Cumartesi günkü yazımda İslam inancına göre -ve icma ile- Allah'a cinsiyet izafe edilmeyeceğini, vahy dili olan Arapça'nın da hem eril hem dişil olması hasebiyle İslamî hükümlerin ve din dilinin "erkek egemen" olamayacağını anlatmaya çalıştım. Bugün bir türün iki ana üyesi durumunda olan erkek ve kadının varlık yapısı bakımından aralarındaki ilişkinin mahiyetine değinmeye çalışacağım.
Önce şu ayete bakalım: "Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türetip-yayan Rabb'inizden korkup-sakının." (4/Nisa, 1.)
Yaratılışın başlangıcıyla ilgili bu ayette insanların ortak kökeni olan "nefis" kelimesinin "dişil (müennes)" gelmiş olması dikkat çekicidir. Kitab-ı Mukaddes ve bizdeki yaygın kanaate göre, ilk yaratılan insan Adem'dir, bu doğru olmakla beraber, ilk yaratılan tür olarak "insan"dır. Ayet hepimizin tek bir manevi cevherden, "tek bir nefis"ten yaratıldığımızı söyler. "Adem"in üç anlamından biri, kadın ve erkeği ifade eden müşterek bir isim olmasıdır, bu da ilk insana işaret eder. Bunun dışında "ilk baba" ve "ilk peygamber" olarak Adem de söz konusudur.
Buradaki "nefis" Adem olamaz, çünkü kelime dişildir, ilk baba ve ilk peygamber olan Adem ise erkektir. Ve bunun maddi/fizyolojik üremeyle de ilgisi olmaması gerekir. İlk kökenimiz ilahi, manevi bir öz, hayatın, bilincin, anlamın ve benliğin ilk tohumudur. Kur'an'da ve Arap dilinde "nefis"; ruh, can, zat, kişilik, benlik, öz varlık, vicdan, akıl, kalp, şehvet-arzu, motive edici güç anlamlarında kullanılır. Bütün bunlar, insanın maddi olmayan şahsiyeti ve manevi varlığıyla ilgili yetiler, kuvvetler ve melekelerdir. Daha özlü bir ifadeyle tür olarak hepimizin kendisinden yaratıldığımız bu "tek bir nefis", ilk tohumdur. İşte Kur'an bakış açısından bu nefis "dişil (müennes)"dir, biz bu ilk tohumu ve onda saklı yetileri, erkek ve kadın olarak ortaklaşa paylaşmaktayız.
Dişil olan nefsin erkek suretine bürünmesi, yani fizyolojik olarak tesviye edilen erkeğe dahil edilmesiyle (Nefha-i ruh sayesinde) insan ayağa kalkar; ruhun burnundan bütün varlığına yayılmasıyla salt bir heykel (gibi) olan fizyolojik varlığı harekete geçer, yani "can"lanır. Arkasından kadın yaratılır ki, kadına "Nisa" denmesinin sebebi, varlık yapısı itibarıyla "aşağı varlık olması" değil -zira o da ilk tohumun mahiyetine sahip bulunmaktadır-, fizyolojisiyle ve kronolojik olarak erkekten sonra varlığa çıkmış olmasıdır. Sonra varlığa çıktı, ama erkekten var oldu. Erkek dişil bir tohumdan, kadın erkekten yaratıldığına göre, nasıl olur da kadın erkeğe göre ikinci varlık kategorisinin türü olabilir?
Pavlus'a göre varlık hiyerarşisinde en üstte "Tanrı", onun altında "erkek" ve erkeğin -egemenliği- altında "kadın" bulunmaktadır: "Her erkeğin başı Mesih ve kadının başı erkektir." (l. Korintoslulara, 11: 2.) Bunun göstergesi, "başını örtmesi" veya saçlarını tıraş etmesidir. Kadın Tanrı'ya göre üçüncü, erkeğe göre ikinci kategoride yer alır: "Fakat kadının öğretmesine ve erkeğe hakim olmasına izin vermem. Çünkü önce Adem, sonra Havva yaratıldı." (l. Timoteosa, 4: 1-3.)
Kur'an'a göre, fizyolojik yaratılışın başlangıcında Adem ve Havva diye bir çift vardır. İkisinin arasında asli birlik "bir ve tek nefis" ilişkisidir. Yaratışta dişilik ilk tohumdur. Dişil olan nefis, cansız bir heykel hükmünde olan Adem'in fizyolojik varlığına dahil edilmesinden (üfürülmesinden) sonra, Adem'den taşarak ve bu taşma sırasında Adem'e ait eril/erkeksi özellikleri onda bırakarak Havva/kadın oldu. Adem'den sudur ve zuhur eden Havva, dişil olan bütün unsurları Adem'den alıp çekmedi, bir kısmını onda bıraktı.
Yaratılışta erkeğin önce kadının sonra olmasının hikmeti şu ki, bu sayede erkeğin tohumundan kız çocuğu doğmaktadır. İlk tohum dişil olmasaydı, erkeğin ve kız çocuğunun cinsiyetinin erkeğe göre belirlenmesi mümkün olmazdı. Zigotun teşekkülünde kadın yumurtasına erkekten gelen spermdir ve bu, Allah'ın takdirine göre ya erkek veya kız olur.
Zaman gazetesi