Ağırbaşlı mülteciler ve diğer mülteciler!

Mültecileri diline, rengine, dinine ve kökenine göre ayıran Batı'nın ikiyüzlülüğünün Türkiye'de de var olduğunu Batı'ya öykünenler ve yerli ırkçılardan biliyorduk ama 'ağırbaşlı mültecileri' diğerleriyle kıyaslayanları ilk kez görüyoruz!

HAKSÖZ HABER

Türkiye'de gazeteci kimliği adı altında yapılan birçok yorumun asıl sahibinin dışarıda olduğu iddia edilir. O gazetecilerin düşünce ve yorumlarını dışarlardan bir yerden temin ettiği veya dışarıdan birilerini savunmak için dile getirdiği ifade edilir. Bu durum normal bir olay, gazetecilik veya yorum olarak görülmeyip yoğun eleştirilere maruz kalır. Ancak bir tür gazetecilik vardır ki o gazeteciliğin sahibini dışarıda da içerde de aramak abestir. Çünkü o saf kötülük olarak bireyin içinden gelir!

Faşizan ve ırkçı söylemlerini kamuoyuna birer yorum, haber, eleştiri olarak aktaran saf kötülüğün sahipleri zaman zaman bukalemun kılığına bürünüp şartlar, kişiler, toplumlar, diktatörler, demokratlar ve olaylara göre safını değiştirir. 

Suriye'den, Irak'tan, Afganistan'dan, Libya'dan ve daha birçok Müslüman coğrafyadan Türkiye'ye, kıta Amerikasına veya Avrupa'ya yapılan göçler "ülkelerini bırakıp kaçanların" göç hareketi olarak değerlendirilir.

Milyonlarcası topraklarında özgür, adil ve eşit şartlarda yaşamak isterken ölse bile onlar, 'yeryüzünün lanetlileri' muamelesi görür. Çünkü onların karşılaştığı şey bir savaş değil, bırakıp kaçma eylemi olarak değerlendirilir!

Ama rengi siyah ve esmerden daha açık, gözleri maviye çalan, saçları sarı olan göçmenlerin 'gururla topraklarını bırakmak zorunda kaldıkları' iddia edilir. Sanki onlar bu dünyanın en değerlileriymiş gibi lanse edilir! Bütün göçmenlerin göç sebepleri ve amaçları hayatlarını güvenceye almak iken bazılarını diğerlerinden üstün tutmak ancak 'ırkçılık, ikiyüzlülük ve ayrımcılık' olabilir.

Gazeteci edasıyla sorularıyla bir toplumun veya kişinin yaşadıklarını aktarırken öznel yorumlarını araya sıkıştıran ırkçılar, bu tarz yorumları ile içlerindeki kiri aksettirirler. Bu kişilerin kalplerindeki ve akıllarındaki nefretle kendilerini doğdukları topraklara ait görmedikleri, değerli hissetmedikleri ve başkasına da o değeri vermek istemediklerine şahit oluruz! Onlar sadece olmak istedikleri gibi olanlara değer atfederler! Saf kötülüğü cismanileştirmek için de bu uğurda birbirleriyle yarışırlar! 

Medyanın araçlarını, etki gücünü kendileri gibi düşünmesini istedikleri topluma dayatan yorumcu ve gazeteciler, 'iyilik ve özgürlük temsiliyetinde' en üst basamakta olduklarını sanırlar. 

Diktatör Esed'e, Sisi'ye, Kaddafi'ye arka çıkan 'Komünist Makyavelistler' Rusya'nın Ukrayna işgaline 'barış gerek' diyerek tepki gösterir, Esed'in diktası altında yaşamak istemeyenlere 'zorundasınız' der, 'Maocu Çin'in ve Myanmar'ın asimilasyon politikalarına gözünü kapatır, zulmü 'şekle ve ideolojiye' göre ayırarak 'üç maymunu' oynayan dilsiz şeytanlara dönüşürler.

Bu kişiler kendi sözlerini ve yorumlarını muteber kabul ederken, insanlık adına utanç duyulası tavırları ile göze kıymık gibi batarlar. 

Batılı gazetecilerin Ukrayna-Rusya savaşı boyunca göçmenlere dönük benzer ırkçı ve ayrımcı söylemlerine maruz kalınmıştı. Birçok gazeteci yaptıkları yorumları aşırı bulup özür diledi. İletişimin hızına yetişilemeyen yeni dünyada Batı'dan gelen rüzgarın henüz Türkiye'ye bu noktada ulaşmadığı görülüyor! Batı'ya öykünen, Batı'ya methiyeler düzen faşistlerin ırkçılık mesaisi yeni başlamış görünüyor! 

Sosyal medyada mülteci ayrımı yapanlara dönük eleştiriler de geliyor,

Yorum Analiz Haberleri

Gazzeli kadınlardan öğreneceğimiz çok şey var!
Değerlerin erozyonu ve toplumsal çözülme
"Benzersizlik" Anlatısı ve Aynılaşma
Kurtuluşun tek çaresi Allah'a dönmektir
Mazlumlar için elimizden geleni yapıyor muyuz?