Başını Amerika’nın çektiği NATO orduları 20 yıllık işgal, katliam ve yıkım politikalarının ardından zelil bir biçimde Afganistan’dan çekildiler. İsteyerek değil, güle oynaya değil mecbur kaldıkları, daha fazlasını beceremedikleri ve ortaya çıkan maddi-manevi faturaları ödemeye güç yetirmedikleri için bir telaş ve kaos içerisinde çekildiler Afganistan’dan. Çünkü alt edemedikleri, bir türlü diz çöktürüp teslim alamadıkları Taliban direnişi duvarına tosladılar. Evet, ağır zayiatlar verdirdiler, çok büyük katliamlara, tarifi ve telafisi imkânsız saldırılara giriştiler bu 20 yıl boyunca fakat mücahitlerin direniş stratejisi ve savaş azmini mağlup edemediler. Afganistan’da NATO orduları ve işbirlikçilerinin hanesine hiç tereddütsüz zillet ve utanç yazılırken Taliban’ın hanesine şeref ve zafer yazıldı.
Kimse masal anlatmasın, hakikatin yerine evham ve komplo teorisi yerleştirmeye kalkışmasın. “Amerika çekilmedi, Afganistan ve bölgeye ilişkin yeni bir senaryoyu devreye soktu” türünde söylemlerin sahadaki askeri, ekonomik, stratejik ve psikolojik ağır kayıplarla hemen hiçbir alakası yok. Amerika’nın (veya bir başka küresel devletin) yenilmezliğine, mutlak kudret ve planlamasına yatırım yapan zihinlerin insan ve toplum iradesini de Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın takdirini de hiç hesaba katmadığı aşikârdır. İğfal edilmiş zihinlerin, iğdiş edilmiş gönüllerin mantık ve söylem düzeyinde bile emperyalizme karşı direnemediği bir dünyada Afganistan’da mücahitler en modern silahlarla donatılan binlerce işgalciyi topraklarından söküp attılar. Bu ibret tablosuna bakıp muhasebe ve şükrü yönelmek yerine inatla vesveselerle, söylenti ve komplo teorileriyle yaşadıklarımızı izaha kalkışmak ölümcül bir akıl hastalığına işaret eder.
“Taliban’ın arkasında kim var?” Verilen cevaplara bakılacak olursa Allah’tan ve Allah’a iman eden Müslümanlardan başka herkes ve her kurum var. Öyle ki, bütün Müslümanlar şu ya da bu devletin kuklası, şu veya bu istihbarat teşkilatının oyuncağı, tetikçisi ya da vekâlet savaşçısı olmak için aşkla-şevkle hazır kıta bekliyor sanırsınız. Sanki İslam coğrafyasında Haçlı ordularına, Bizans veya Sasani ordularına karşı izzet ve şerefle direnen Müslümanların zaferleri hayalden ibaretti. Sanki Müslüman ordularının Anadolu’dan Endülüs’e uzanan akın ve zaferlerini teşvik eden ayet ve hadisler yeryüzünden silinip gitmiş de Allah yolunda cihat tümden unutulmuş, terk edilmiş. Afganistan’daki kardeşlerimize Allah yolunda cihat etmeyi, Allah’a tevekkül edip zafer kazanmayı mı yakıştıramıyorlar acaba? Yoksa NATO ve Amerikan ordularının yenilip çekilmesini mi içselleştiremediniz?
“Kabil düşmedi” bilakis işgalden kurtarıldı. Kabil “tek kurşun atılmadan Taliban’a teslim edildi” diyenler basit mizansenler yazıyorlar. Tersine Taliban kanlı ve yıkıcı bir iç savaşın önünü almak üzere sabır, sükunet ve teskin edici hareketleriyle Kabil’i kuşatıp teslim aldı. Amerika destekli Eşref Gani Hükümeti yolsuzluk ve cinayetlerle özdeşleşmişken Taliban halkın refahı ve güvenliğini temin edeceğine dair güçlü bir siyaset izledi. Öyle ki, kademe kademe en küçük yerleşim birimlerinden Kunduz, Herat, Mezar-ı Şerif ve nihayet Kabil gibi büyük şehirlere girerken uzlaşmaya matuf girişimleri yoğunlaştırdı. Kimi askeri birliklerin Tacikistan ve Özbekistan’a kaçışına göz yumarken silah bırakanlar için genel af çıkaracağını beyan etti. Havaalanındaki görüntüler bir ölçüdür elbette. Lakin Kabil Havaalanı’nın dışında, Afganistan genelinde hakim olan havaya bakmak daha doğru sonuçlar elde etmek için kaçınılmazdır.
Türkiye’nin Taliban’la daha doğrudan, kapsamlı ve sıcak temaslar kurması zarurettir. Taliban bir Afganistan realitesi, İslam dünyasının önemli bir parçasıdır. Türkiye’nin sadece Afganistan’a değil bütün İslam coğrafyasına bakışında etnik-seküler kimlik siyasetinden derhal vaz geçmesi gerekir. Mareşal sıfatıyla ortalıkta dolaşan ama bir dönem Sovyet Rusya adına akabinde Amerika ve NATO hesabına lejyonerlik yapan Raşit Dostum gibi Afgan halkı nezdinde zerre miktarı itibarı olmayan savaş ağalarıyla girdiği ilişkilerin ne derece büyük hata olduğu kabul edilmelidir. Afganistan’daki bütün etnik ve mezhebi gruplarla dayanışma içine girerken bu ülke ve toplumun kendine mahsus geleneklerine yönelik tahkir ve tezyif edici bir siyasete asla tevessül edilmemelidir. Şunu unutmayalım ki, bütün eksik ve hatalarına rağmen Taliban Afganistan toplumu ve gelenekleri için son derece ileri, aydın ve ufku açık bir anlayışı temsil etmektedir. İthal ikame gelenek, radikal modernleşme veya dindarlaştırma politikaları bilim-kurgu tadında seyredilir ancak gerçek hayatta geri dönüşü yıkıcı sonuçlar verir.
Ümit ve dua edelim ki, Taliban basiret ve ferasetle hareket ederek ne kendisini ne de Müslüman toplumları mahcup etsin. Umut ve dua edelim ki, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’nin daha doğru ve güzel anlaşılması, bütün insanlık için cazibe merkezi olma yolunda sabır ve azimle mücadele etsin. Zorlu bir süreç var hepimizin önünde. Ancak neden Taliban zafer kazandı, nasıl olur da Amerika ve NATO yenilip zillet içinde kaçıp gider gibi saçma sapan kaygılara, edep ve izzete muğayyir korkulara kapılmayalım. Sevinip şükredelim çünkü Müslümanlar işgalci ve katliamcı emperyalist güçleri Afganistan’dan kovaladılar.
Ezeli mağlup olmadığımıza, ebedi mazlum kalmayacağımıza dair güçlü bir kazanımdır Afganistan cephesi. Afganistan halkını ve mücahitleri tebrik ve takdir edelim, zaferin bereketli ve hayırlı sonuçlar üretmesi için hep birlikte hakkı ve sabrı tavsiyeleşelim.
Yeni Akit