Ahmet Varol / Yeni Akit
Afganistan hükümet sözcüsüyle
26 Ekim Çarşamba günü ikindi vaktinde, Alimler ve Medreseler Birliği tarafından, Rehber Tv.’nin İstanbul’daki merkezinde düzenlenen bir buluşmada Afganistan İslam Emirliği’nin resmi sözcüsü Mevlana Zebihullah Mücahid’le bir araya geldik. Bu, benim zaman zaman açıklamalarını okuduğum Afganistan hükümet sözcüsüyle ilk yüz yüze görüşmemdi ve gayet faydalı oldu. Bu vesileyle programı düzenleyen ve bizi de davet eden kardeşlerimize teşekkürle söze başlamak istiyorum.
Buluşmanın bir kısmı Mücahid’in kendi konuşmasıyla, kalan kısmı da katılımcıların önerileri ve sorularına cevaplarla geçti. Ben konuşulanları aktarmak yerine, gündeme getirilen hususlardan hareketle Afganistan’ın mevcut durumu ve geleceğiyle ilgili tespitlerimi dile getirmeye çalışacağım.
Taliban’ın Kabil’de hakimiyeti ele geçirmesiyle birlikte gerçekleşen, bir yönetimin el değiştirmesi değil bir işgale son verilmesidir. Darbeyle, devrimle veya seçimle yönetimin el değiştirmesi durumunda başa geçenler öncekilerin mirasını devralırlar. Bu miras servet de olabilir sorunlar da. Ama işgale son verilmesi durumunda, büyük ölçüde harabe devralırsınız. Çünkü işgalciler genellikle işgal ettikleri ülkelerin halklarına ve topraklarına acımıyorlar. Oradan çekilmek zorunda kalacaklarına kesin kanaat ettiklerinde de servetlerinden çalabilecekleri her şeyi çalıyorlar. Ama işgale son verenler vatanlarını bağımsızlığa kavuşturarak kendi değerlerine göre yeni bir yapı inşa etme imkanı elde ediyorlar.
Gördüğümüz kadarıyla işgale son vererek Afganistan İslam Emirliği adında yeni bir yönetim kuran kadro da yeni bir yapı inşa etmek için şartları oluşturmanın memnuniyetinin yanı sıra, işgalin ve işbirlikçilerin geride bıraktığı yıkıntının üzerine sağlam bir yapı inşa etmenin zorluklarıyla karşı karşıya.
Bu yüzden mevcut yönetimi en çok zorlayan problemlerin başında ekonomik imkansızlıklar yer alıyor. Anlaşıldığı kadarıyla Afganistan doğal açıdan önemli zenginliklere ve kaynaklara sahip olmakla birlikte bunları değerlendirecek, piyasaya sürecek ve aktif alana taşıyacak imkanlardan yoksun olmanın sıkıntısını yaşıyor. Bunun için de dünyanın ilgisine, ekonomik güce sahip kurum ve şirketlerin yatırımına ihtiyacı var. Dolayısıyla maddi yardım değil ülkesinin dünya piyasasında yerini almasının yolunu açacak yatırımlar yapılmasını istiyor. Bu yatırımların hem kendisine hem de yatırım yapacaklara yarayacağını düşünüyor.
Fakat bunun için iki önemli engeli aşması gerekiyor. Birincisi küresel emperyalizmin hizmetindeki medyanın yoğun bir şekilde sürdürdüğü kampanyanın neden olduğu imaj yıpranmasından kaynaklanan güven engeli; ikincisi de henüz hiçbir ülke tarafından resmen tanınmamış olmaktan kaynaklanan diplomatik engel. Bazı firmaların bu ülkenin kaynaklarına ilgi duymaları ve yatırım yapmaları açısından birinci, üretecekleri ürünlerin dünya piyasalarına sürülebilmesi açısından da ikinci engelin aşılması zorunlu. Bunlar aynı zamanda birbiriyle doğrudan bağlantılı. Dolayısıyla her iki engelin de birlikte kaldırılmasına ihtiyaç var.
Ülkedeki yönetimin bu engelleri aşabilmesi için de kendini tanıtması, dünya kamuoyunu ve özellikle Müslüman toplumları iyi bir şekilde bilgilendirmesi gerekiyor. Ancak şimdilik sahip olduğu imkanlar bu konuda profesyonel ve etkin bir çalışma yapması için yeterli değil. O yüzden bu aşamada daha çok gönüllü çalışmalarla açığı kapatmak için bir şey yapması mümkün olabilecek. Bu sebeple Afganistan halkının durumunun ve bu ülkedeki şartların iyileştirilmesi açısından, küresel emperyalizme hizmet eden medyanın oluşturduğu olumsuz imajı değiştirmeye yarayacak gönüllü çalışmalar büyük önem taşıyor. Çünkü küresel emperyalizmin hizmetindeki medya, bu ülkenin belini doğrultmasını engellemek için imaj yıpratma ve kamuoyunu yanlış bilgilendirme çalışmalarını sürdürüyor. Sanıyoruz bunda intikam duygusunun yanı sıra Afganistan’ın başarılı bir örnek ortaya koymasının emperyalizmin küresel hesaplarının aleyhine olacağı korkusunun da etkisi var.