Adı Cumhuriyet olan gazetede yazılan utanmazlıkları görüyor musunuz? Adı Cumhuriyet, ama eserlerinde darbecilik açık arayla önde.. Adları; “halkın iradesi ile yönetilme” anlamındaki Cumhuriyet!
İçindeki yazılar; halkı devre dışı bırakan darbe yönetimine övgüler düzen, askerci mantıkla kaleme alınmış ürünler!
“Tehlikenin farkında mısınız” diye, hayali tehlikeler icat ediyorlardı..
Şimdi aynı yerden yaptıkları anonslara göre, Mustafa Balbay’ın günlüklerini yayınlayacaklarmış..
Hangi yüzle yayınlayacaklarsa!
Olayların yaşandığı yıllar, 2002 ve 2003.. Belki sonrasındaki olaylar da var ama, ağırlıklı olarak bu tarihler..
Üzerinden tam 6 yıl geçmiş!
Beyefendiler daha yeni dizi yazı olarak yayınlıyorlar!
Aslında yayınlayacakları falan yoktu da, suçüstü yakalanınca, aynen Nasreddin Hoca’nın eşekten düşme fıkrasındaki gibi; “Ben zaten inecektim” der gibi, “Biz zaten yayınlayacaktık” diyerek, darbe günlüğünü yayınlamaya kalkışıyorlar!
İlhan Selçuk.. İbrahim Yıldız.. Kararı veren kim ise, ona soruyorum; “Ortada yayınlanacak bir şey var idiyse, 6 sene niye beklediniz?”
Olayın özelliğine ve tamamlanma durumuna göre, iki gün beklersin, bir hafta beklersin. Belki bir ay beklersin.. Ama 6 sene bekletilen yazı dizisi mi olur beyler?
Eee, onların beklentileri, normal dönemde dizi yazıyı yayınlamak değildi ki!
Onlar, darbenin yapılmasını ve sonrasında askeri yönetim altında o notların yayınlanmasını umuyorlardı..
Düşünün, ŞenerEruygur darbeyi yapmış.. Milli Güvenlik Konseyi Başkanı olmuş!
Hatta, kendisini devlet başkanı ilan etmiş!
Dolayısıyla dizi yazının yayınlanacağı sırada Eruygur Paşa, GATA odalarında, “Buradan çıkarsam, beni tutuklayabilirler. İyisi mi, ben burada kalmaya devam edeyim” diye kara kara düşünmüyor.. Astığı astık, kestiği kestik havada olacaktı.
Eruygur devlet başkanı olunca, Hurşit Tolon da haliyle başbakanlık yetkilerini devralmış olacaktı!
O da, telefonlarda veya kapalı odalarda birkaç kişi ile sınırlı olarak, “Şerefsizim sıkar” naraları atmayacak, meydanlarda bağıracaktı; “Sıkar ulan sıkar” diye..
Levent Ersöz de, AdaletBakanlığı veya İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturmuş olacaktı!
İşte böyle bir dönemde yayınlamayı düşünüyorlardı o yazıları..
Böylece, Devlet Başkanı(!) Şener Eruygur’un, yönetime el koyma öncesinde diğer komutanlara nasıl çıkıştığını anlatacaktı Balbay! Bu yazılarla, darbecilere medya desteği sağlayacaktı! Darbeyi normal gibi gösterecekti.. Darbeyi “meşru” gibi gösterecekti!
Onun için hazırlanmıştı o notlar!..
Ama darbeyi başaramayınca, kalıvermiş notlar..
Yıllar geçince de, “Belki bir gün. Belki ileride bir gün, yine de yayınlanma ihtimali olur. Bir darbe olur da, biz de bunları yayınlarız” umudu ile, saklamaya devam etmiş notları..
Ama şimdi, kendisinin cezaevine girmesine sebep olan “delil” oldu o notlar!
Olay bu kadar basit.
Bu kadar basit ama, adamlar hiç utanmadan, “Gerilimli yıllar” başlığı ile, o notları “bir maharetmiş gibi” yayınlamaya kalkışıyorlar!
“TSK’da ne tür iç tartışmalar gündeme gelmiş”, onu yazacaklarmış!
Yani suç itirafında bulunacaklar!
“Biz, TSK’daki iç tartışmalara taraftık, şahittik” diyecekler!
Yanlış anlaşılmasın, TSK’daki iç tartışmalar, “Ülke savunmasını daha iyi yapabilmek için, şu silahlara mı, yoksa bu silahlara mı daha çok ihtiyacımız var? Dışardan aldığımız silahlar, bizi bağımlı kılıyor. Bunları yerli üretime nasıl dönüştürebiliriz?” konularına ait değil!
“Ülkede serbest seçimler sonrasında ikitdara gelen partiyi, nasıl alaşağı ederiz” konusuyla ilgili, TSK’daki iç tartışmalar!
Daha açık söylemek gerekirse, yapılanlar; “Cumhuriyeti nasıl yıkarız”ın tartışmaları!
Ve bu tartışmaları, çok normal konuşmalarmış gibi, överek yayınlamaya kalkışıyorlar!
Ve yarın o yazılar için de, “Darbeye övgü var” gerekçesi ile soruşturma açılırsa, hemen yaygarayı basacaklar: “Basın özgürlüğü kısıtlanıyor!”
Kendileri, sadece basının değil, tüm kesimlerin özgürlüklerinin kısıtlanması için darbecilerle kol kola iş bitiriyorlar.. Ama görüntüde hâlâ “demokrasi, barış, özgürlük, cumhuriyet” taraftarlığı ile, rol kesiyorlar!
Benden Cumhuriyetçilere tavsiye: “O günlükleri yayınlayacaksanız, önce gazetenizin ismini değiştirin!”
VAKİT