Adem Özköse: “İşkence Çığlıklarıyla Uyanıyorduk!”

2 aydır Suriye rejiminin elinde olan gazeteci kardeşimiz Adem Özköse dün akşam Habertürk'te canlı yayındaydı.

Dün akşam Haber Türk'ün Akşam Haberlerine konuk olan Adem Özköse yaşadıklarını canlı yayında anlattı. Televizyon programını Sütunhaber'den Nesibe Doğruyol yazılı hale getirdi:

'Özgürlük çok farklı bir duygu, bazı şeylerin kıymetini kaybedince anlıyorsunuz. Biz dünyanın en önemli ve en güzel şeyi olan özgürlüğümüzü kaybetmiştik. Özgürlüğe uyanmak çok güzel bir duygu. Çok mutluyum, Allah bir daha yaşatmasın.'

Nasıl kaçırıldıklarını anlatan Özköse sözlerine şöyle devam etti: 'Suriye'de 1 senedir zulüm var. Hamit'le Suriye'ye gidip bu yaşananlara tanıklık eden 10-11 yaşlarında bir çocuk bulalım, onun gözünden çekelim belgeselimizi dedik ve bu düşünceyle gittik. Çekimlere başladıktan 10 dakika sonra 60 kişilik silahlı bir grupla karşılaştık. Arabamız geri dönmeye çalıştı fakat siperlerden bir kaç kişi çıkıp arabaya ateş etti. Kimsiniz diye sorduğumda, 'Biz rejim yanlısıyız' dediler. Sistemli bir güç olmadığı için bir karışıklık yaşanıyor, biri ona bağırıyor, biri başka birine.'

Gözlerimizi ve ellerimizi bağlayarak bizi yer altında bir mahzene götürdüler. Kendi aralarında konuşuyorlar 'bunları öldürelim mi ne yapalım' şeklinde. Onlar bu şekilde konuşunca ben, 'bunlar bizi öldürecekler, son namazımı kılayım. Hamit'i de endişelendirmek istemedim o yüzden ona da sebebini söylemeden namaz kılalım dedim.'

Daha sonra başka bir grup geldi, onlar da bize; 'Bizim elimizde 33 kişi daha var, biz sizi takas için kullanacağız' dedi.  Sürekli yer değiştiriyorduk bu şekilde 11 gün milislerin elinde kaldık.
Lavaboya giderken bile yanımızda 3 kişi geliyordu ve silahların eşliğinde gidiyorduk. En son, 'Yeter artık, silah doğrultmayın, bu daha çocuk yaşı 21 (Hamit'i kastediyor). dedim'

Sunucunun 'gazeteci olduğunuzu anladıktan sonra sizi Şam'a teslim ediyorlar, helikoptere bindikten sonra ne hissettiniz' sorusu üzerine Özköse şunları kaydetti.

'Pazarlıklar da şu vardır, karşı taraftan biri öldürüldüğünde onlar da sizi öldürür. Bizi kaçıran milisler de bunu ifade ediyorlardı. Bizden birisi ölürse siz de ölürsünüz. Karşımızda kimlerin olduğunu da bilmiyoruz. Ama içimden 'bizi devlete teslim ederlerse daha rahat ederiz, en azından gazeteci olduğumuz bilinir. Fakat yanıldım. Bizi Şam'a teslim ettiler ama biz Şam'dan çıkarken öğrendik Şam'da olduğumuzu. Nerede olduğumuzu bilmiyorduk.'

Yaşadıkları kötü şartları anlatan gazeteci Adem Özköse; hücrelerde sadece erkekler yoktu, çocuklar bile var diyerek devam etti: '500-600 kişinin kaldığı bir yeraltı zindanına götürüldük. Biz tek kişilik hücrelerde kaldık. İşkenceye 4-5 gibi başlıyorlardı ve biz o seslere güne uyanıyorduk. Bu şekilde işkence gören insanların çığlıklarıyla uyanmak çok kötü. Bir kere cezaevi sorumlusunun odasına çıkmıştım, kameraları açık unutmuşlar orada gördüm. Zindanlarda kadın ve çocuklar var. İzlendiklerinden haberleri yok, 24 saat o odadan izliyorlar hücreleri. '

Kolay kolay umutsuzluğa düşmediğini umudunu koruduğunu ifade eden Özköse, 'Umudumu hep korudum, neler oluyor diye sorduğumda beni sorgulayan müdür 'Ahmet Davutoğlu sizi soruyor fakat siz kayboldunuz ve biz de sizin nerede olduğunuzu bilmiyoruz, Türkiye'ye de böyle söyleyeceğiz' dedi.
Suriye'de 4 sene kaldım, 20-25 sene zindanda kalıp ailesine haber veremeyen, ailesinin de kendisinin yaşadığını bilmeyen insanlar var, bunları da bildiğim için çekiniyordum, 15 sene bizi burada tutarlar, kimsenin de haberi olmaz.'

