Ah nerde o eski günler!..

Abdurrahman Dilipak

“Halk plajları doldurdu, vatandaş denize giremiyor..”

Onun için halk plajları açıldı.
Yıllarca İstanbul'un saraylarını TURİNG şemsiyesi altında Çelik Gülersoy'un adamları kullandılar. Padişahı kovanlar saraylara kendileri yerleştiler..
Mustafa Kemal de sarayda öldü. Ayağa kalkabildiği zaman da o zamanlar dünyanın en pahalı yatı ile boğaza açılıyordu..
Şimdi belediye çalışanları, semt sakinleri, parası olan herkes korulardaki eski köşklere gidip yemek yiyebiliyor.
Eskiden insanlar Kızılay'a, Ulus'a çıkamıyordu.. Sakallı, sarıklılar ancak Ulus'a asılmak için çıkartılıyordu. Ulus'tan Kızılay'a doğru, ak sakallılar, sarıklı başlar pamuk tarlalarını andırıyordu zaman zaman..
Savcısı, avukatı, temyizi olmayan yargılamaların yapıldığı günlerdi o zaman. Yasaya göre karar verme gereği de duymuyorlardı, kararları yasa sayılıyordu..
Ne günlerdi o günler.
Açık oy, gizli tasnif. Adaylar sofrada belirleniyor, zaten oy verecek tek parti var. Sandık başında CHP temsilcisi ve jandarma bekliyor. Sandığın üzerinde CHP bayrağı örtülü..
Demokrasi var memlekette. Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir üstelik..
Kızılay'a kıyafetini beğenmedikleri için Aşık Veysel'i bile almamışlar..
Geçen gün THY'nin kârına bakıyordum da, meğer catering konusunda dünyanın en büyük şirketlerinden birisi ile Avusturyalı Do&Co Restaurant&Catering AG ile ortak girişim sözleşmesi imzalamış THY.. Engin Ardıç da dalgasını geçmiş tabii malûm çevrelerle..
Eskiden uçağa sadece “Beyaz Türkler” binerdi.. Şimdi herkes biniyor. Olacak iş mi? Kara trenlerde yolculuk edenlerin çocukları şimdi THY ile uçuyor..
Ha! Unutmadan. Bu uçak işinin içinde eskiden de “irticacı”lar vardı ama resmi tarih onları görmezden geldi..
Bilmem biliyor musunuz, bir zamanlar Nuri Demirağ diye bir adam vardı. Milli Kalkınma Partisi'ni kuran adam.. “İslâm Demokrat” çizgide bir parti..
İlk uçak fabrikasını o kurdu bizde.. 1960'a kadar da Uçak orta meslek okulu vardı.. Yani 15 yaşında uçak teknikeri yetiştiriyordu. 1961'de o okullar kapatıldı..
“Nu De prensipleri”ni hiç duydunuz mu?
Beşiktaş'taki denizcilik müzesi var ya, orası Demirağ'ın Uçak Fabrikasının Genel Müdürlük binası idi. Yeşilköy de eğitim ve test uçuşlarının yapıldığı, dünyanın en büyük ilk sivil hava üssü idi.. Biz bu ülkede yolcu uçağı, savaş uçağı, deniz uçağı, akrobasi uçağı, zirai uçak, keşif uçağı yapmıştık. Şimdi İsrail'den pilotsuz uçak alıyoruz..
Nuri Demirağ adı kulağınıza bir yerden çalınıyor olmalı. Melike Demirağ mesela. O Nuri Demirağ'ın yeğeni idi. Torunu kim biliyor musunuz, hani şu AK Parti Milletvekili Nursuna Memecan var ya, o!
Bu İmam Hatipliler de çok oluyor değil mi?
Nereden nasıl, ne zaman öğrendiler bu işleri..
Bu sınavları nasıl kazanıyorlar böyle.. Bu işleri nasıl kıvırıyorlar bu medrese mollası kılıklı adamlar!.. Üstelik eşlerinin başları kapalı, namaz bile kılıyorlar. İçki de içmiyorlar.. Olacak şey mi bu!
Şimdi Tandoğan olacaktı da görecektiniz, çağdaşlık neymiş..
Şapka giymeyenleri asacaksın kardeşim..
Şapka giymeyen adam bile sayılmaz..
Şapka giymeden laiklik, laiklik olmadan cumhuriyet mi olurmuş. Sözkonusu olan cumhuriyetse demokrasi teferruattır..
Halk Yeşilköy diyor, resmi kayıtlarda Atatürk Havalimanı ama orası gerçekte, en azından bana göre Nuri Demirağ Havaalanı olmalıydı!
Atatürk “İstikbal göklerdedir” demiş ya, onun için oraya Atatürk Havalimanı demişler. Oysa Osmanlı donanma mecmuasının ser levhası “İstikbal Denizlerdir” şeklinde idi. Mustafa Kemal de herhalde bunu tashih etmiş olmalı ama, başka iddialarda var.
Şu iddialar Mehmet Barlas'a ait: “Çetin Altan’a göre bu söz Fransa Devrimi’nin talihsiz kralı 16. Louis’e aittir. Altan yazılarında kralın 1783’de insan taşıyan balonu ilk uçuran Joseph ve Etienne Mongolfier kardeşlerin başarısını tescil için bu sözü söylediğini ifade eder durur. (...) Bir başka iddia ise meşhur sözün yani, ‘İstikbal Göklerdedir’ ifadesinin ilk uçağı yapan Wright Kardeşlerden Wilbur’un söylediği yönünde. Orville ve Wilbur Wright kardeşler 1903’ün soğuk bir Aralık gününde Kitty Hawk’da gerçekleştirdikleri ilk insanlı uçuş ile aynı zamanda havada ağır motorlu uçaklar devrini başlatmış oldu. Elbette karşılaştırmak pek uygun değil ancak Mustafa Kemal Atatürk Türk Hava Kurumu’nun kurulması emrini 1925 yılında vermiştir.”
Kimilerine göre Mustafa Kemal hiç uçağa binmemiş.. Yani karanlıktan korktuğu gibi uçmaktan da korktuğu söylendi. Ama bu gerçek değil, dört kez, gizlice uçağa bindiği rivayet olunur..
Bu arada THY ile THK'yı karıştırmamak gerek. THK hâlâ kurban derisi ile uğraşıyor. THY artık halka açılan, dışarıya açılan, dev bir şirket.. Ve bu büyük başarı Özal sonrası ve özellikle de son dönemde elde edilen bir başarı.. THK'yı da askeri vesayetten çıkarıp THY'ye verseler aslında ne iyi ederler. Sivil havacılık nasıl canlanır o zaman görürsünüz..
TUSAŞ'ın da ne zaman, nasıl kurulduğunu hatırlayın..
Türkiye'yi uçuranlar, kendileri yerlerde sürüklenen irtica yaygaracıları değil, Türkiye'yi uçuran Anadolu'nun bağrı yanık çocukları.. İlerici geçinenler yüzbin devir geriden koşuyorlar..
Selâm ve dua ile.

Not: Meraklıları Engin Ardıç’ın 07.12.2008’de Sabah’da yayınlanan “İmambayıldı nefisti” yazısını okuyabilirler.. Daha fazlasını isteyenler için: Mehmet Barlas, Sabah Gazetesi, 26.12.2005 http://wampirsifen.bloggum.com/yazilar/tag/kehanet/ gizlitarih.com, Atatürk’ün gizem, Stuart Kline, Türk Sivil Havacılık Tarihi. Bugün Gazetesi 25 Ağustos 2007

VAKİT