Bir anlamda, ‘saha araştırması’ şeklinde hazırlanmış bir eserden bahsediyoruz. Müteradifi eserlerde olduğu gibi bir miktar duygusallık içerse de, eser okuyucuyu sağladığı bilgi ile besliyor. Yüzeysel ve duygu ağırlıklı yaklaşımların bizlere kalıcı fayda sağlamadığını, uzun mücadele geçmişimiz öğretmiş bulunuyor. Bu minvalde yazarın, bu eserinde takip ettiği yöntem önemlidir.
Afgan cihadının Türkiyeli şehitlerinden Bilal Yaldızcı’ya dair hafıza tazeliyoruz Ahdini Yerine Getiren Erler ile. Aktif İslami mücadeleye, liseden sonra başlayan Yaldızcı’nın bu dönemden sonra şehadet özlemiyle dolduğunu görüyoruz. Afganistan’a, o dönem var olan cihada katılmak üzere gidiyor Bilal. Aylarca savaştıktan sonra, mücahitlerle Ruslara karşı giriştiği bir taarruzda şehit oluyor.
Bülent Tuna, henüz 23 yaşında Bosna’da cihada katılıyor. Burada savaş bitince Türkiye’ye dönüyor. Ancak Bosna’da sahip olduğu hareketlilik içlerde yer etmiş olacak ki ardından Çeçen cihadına katılıyor, 1999 yılında. Mali yetersizlik yaşayan Çeçen cihadına, finansal destek için Türkiye’ye geri geliyor. 2000 yılından itibaren cihat yurduna dönmek için uğraşıyor, ancak başaramıyor. Bir yılın ardından, 2001’de Çeçenistan’a girmeyi başarıyor ama henüz çok yol kat edemeden Ruslarca şehit ediliyor.
Yakinen bildiğimiz bir isim olan Mücahit Şener, genç yaşında cihada katılan bir başka isim. O da 2003’te Çeçenistan’a gidiyor. Henüz 19 yaşında iken, Rusların yaptığı ani bir baskın ile şehit oluyor.
Kitapta değindiklerimiz dışında birçok isim yer alıyor. Türkiye dışından Şamil Basayev ve Usame b. Ladin, öyküsüne değinilen önderler arasında. Her biri bir ‘adanmışlığı’ ifade eden hayatların, ardında kalanlara, bizlere aşıladığı mücadele azminin daim olması temennimizdir. Bu türden eserlerin çoğalması, sair kalemlerin bu meseleye ilgi duyması, birikimimiz açısından ehemmiyet içermektedir.