Geçen hafta "Irak'ta ne oldu?" sorusuna üç yazıyla cevap aramaya çalışmıştık. Bu hafta "Afganistan'da ne olup bittiğine" bakmaya çalışacağız. 2014'te Amerika, NATO-ISAF işgal kuvvetlerini çekip, ülke güvenliğini Afganistan güvenlik kuvvetlerine devredecek. Buna göre işgal 13 sene sürmüş olacak.
Dile kolay. Afganistan gibi Sovyet-Rus işgaline uğramış yoksul bir ülke 13 sene süren ikinci bir işgale maruz kalıyor. Sormamız gereken sorular şunlar: Afganistan hangi suçu işledi de bu işgallere müstahak oldu? İşgal Afganistan'ı ne hale getirdi?
Önce bir anekdotu anlatmam lazım. ABD'nin Afganistan'ı işgal etmesinden (7 Ekim 2001) birkaç gün sonra sağcı muhafazakâr kimliğiyle tanınmış büyük bir işadamı ve dışarıdan siyasete müdahil bir zat beni telefonla arayarak Amerikalıların 'Türkiye'deki İslam' konusunda doğrudan fikir sahibi olacakları birilerini dinlemek istediklerini, genellikle yanlış bilgilendirildikleri ve yönlendirildikleri için beni önerdiğini söyleyip evinde yemeğe davet etti. Kabul ettim, bir akşam Boğaz'daki malikânesinde 5-6 Amerikalı ve Türkiye'den 5-6 seçkin kişiyle yemek yedik. Aslında Amerikalılar bize herhangi bir fikir sormadılar, üstü kapalı bir tür "tebliğ" yaptılar: "Amerika, Afganistan'a asker çıkarmıştır. El Kaide terörü ve Taliban'la gayesi ulvi bir savaşa girişmiştir, işini bitirmeden oradan çıkmayacaktır." Türkiyeli Müslümanlardan "terörle ve Taliban'la aralarına mesafe koymalarını" istiyorlardı.
Amerikalılara üç soru sordum:
1) Neden hep darbelerin ve darbecilerin arkasında duruyorsunuz?
2) Her sene insan hakları ihlalleriyle ilgili raporlar yayınlıyorsunuz, neden süren ve can acıtıcı mağduriyetlere yol açan 'başörtüsü yasağı'yla ilgili dikkate değer vurgunuz yok?
3) Her ülke tarassut altında, neden İsrail'e kayıtsız şartsız destek verip onun her türlü hak ihlalini görmezlikten geliyorsunuz?
Son soruyu cevapsız bıraktılar. İlk iki soru için, Türkiye'de kuvvetli "laik-Kemalist hassasiyet" olduğunu, etkili nüfusun yüzde 20'sinin "Şeriat tehlikesi"nden korktuğunu söylemekle yetindiler.
Neyse, netice itibarıyla Amerikalıların, zamirlerindeki niyetlerinin uzun süreli işgal olduğunu, İslam dünyasında birtakım kanaat önderlerini de "Taliban'a ve cihad fetvalarına destek vermemeleri yönünde uyardıkları"nı anladık.
Afganistan'ı işgal ederken Amerika'nın öne sürdüğü üç gerekçe vardı: 1) Üsame bin Ladin ve El Kaide; 2) Taliban yönetimine son vermek; 3) Afganistan'a özgürlük ve demokrasi getirmek.
Buna göre Bin Ladin tarihin gelmiş geçmiş en büyük teröristi; El Kaide de en büyük terör örgütüydü. Taliban ise, "Ortaçağ kafasıyla vahşi İslam"ı temsil ediyordu, bu zihniyeti kökten kazımak hümanist bir görevdi. Afganistan monarşiler, kabile savaşları, etnik çatışmaların coğrafyasıydı, 'özgürlük ve demokrasi'ye geçerse durumu düzelecekti. Afganistan'da işe, işgal kuvvetlerinin Batı'da eğitim görmüş ve Batı ile uyumlu bir ekibi başa getirmekle başladılar. Afgan kadının modern hayata katılmasını sağlamak için zecri tedbirler almak, reform programları uygulamak en önem verdikleri iş oldu.
Süren işgal yıllarının da bize deneysel olarak gösterdiği gibi, Amerika ve sonra NATO kuvvetlerinin Afganistan'daki varlıklarına gösterilen bu gerekçeler birer bahaneydi. Asıl hedefler başkaydı. Afganistan, Rus işgalinden kurtulmuştu, ama yeni Rus yönetimiyle anlaşmalar imzalayabilir; Çin'in Batı'ya yönelimini kolaylaştırabilirdi. Daha sonra (2004) uygulamaya konacak "Medeniyetler ittifakı" çerçevesinde ise Arapları çevreleme operasyonunda İran'ı yeterince tazyik altına almayabilirdi. İşgalden hemen önce İran'la uyumlu çalışan Ahmed Şah Mesud öldürülmüştü.
İşgalin petrol ve yeni maden kaynaklarına el koymakla da ilgisi vardı. Daha sonraları ülkenin kuzeyinde 1 milyar 800 milyon varillik petrol ve 1 trilyon dolarlık lityum yatakları bulunduğu açıklanacaktı. Dahası uyuşturucu üretimi ve trafiğinin kontrolü söz konusuydu. Araştırmalar, Taliban yönetiminde asgari seviyeye inen uyuşturucu üretimi ve nakliyesinin işgalden sonra katlanarak arttığını gösteriyor.
ZAMAN