Yeni Şafak / Yaşar Süngü
İşletmeler insanileşmelidir ne demek
Salgın, mevcut siyasal ve ekonomik düzenin aksaklıklarını düzeltmekle mi yetinecek, sistemi tamamen mi değiştirecek?
Küresel anlamda gündemin en güncel ve önemli tartışması bu.
Nedeni de şu; Dünyayı saran salgın, sadece insanları ölümle tehdit etmiyor, insanla birlikte kurulu siyasal ve ekonomik düzeni de tehdit ediyor.
Sistemin değişmesinden yana olan uzmanlara göre tek kurtuluş insanca bir sosyo ekonomik düzenin yeniden inşası.
İnsanca bir düzen şu demek; Ekonomik olarak toplumun en alt seviyesinde bulunan bir kişinin insana yakışır bir hayat seviyesinde olması.
**
Birçok üniversiteden akademisyen ve uzman ekonomistin görüşlerinin yer aldığı “COVID-19 ve Sosyo-Ekonomik Kriz: İslam İktisadına İhtiyaç Var” başlıklı manifesto, İslam İktisadı Araştırma Merkezi (İKAM), tarafından yayınlandı.
Uzmanlar, mevcut kapitalist sitemin çözemediği problemlerin İslam iktisadı ile yoğrulmuş bir sistemle ortadan kalkacağı konusunda hemfikirler.
İKAM’ın sitesinde yayınlanan değerlendirmede neler var bakalım;
**
“Küresel salgın ile başlayıp kapıdaki ekonomik krizi hızlandıran COVID-19 süreci, kapitalist iktisadi düzenin kırılgan yapısını bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir.
Bir sağlık krizinin yeryüzündeki tüm kazanç ve emek modellerini etkileyerek sosyo-ekonomik bir krize dönüşmesinin temel nedeni, sağlam ve dayanıklı olmayan bir iktisadi ve sosyal düzendir.
Fakat daha önceki krizlere benzer şekilde bu kriz de sermayeyi güçlendirmiş, üretimi ve emeği zayıflatmıştır.
Yani sorunun temelini derinleştirmektedir.
Yalnızca adaletsizliğe yol açan bu ekonomik düzen, krizle birlikte emek gücünü ve işletmeleri sermayenin sömürüsü altında daha fazla ezmiştir.
Faizle borçlandırılmış insanlar ve işletmeler, yasalaştırılmış tefeciliğin zincirlerinden kurtulmak bir yana buna daha da tutsak olmuşlardır.
Bu durum, Haşr sûresi yedinci ayette belirtildiği üzere sömürücü ve zayıflatıcı bir güç temerküzüne dönüşmüştür:
“O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin.”
Tüm insanların asgari değil, temel refah düzeyine çıkabilmesi, İslam iktisadının emeğin istismarını önleyen faiz yasağı, karşılıksız borçlandırma, kalkınmayı hedefleyen zekât ve benzeri yardımlaşma biçimleri, insanın merkezde olduğu iş hayatı ve toplumsal adaleti sağlamaya yönelik uygulamaları ile mümkündür.”
**
“COVID-19 işletmelerin de insanileşme zaruretini yeniden hatırlatmıştır.
Kullandıkları emek gücü ile büyük kazançlar sağlayan şirketlerin insanları sadece bir “meta” olarak görmemeleri gerektiği bir kere daha ortaya çıkmıştır.
Özellikle uzaktan çalışma modeliyle çalışamayan şirketler, “insan” olmadan işletmenin de olamayacağı gerçeği ile yüzleşmiştir.
Bu durumda insanın bir kaynak değil, bir değer ve kıymet olarak dikkate alınmasının altı çizilmelidir.
İslam iktisadı açısından bir insanın emeği, sermayenin kendisinden üstündür.”
**
“Kapitalizmde, sanayileşme ve kitlesel üretim süreçleriyle beraber giderek birbirinden ayrılan işçi ve işveren ilişkileri de büyük ölçüde ahlaki/insani olmayan düzlemde gelişmiştir.
Bu serüvende işçi ve işveren arasındaki ayrım derinleşmiş, her iki taraf insani bakış açısını terk ederek salt ekonomik bir duruş sergilemeye başlamıştır.
İşverenler, emeği bir maliyet unsuru ve rekabet gücünü zayıflatan bir etken olarak görürken; işçi kesimi de ücreti çıkar ve sınıf mücadelesi aracı olarak değerlendirmiştir.
Üretilen değerin insan onuruna yakışır bir paylaşımından hareket ederek yeni bir ücret politikası geliştirilmelidir.
Firmaların rekabet gücünü azaltmayı değil, sürdürülebilir bir toplumsal gelir paylaşımını harekete geçirmeyi amaçlayan “insani ücret” uygulaması, adil bir sistemin ilk basamağı olacaktır.
Uygulanacak olan bu insani ücret;
“insan şerefine uygun, çalışanın verimine değil varlığıyla ilişkili,
insanın ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını ortalama olarak karşılayan,
içinde yaşadığı toplumun refah düzeyini yansıtan,
bir ailenin geçimini dikkate alan,
toplumsal meşruiyet ve sosyal tarafların sorumluluklarına dayanan bir yapıda olmalıdır”.