Sunucu 'Türkiye'nin sizi neden bu kadar istediğini anlayamıyorlar' konusuna değinerek, orada farklı bir düşünce yapısı var herhalde, bir ülke neden 2 vatandaşını bu kadar istesin ki, istiyorsa muhakkak istihbarata çalışıyorlardır diye mi düşünüyorlar' sorusunu yöneltti.

Bu soruya Adem Özköse, 'Suriye zaten muhaberat devleti. Kamuoyunun bu kadar bizi gündem yaptığından haberimiz yoktu. Türkiye'nin gazeteci olsa da olmasa da vatandaşlarına nasıl sahip çıktığını anlayamadıkları için sürekli 'Davutoğlu sizi neden bu kadar istiyor, siz ajan mısınız?' sorusunu soruyorlardı. Orada şu mantıkta var. Kendilerinin gazetecileri istihbaratla muhakkak bağlantılı olduğundan bizi de öyle sanıyorlardı. Bağımsız gazeteci olabileceğini düşenemiyorlar. Sordukları soruları gerçekten bilmediğimizi görünce inanmışlardı gazeteci olduğumuza. Onlara '9 senelik hayatım boyunca bir sefer bile istihbaratla yolum kesişmedi. Eğer bizi öldürecekseniz bir istihbaratçı değil gazeteci öldürdük olarak zihninizde kalsın' dedim diye cevap verdi.

Spiker, Adem Özköse'nin bu dik duruşunu 'Çok dik durmuşsunuz' diyerek takdir etti.

YASAKLAR ÜLKESİ SURİYE

'Öyle yasaklar var ki, kalem-kağıt bile yasak. Bütün yasakları biraz anlayabiliyordum ama bir yasak vardı da onu hala anlayabilmiş değilim. Sakallarımı zorla kestiler, ben de 'ayna verirseniz yüzüme bakmak istiyorum' dedim. Hayır dediler 'ayna yasak!'

Özgürlüğü ne zaman hissettiniz? Tahran'a geçtiğiniz de mi, Başbakanlıktan gelen uçağa bindiğinizde mi? Bu iş bitti dediğiniz an ne zamandı?

'Şam'dan İran uçağına bindik. Hatta 70 gün hücrede kaldığımız için Hamit dedi ki: 'Abi, bizi Tahran'da da hücreye götürürler mi?' Hamit'e 'Artık özgürüz' dedim. Uçak havalandı ve geri dönülemeyecek kadar yükseldikten sonra 'Tamam artık, özgürlüğe gidiyoruz' diye düşündüm.
Bizi sadece İstanbul'da karşılamadılar, Tahran'da da bir çok arkadaşlarımız, dostlarımız, aileden sevdiklerimiz vardı. Onları gördüğümüzde çok mutlu olduk.'

Sözlerini; 'Kimse bu tür birşey yaşamasın inşaAllah. Orada 13 tane meslektaşımız daha var. İran'lı yetkili haber getirdi, yarın çıkacaksınız diye. Hamit'le birbirimize sarıldık. Buruk bir sevinç oldu. Zindanda kadınlar, çocuklar daha üniversiteli gençler var. Onları arkamızda bırakmak çok zor geldi. Sanki çok sevinirsem vicdanım kirlenecek gibi hissediyorsunuz. Hatta Hamit, 'Abi biz bunları burada nasıl bırakıp gideceğiz. Duygularımız karışmıştı.' diyerek bitirdi.

2 aydan fazla Suriye rejiminin elinde esir olan Adem Özköse, Hamit ile beraber Suriye'de yaşadıklarının konu olacağı 'Hücre' isimli kitabının da müjdesini verdi.

 

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"