Adın Muhammed ise GATAya giremezsin!

Bayramda Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bir Kürt köyünü ve bu köydeki bir Kürt evini ziyaret etti.

Hoş, eve girerken ayakkabılarını çıkarmayıp galoş giyse de bu ziyaretin ülkemizin içinde bulunduğu konjonktürde çok önemli olduğunu kabul etmeliyiz.

Türkçe bilmeyen köylülerden birisi "İsteriz ki bu köyden de bir paşa çıksın" deyince Başbuğ'un buna cevabı "Neden olmasın" oldu.

Zavallı köylümüz paşalığı bir şey sanıyor, bu ayrı bir konu ama o köyden paşa falan çıkmaz.

Çünkü TSK bunun olmaması için elinden geleni yapar!

Bildiğimiz şeyler var.

TSK'nın adam seçerken yasal ve yasadışı olmak üzere nasıl bir eleği var, nasıl kriterleri var bunları herkes biliyor.

Bakın... TSK'ya girmek isteyip de adları İslam Tarihi'nden alınan, İslam Peygamberi'nin adını taşıyanlar bile özellikle soruşturuluyor!

Şaşırmayın lütfen.

Bunlar oluyor.

Liseyi bitiren ve adı Muhammet, Erkam, Muaz ve benzeri olan gençler üniversite giriş sınavında başarılı oluyor...

GATA'yı tercih ediyor ve kazanıyor.

Buraya kadar her şey normal.

Asıl hikaye bundan sonra başlıyor.

GATA'da görevli komutanlar adı Muhammed, Erkam, Muaz ve benzeri olan isimlerin evlerine gidip, evlerini, analarını babalarını görüyorlar.

Evi görecekler, anaya babaya da not verecekler.

Evin kütüphanesinde hangi kitaplar var, duvarda hangi portreler asılı bunları kaydedecekler.

Duvarlarda asılı duran "Bismillah, Lailaheillallah" gibi çerçeveleri not edecekler.

Doğrusunu isterseniz çocuğunu bu okullara göndermek isteyen aileler bu uygulamadan çok rahatsız!

Çocuklarına bu ismi koyarken günün birinde bu isim sebebiyle başlarına böyle bir şey geleceğini asla düşünmemişlerdi.

GATA'ya gidecek öğrencinin babası sakallı diyelim, ne olacak?

Kesecek.

Kesmezse çocuğu okula alınmayacak.

Tabii uygulama bu olunca yıllanmış sakallar kesiliyor ağlayarak...

Kitaplıktaki dini kitaplar kaldırılıyor yerine askerin hoşuna gidecek kitaplar yerleştiriliyor.

Evin okumuş kızı duvara asmak için bir Atatürk posteri bulmaya çalışıyor.

Eve çay içme bahanesiyle gelen komutanlar bunları kontrol ediyor!

Bunu niye yaptıklarını yazmama gerek yok sanırım.

Herkes ne yapılmaya çalışıldığını çok iyi anlıyor, biliyor.

Dindar ailelerin çocuklarının TSK'da görev yapması bu şekilde temelden engellenmeye çalışılıyor.

Böylesi bir vicdansız eleğin işlediği bir sistemde Güneydoğu'daki bir Kürt köyünden paşa çıkar mı?

Kinyas Kartal örneği de nedir??

General Başbuğ Mardin ziyaretinde Kinyas Kartal'dan alıntı yapmıştı. Oysa Kinyas Kartal bir rejim mağduruydu!

Kinyas Kartal Said Nursi ile birlikte sürgün edilenlerdendir.

Bunlar Kinyas Kartal'ın sözleri:

"Yıl 1926... Bizi Van'dan batıya sürgün gönderiyorlardı. Önce bir ortaokul binasında toplamışlardı. Daha sonra ikişer ikişer ellerimizi kelepçeleyerek dışarı çıkarttılar. Ben Said Nursî'nin, daha önceleri Van'da ismini, faziletini ve şöhretini duymuştum. Fakat kendilerini hiç görmemiştim. İlk görüşüm bu sürgün sırasında oldu. O yıllarda 25-26 yaşlarındaydım. Okuldan çıkarırken bizi kendisiyle birlikte bağladılar. Birçok nüfuzlu kimseler de Van'dan çıkartılıyordu."

Kinyas Kartal Bakü Harp Okulu mezunuydu. İlk sürgünü İzmir'eydi. Yasak kalkınca Van'a döndü. 1938'de Dersim İsyanı'ndan sonra Trakya'ya sürüldü. 1960 ihtilalinde ise Sivas Kampı'na sürülenlerden oldu. Adalet Partisi Milletvekili oldu, 15 yıl milletvekilliği yaptı, Meclis Başkanı oldu.

Kinyas Kartal'ın mensup olduğu Brukan aşiretinin bir kolu 1600'lü yıllarda şimdiki Gürcistan topraklarına sürüldü.

Başbuğ'un Kinyas Kartal'dan yaptığı alıntı oldukça ironik olmuş:

"Ayrılık tohumu giren tarladan nifak ve nefret çıkar. Evvela, bu milletin evlatları kaderlerinin ortak olduğunu öğrenmelidir. Birbirimizi yeteri kadar seversek, başka sevgiye muhtaç olmayız."

Bugünlerde en fazla şaşırdığım şey!

Elbette GATA'da ismi Muhammed olanların özel soruşturmadan geçirilmesi değil.

Arada bir TRT6'ya takılıyorum.

Dilini anlamasam da TRT'nin gayreti belli oluyor, tebrik ediyorum.

Bu kanalı izlerken şaşırdığım bir şey var:

Bugüne kadar Türkçe olarak severek dinlediğimiz birçok türkünün aslı meğer Kürtçe'ymiş.

Ne güzel oldu, bakın adamlar kendi türkülerini kendi dillerinde söylüyorlar, bizi de şaşırtıyorlar!

BUGÜN